İmâm-ı Rabbâni Hz.
İmâm-ı Rabbâni hazretlerini hapsettiren Selim Cihangir Hanın oğlu Şâh Cihan, padişah olmak için babasına karşı geldi. Askeri çok ve babası tarafındaki kumandanların çoğu kalbden kendisine bağlı olduğu halde zafer kazanamadı. O zamanın velilerinden birine halini anlatıp dua istedi. O veli dedi ki: "Senin zafer kazanman için vaktin dört kutbunun sana dua etmesi lazımdır. Bunlardan üçü seninle beraber ise de, en büyükleri olan dördüncüsü bu işe razı değildir. O da İmâm-ı Rabbâni müceddid-i elf-i sani hazretleridir". Şah Cihan, İmam'ın huzuruna gelip dua etmesi için yalvardı. Fakat, İmâm-ı Rabbâni onun babasına karşı gelmesine mani olup nasihat etti. "Babana git, elini öp, gönlünü al, yakında vefat edecek, saltanat sana kalacaktır" diye müjde verdi. Şah Cihan emirlerini dinleyip arzusundan vazgeçti. Bir zaman sonra 1627 (H. 1037) de babası vefat edince saltanata kavuştu.
Müslümanların zayıf düştüğü, küfrün, sapıklığın, zulmetin, felsefecilerin ve sapık kimselerin her tarafı kapladığı bir zamanda, binlerce kafir, çok sayıda fasık ve facir onun güzel hallerini görüp, sohbetini işitip tövbe ederek salih Müslüman oldu. Uzaktan yakından pek çok kimse, rüyada ve uyanık iken onu görerek yanına koşmuş, huzuruna geldiklerinde gördüklerini aynen bulmuşlardır. Alim, salih, genç, ihtiyar binlerce kimse onu görüp, sohbetinde bulununca, feyz alarak kalbleri zikreder olmuştur. Huzûrundaki pek çok talebeyi hallere, yüksek derecelere kavuşmuştur. Her an kerametleri görülür feyz ve bereket yayardı. Kerametlerinin altıbinden fazla olduğu bildirilmiştir.
Zamanının alimleri, İmâm-ı Rabbâni hazretlerine "Sıla" ismi ile hitap ettiler. Sıla, birleştirici demektir. Çünkü, o tasavvufun İslamiyetten ayrı bir şey olmadığını İslamiyete uygun bir şey olduğunu isbat ederek, ahkâm-ı İslamiyye ile tasavvufu vasletmiş, birleştirmiştir. Bir hadis-i şerifte; "Ümmetimden Sıla isminde biri gelir. Onun şefaati ile çok kimseler Cennet'e girer" buyrularak onun geleceği haber verilmiştir. Bu hadis-i şerif, İmam-ı Suyuti'nin Cem'ül-Cevami kitabında vardır. İmâm-ı Rabbâni hazretleri bir mektubunda; "Beni iki derya arasında "Sıla" yapan Allah-ü Teala'ya hamd olsun" diye dua etmiştir. Ashabı, talebeleri ve sevenleri arasında "Sıla" ismini ondan evvel hiç kimse almamıştır.
İmâm-ı Rabbâni hazretlerini hapsettiren Selim Cihangir Hanın oğlu Şâh Cihan, padişah olmak için babasına karşı geldi. Askeri çok ve babası tarafındaki kumandanların çoğu kalbden kendisine bağlı olduğu halde zafer kazanamadı. O zamanın velilerinden birine halini anlatıp dua istedi. O veli dedi ki: "Senin zafer kazanman için vaktin dört kutbunun sana dua etmesi lazımdır. Bunlardan üçü seninle beraber ise de, en büyükleri olan dördüncüsü bu işe razı değildir. O da İmâm-ı Rabbâni müceddid-i elf-i sani hazretleridir". Şah Cihan, İmam'ın huzuruna gelip dua etmesi için yalvardı. Fakat, İmâm-ı Rabbâni onun babasına karşı gelmesine mani olup nasihat etti. "Babana git, elini öp, gönlünü al, yakında vefat edecek, saltanat sana kalacaktır" diye müjde verdi. Şah Cihan emirlerini dinleyip arzusundan vazgeçti. Bir zaman sonra 1627 (H. 1037) de babası vefat edince saltanata kavuştu.
Müslümanların zayıf düştüğü, küfrün, sapıklığın, zulmetin, felsefecilerin ve sapık kimselerin her tarafı kapladığı bir zamanda, binlerce kafir, çok sayıda fasık ve facir onun güzel hallerini görüp, sohbetini işitip tövbe ederek salih Müslüman oldu. Uzaktan yakından pek çok kimse, rüyada ve uyanık iken onu görerek yanına koşmuş, huzuruna geldiklerinde gördüklerini aynen bulmuşlardır. Alim, salih, genç, ihtiyar binlerce kimse onu görüp, sohbetinde bulununca, feyz alarak kalbleri zikreder olmuştur. Huzûrundaki pek çok talebeyi hallere, yüksek derecelere kavuşmuştur. Her an kerametleri görülür feyz ve bereket yayardı. Kerametlerinin altıbinden fazla olduğu bildirilmiştir.
Zamanının alimleri, İmâm-ı Rabbâni hazretlerine "Sıla" ismi ile hitap ettiler. Sıla, birleştirici demektir. Çünkü, o tasavvufun İslamiyetten ayrı bir şey olmadığını İslamiyete uygun bir şey olduğunu isbat ederek, ahkâm-ı İslamiyye ile tasavvufu vasletmiş, birleştirmiştir. Bir hadis-i şerifte; "Ümmetimden Sıla isminde biri gelir. Onun şefaati ile çok kimseler Cennet'e girer" buyrularak onun geleceği haber verilmiştir. Bu hadis-i şerif, İmam-ı Suyuti'nin Cem'ül-Cevami kitabında vardır. İmâm-ı Rabbâni hazretleri bir mektubunda; "Beni iki derya arasında "Sıla" yapan Allah-ü Teala'ya hamd olsun" diye dua etmiştir. Ashabı, talebeleri ve sevenleri arasında "Sıla" ismini ondan evvel hiç kimse almamıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.