...Aradan bir ay ve birkaç hafta geçti. Bir Salı günü, hat dersi aldığım Kâtibzâde Mustafa Efendi'den hat tâlimi için derse gittim. İçerdeki talebelerin çokluğundan oturacak yer kalmamıştı. Hoca Efendi hat dersi vermekle meşgûl iken, bir ara yanındaki pencereden dışarı baktı. Halîfesi Eniştezâde Ali Efendiye; "Emîn Efendi Hazretleri geliyor karşılayın!" deyince, aşağıya inip karşıladılar. Hürmetle merdivenden çıkarıp odaya getirdiler. İçeri girince Hoca Efendi elini öptü. Çok kalabalık olduğu için gelen zât, ocağın yanına oturdu. Ben tam karşısına denk geldim. Herkese dikkatle baktıktan sonra, banada dikkatle bakıp; "Molla Yahyâ gel çubuğumu doldur" buyurdu. Hemen kalkıp tütün çubuğunu doldurup verdim. Tekrar yerime oturdum. Sonra kahve geldi, kalkıp kahveyi de alıp ikrâm ettim. Yine yerime oturdum. Hepimiz dikkatle sohbetini dinliyorduk. Sohbet sırasında, Sultan Süleymân Hân'ın İstanbul'a getirdiği lezzetli suyun akıtılması için binlerce kuyu kazdırmasına rağmen muvaffak olunamadığına üzülüp, herkesten himmet ve duâ talebiyle kıyâfet değiştirip dolaştığından bahsolundu. Sultan Süleymân Hân'a, bir zât ancak bir âşık-ı sâdıkın duâsını almakla bu işin mümkün olacağını, o âşık-ı sâdıkın murâdını yerine getirirse, kendi murâdı da yerine geleceğini söylemiş. O da bunu yapıp, âşık-ı sâdık olan zâtın duâsını alarak çok hayra sebeb olmuştur, diye anlattılar. Sonra sohbete devâm etti. Sohbet sırasında küçük-büyük herkes ağladı.
Sonra bana yine önceki gib; "Gel Çelebi çubuğu yerine koy" buyurdu. Ben de çubuğu koyup mübârek elini öperken elimi öyle bir sıktı ki bu esnâda vücûdum da bir ürperme oldu ve kalbim yanmaya başladı. Bir saat kadar kalbimin çarpması, yanması devâm etti. Bu tasarrufunu nice zaman sonra anladım. Kapıdan uğurladıktan sonra, hoca efendi bana; "Bu zât kimdir bilir misin" dedi. Hayır bilmem diyerek öğrenmek istedim. "Bu zât Tokatlı Mehmed Emîn Efendidir. Allah'ın evliyâ kullarından olduğundan kimsenin şüphesi yoktur. Hattâ sana (hiç görmediği ve tanımadığı hâlde) isminle hitâb edip hizmetinde bulundurmasının bir hikmeti olduğuna alâmettir. İnşâallah netîcesini görürsün" diyerek beni müjdeledi. İnşâallah deyip safâ ile evime gittim. Anneme o mecliste olanları anlatıp; "Bugün evliyâullahdan bir zâtı gördüm ve hizmetinde bulundum" dedim. Bundan sonra günlerce büyük bir sevinç içinde dolaştım.
Sonra bana yine önceki gib; "Gel Çelebi çubuğu yerine koy" buyurdu. Ben de çubuğu koyup mübârek elini öperken elimi öyle bir sıktı ki bu esnâda vücûdum da bir ürperme oldu ve kalbim yanmaya başladı. Bir saat kadar kalbimin çarpması, yanması devâm etti. Bu tasarrufunu nice zaman sonra anladım. Kapıdan uğurladıktan sonra, hoca efendi bana; "Bu zât kimdir bilir misin" dedi. Hayır bilmem diyerek öğrenmek istedim. "Bu zât Tokatlı Mehmed Emîn Efendidir. Allah'ın evliyâ kullarından olduğundan kimsenin şüphesi yoktur. Hattâ sana (hiç görmediği ve tanımadığı hâlde) isminle hitâb edip hizmetinde bulundurmasının bir hikmeti olduğuna alâmettir. İnşâallah netîcesini görürsün" diyerek beni müjdeledi. İnşâallah deyip safâ ile evime gittim. Anneme o mecliste olanları anlatıp; "Bugün evliyâullahdan bir zâtı gördüm ve hizmetinde bulundum" dedim. Bundan sonra günlerce büyük bir sevinç içinde dolaştım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.