Olması gereken nedir?
Her iş, her oluş ve her şahıs gerçeğin izinde, gerçeğin ışığında değerlendirilmeli, gerçeğin kantarında tartılmalı, gerçeğin metresi ile ölçülmelidir.
Gerçeğin kantarı bozulursa, herkesin zevkine ve çıkarına göre gram, kilo ve okka miktarları değişirse, tartıda fesat olur, çarşıda-pazarda fitne-fesat olur, alışverişin her türünde türlü türlü bozulmalar ortaya çıkar.
Adalet kantarının ayarları ile oynandığı zaman, ne tür bozulmaların ve ahlaki çözülmelerin ortaya çıkabileceğini ise, hemen her gün yaşanan bin bir çeşit örneklerde görüyoruz.
Halk içinde, sosyal hayatta, adaletin tecelli etmesini dört gözle bekleyen geniş kitleler olduğu halde, adaletin elinden kaçırılan birileri varsa, o toplumda huzur kaçar, bereket kaçar, merhamet kaçar ve güven duygusu kaybolur.
Suçluları, adaletin ve hukukun elinden kaçıranlar, toplumun refahını, rahatını ve huzurunu kaçıranların ta kendileridir.
Bir toplumda huzur ve barışı kaçıranların, o topluma getirecekleri, verebilecekleri hiç bir hayır yoktur.
Kamu kurumlarındaki görev taksiminde, dolayısıyla ekmek ve ekmek kapısı taksiminde, ehliyet ve liyakat esası terk edilirse, bir yanda yıllarca atama bekleyen kitleler, diğer yanda da, hiç beklemeden makam-mevki merdivenlerini üçer-beşer atlayarak yükselenler varsa, böyle bir toplumda huzurdan ve barıştan asla söz edilemez.
Gerçekler birilerinin uydusu olunca, o birileri, o birilerinin heva ve hevesleri, hırsları ve ihtirasları gelip gerçeğin tahtına kuruluyor.
Belli bir zümrenin, imtiyazlı bir sınıfın heva ve hevesleri, hırs ve ihtirasları gerçeğin, hak ve hakikatin tahtına kurulup rastgele fermanlar yayınlanmaya başladığında, artık saçmalamalara bir sınır çizilemez.
Bir toplumda hem yöneticileri hem de yönetilenleri bağlayan ortak kanunlar yoksa, her iki kesim de kendilerini o kanunlara karşı sorumlu hissetmiyorsa, o toplumda kantarın ayarı ile oynanmış demektir.
Bir kantar ki, bir adalet kantarı ki, tarttığı kişinin kimliğine, makamına, mevkiine ve sosyal sınıfına göre sonuç veriyor, işte o kantarın, çocukların oynadığı oyuncak kantardan asla bir farkı kalmamıştır.
Herkes, her kesim ve elbette hepimiz, gerçeğin karşısında hizalanmalıyız.
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025