'Göğü, yerin yollarından daha iyi bilirim'
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: “Ey insanlar! Beni yitirmeden ve sahibinden kaçan deveye benzeyen fitneler adım atmadan, yularını ayakları altında çiğnemeden ve akıllıları şaşkınlığa düşürmeden soracağınızı sorun. Çünkü ben göğün yollarını, yerin yollarından daha iyi bilirim”





Hz. Ali'nin bu hutbesi iman ve hicretin farz olduğu hakkındadır:
"İman; bazısı kalplerde sabit ve istikrarlı, bazısı ise bilinen bir sona kadar kalpler ve göğüsler arasında emanet ve geçicidir. Bir kimseden (şer'i sebeplerle) beri iseniz ölümüne dek kendi haline bırakın, öldüğü zaman (yine eski halindeyse) artık beraatın sınırı gerçekleşmiş olur.
Hicret, ilk zamandaki gibi dipdiri ayaktadır. Allah'ın yeryüzündeki kullarının imanlarını gizlemesine veya açığa vurmasına ihtiyacı yoktur. Allah'ın yeryüzündeki hüccetini sırf tanıyana muhacir adı verilmez. Kim onu tanır ve ikrar ederse muhacir odur. Kendisine hüccet ulaşan, onu kulağıyla duyan ve kalbiyle ezberleyen kimselere mustazaf adı verilmez.
Bizim işimiz gerçekten çok zordur; ancak Allah'ın, kalbini imanla imtihan ettiği mü'min kul onu yüklenir. Sözlerimizi ancak o emin gönüller ve metin akıllar kabul eder.
Ey insanlar! Beni yitirmeden ve sahibinden kaçan deveye benzeyen fitneler adım atmadan, yularını ayakları altında çiğnemeden ve akıllıları şaşkınlığa düşürmeden soracağınızı sorun. Çünkü ben göğün yollarını, yerin yollarından daha iyi bilirim."
Kufe'de irad edip Haricileri kınadığı bu hutbesinde ise Allah'a hamd etmekte, Peygamberi övmekte ve öğüt vermektedir:
"O'nu, nimetlerine karşılık şükrün ifadesi olarak över, vazifelerini hakkıyla ifade edebilmek için yardımını dilerim. Ordusu güçlü, şanı yücedir.
Halkı O'na itaate çağıran, dini yolunda cihad ederek düşmanlarını mağlup eden; yalanlayanların toplanıp birleşmelerinin ve nurunu söndürmek isteyenlerin gayretinin engel olamadığı Muhammed'in (s.a.a.) O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederim.
İlahi takvaya bağlanın; çünkü takva, halkası sağlam bir ip, yüceliklerine varılmaz bir sığmaktır. Gelip çatmadan ölüme ve şiddetine hazırlanın, inmeden ona hazırlık görün. Çünkü sonuç kıyamettir; bu, aklı olana öğüt, cahil olana da ibret olarak yeter. Kabirlerin darlığını, hüznün şiddetini, varılacak yerin korkusunu, tekrarlanan korkuları, kemiklerin ayrılığını, kulakların sağır olmasını, kabrin karanlığını, vaadin korkusunu, çukurun gamını ve taşla kapanıp örtülüsünü, oraya varmadan önce bilmelisiniz."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)