Ebû Süleyman Darani
Yemeye şöyle bir sınır getirirdi: Bir kimse kardeşinin yemeğinden onu memnun etmek için yerse yediğinin kendisine zararı olmaz. Fakat nefsani bir hırs ve şehvetle yiyecek olursa o zaman zarar görür.
Ebu Süleyman Darani hazretleri nefsine muhalefet etmekte ve açlık çekmekte çok ileri idi. Öyle ki bu ümmetten onun kadar açlığa tahammül eden pek az kimse olmuştu. Yemek zamanı adet üzere tuzluğu getirip önüne koyar, ekmeği tuza batırıp yerdi. Bir defasında tuzlukta kalmış olan bir susamı yemişti; "Bu susamı yeyince bir müddet manevi hallerimi kaybettim" buyurdu.
Hazret-i Ebu Süleyman şöyle anlattı: "Bir gece camide ibadet ediyordum. İçerisi çok soğuktu. Öyle ki soğuğun şiddetinde dua ederken bir elimi koynuma sokuyor diğer elimi soğuğa semaya doğru açıyordum. Bu şekilde dua etmek, beni fevkalede rahatlatmıştı. Uyuduğumda hafiften bir ses; "Ya Eba Süleyman! Dua için kaldırdığın elinin nasibini verdik. Diğerini de kaldırsaydın ona da nasibini verirdik" diyordu. Bunu üzerine kendi kendime; "Ne kadar soğuk olursa olsun, bir daha her iki elimi de semaya kaldırmadan dua etmeyeceğim" diye söz verdim.
Bir gece bir huri gördüm. Tebessüm ediyordu. Yüzü o derece nurlu idi ki, anlatılacak gibi değil. Ben; "Bu kadar nur ve güzelliğine sebep nedir?" dedim. Cevaben; "Bir gece gözünden bir kaç yaş akmıştı. Onunla yüzümü yıkadılar. Onun tesiri ile bu nur ve güzellik hasıl oldu. Sizin gibi temiz zatların göz yaşları, hurilerin yüzlerinin parlatıcısı olmaktadır. Gözyaşı ne kadar çok olursa o kadar iyidir" dedi.
Bir sohbeti esnasında buyurdu ki:
"Takva ehli olan müminlerin, Allah-ü Tealadan uzun ömür istemeleri, sırf Allah'a daha çok taatte bulunmak içindir."
"Açlıktan karnım arkama yapıştığı zaman yaptığım ibadetlerin tadını daha çok duyuyorum. Zira hikmet, gelin gibidir. Rahat içinde uyuyacağı ve güveyi ile başbaşa kalacağı boş bir ev ister!"
"Bir ayet-i kerimeyi okurum, dört gece üzerinde durur, tefekkür ederim. Üzerinde iyice teffekkür etmeden, derin manalar ve murad-ı ilahiyi düşünmeden diğer ayete geçmem."
Yemeye şöyle bir sınır getirirdi: Bir kimse kardeşinin yemeğinden onu memnun etmek için yerse yediğinin kendisine zararı olmaz. Fakat nefsani bir hırs ve şehvetle yiyecek olursa o zaman zarar görür.
Ebu Süleyman Darani hazretleri nefsine muhalefet etmekte ve açlık çekmekte çok ileri idi. Öyle ki bu ümmetten onun kadar açlığa tahammül eden pek az kimse olmuştu. Yemek zamanı adet üzere tuzluğu getirip önüne koyar, ekmeği tuza batırıp yerdi. Bir defasında tuzlukta kalmış olan bir susamı yemişti; "Bu susamı yeyince bir müddet manevi hallerimi kaybettim" buyurdu.
Hazret-i Ebu Süleyman şöyle anlattı: "Bir gece camide ibadet ediyordum. İçerisi çok soğuktu. Öyle ki soğuğun şiddetinde dua ederken bir elimi koynuma sokuyor diğer elimi soğuğa semaya doğru açıyordum. Bu şekilde dua etmek, beni fevkalede rahatlatmıştı. Uyuduğumda hafiften bir ses; "Ya Eba Süleyman! Dua için kaldırdığın elinin nasibini verdik. Diğerini de kaldırsaydın ona da nasibini verirdik" diyordu. Bunu üzerine kendi kendime; "Ne kadar soğuk olursa olsun, bir daha her iki elimi de semaya kaldırmadan dua etmeyeceğim" diye söz verdim.
Bir gece bir huri gördüm. Tebessüm ediyordu. Yüzü o derece nurlu idi ki, anlatılacak gibi değil. Ben; "Bu kadar nur ve güzelliğine sebep nedir?" dedim. Cevaben; "Bir gece gözünden bir kaç yaş akmıştı. Onunla yüzümü yıkadılar. Onun tesiri ile bu nur ve güzellik hasıl oldu. Sizin gibi temiz zatların göz yaşları, hurilerin yüzlerinin parlatıcısı olmaktadır. Gözyaşı ne kadar çok olursa o kadar iyidir" dedi.
Bir sohbeti esnasında buyurdu ki:
"Takva ehli olan müminlerin, Allah-ü Tealadan uzun ömür istemeleri, sırf Allah'a daha çok taatte bulunmak içindir."
"Açlıktan karnım arkama yapıştığı zaman yaptığım ibadetlerin tadını daha çok duyuyorum. Zira hikmet, gelin gibidir. Rahat içinde uyuyacağı ve güveyi ile başbaşa kalacağı boş bir ev ister!"
"Bir ayet-i kerimeyi okurum, dört gece üzerinde durur, tefekkür ederim. Üzerinde iyice teffekkür etmeden, derin manalar ve murad-ı ilahiyi düşünmeden diğer ayete geçmem."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.