Otobüs durağındayım. Durak kalabalık. Hafif sakallı bir gencin elinde kırmızı bir kitap ve onu okuyor. Hemen arkasında iki genç (erkek ve bayan) ise birbirlerine yüz yüze sıfır santim mesafedeler?
Hem üzülüyorum, hem de çıldırıyorum. Bu gençler bizim gençlerimiz. İsimleri Ahmet, Yusuf, Aynur, Ayşe filan. Dinlerini sorsan İslam. Medeniyetlerini sorsan Türk-İslam medeniyeti. Ama bu gençler ne isimlerinden, ne dinlerinden ve ne de medeniyetlerinden 180 derecelik bir sapma görüntüsü içindeler. Bu sapma sadece örnek verdiğim gençler için değil. Toplumun çok büyük bir kesimi bu eksene sürüklenmiş vaziyette.
Bakın! Girmiş demiyorum, sürüklenmiş yani gözleri kapatılarak birilerinin peşine takılmak zorunda bırakılmış bir nesil, bir toplum var ortada.
Kim bu birileri, diye sorarsanız! Cevabın içinde siyasiler var, din adına öne çıkmış isim ve cemaatler var, akademisyenler var, eğitim sistemi var, medya var vs.
Evet, bu saydığım güruhlar gerek çağdaşlık adı altında ve gerekse din adı altında insanımızın imanıyla oynadılar, ameliyle oynadılar, ahlakıyla oynadılar, tarihiyle oynadılar? Haliyle bu kadar oyuna bünyeler dayanamadı ve kimliksiz, kişiliksiz, neye inandığını bilmeyen bir nesil ortaya çıktı.
Otobüs durağına dönersek! Gençlerimiz ahlaki zafiyet içerisinde. Çağdaşlık, özgürlük adı altında Avrupa daha doğrusu Hıristiyan toplumuna benzemenin ötesinde artık taklit eder vaziyette.
Oysa Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Her kim, bir topluluğa benzerse (onların giyindiği gibi giyinirse, gittiği yolda giderse ve onların işlediği fiilleri işlerse), (günah ve sevap bakımından) o da onlardandır." (İmam Ahmed, hadis no: 2/50. Ebu Davud, hadis no: 4/314)
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın şu sözü her daim aklımdadır; "Ameldeki zafiyetler kişiyi zamanla ahlaki zafiyetlere sürükler. Ahlaki zafiyetler ise kişiyi itikadı zafiyete götürür."
Amel yok. Ahlak yok. Haliyle itikat yani inanç çok büyük tehlikede. Allah muhafaza etsin.
Kırmızı kitap okuyan gence gelince! Kırmızı kitap, dediğim de neyi kastettiğimi anlıyor musun? Hani kendi ifadesiyle, 'Bu kitaplar bana gökten indirildi' dediği, Atatürk'ün ise 'gökten indirilmiş dogmalar' diye tariflendirdiği Said Nursi'nin kitapları.
"Risale-i Nur, 20. asrın Müslümanlarını ve bütün insanlarını koyu bir fikir karanlıklarından ve müthiş delalet yollarından kurtarmak için müellifin kendi ihtiyari ile yazılmış değil, Cenab-ı Hakkın lisanı ile yazılmış bir eserdir." (Rehberler, s. 141)
"Bu hakikatlerden anladım ki, Risale-i Nur, bu asırın insanları olan bizler için yazdırılmıştır." (Müdafaalar, s. 300)
Ben, Müslüman'ım, diyen bir kişi bu sapıklığı nasıl kabul edebilir?
Bu zat, talebesi olan F. Güne gibi Yahudi ve Hıristiyanlarında iman ehli olduklarını ve cennete gideceklerini yine bu kitaplarda yazıyor.
Bugün bu kitaplar devlet desteğiyle basılıyor. Siyasiler, Diyanet İşleri Başkanlığı kanalıyla Said Nursi ve Nurculuğu ısrarla Fethullah Gülen'den ayrı gösterme gayreti içerisindeler. Oysa Hıristiyanlığı inanç esasları ortada, Kuran ve İslam ortada.
Yazın googleye; Hıristiyanlığın inanç esasları nelerdir, diye. Cevap karşınıza gelsin.
1. Göğün ve yerin, görünen ve görünmeyen kâinatın yaratıcısı, k?dir-i mutlak baba olan tek bir Tanrı'ya;
2. Bütün asırlardan önce babadan doğan, Tanrı'nın biricik oğlu, tek bir Rab Îsâ Mesîh'e, O'nun Tanrı olduğuna, Tanrı'dan doğduğuna, nur olduğuna, nurdan doğduğuna, gerçek Tanrı olduğuna, gerçek Tanrı'dan doğduğuna, tevlid edildiğine, yaratılmadığına, baba ile aynı tabiatta olduğuna, her şeyin O'nun vasıtasıyla yapıldığına, biz insanlar ve bizim kurtuluşumuz için semadan indiğine;
3. Kutsal ruh vasıtasıyla bâkire Meryem'de bedenleştiğine ve insan olduğuna;
4. Bizim için Pontius Pilatus zamanında çarmıha gerildiğine, ıstırap çektiğine, mezara konduğuna;
5. Kutsal yazılara uygun olarak üçüncü gün dirildiğine;
6. Ve göğe yükseldiğine, babanın sağ tarafına oturduğuna;
7. Ölüleri ve dirileri yargılamak üzere ihtişam içinde geri geleceğine ve saltanatına son olmayacağına;
8. Rab olan ve hayat veren kutsal ruha, onun baba ve oğuldan neşet ettiğine, baba ve oğulla birlikte aynı tapınma ve ihtişama lâyık olduğuna, peygamberler vasıtasıyla konuştuğuna;
9. Kiliseye, birliğine, kutsallığına, evrensel (catholique) ve havârilere ait (apostolique) oluşuna inanırım;
10. Günahların affı için bir tek vaftizi kabul ederim;
11. Ölülerin dirilmesini;
12. Ve gelecek dünyayı beklerim."
İznik ve İstanbul ekümenik konsillerinde tesbit edilen bu esaslar Doğu'nun ve Batı'nın bütün büyük kiliselerinde ortaktır (Catéchisme de l'église catholique, s. 52).
Hıristiyan inanç esaslarının özünü baba Tanrı, oğul Tanrı ve Rûhulkudüs'ten müteşekkil teslîs inancı oluşturmaktadır." (İslam Ansiklopedisi c.17 sh; 346)
Başka söze gerek var mı? Milletimizin ve gençliğimizin imanıyla nasıl oynuyorlar, anladınız mı?
Hem üzülüyorum, hem de çıldırıyorum. Bu gençler bizim gençlerimiz. İsimleri Ahmet, Yusuf, Aynur, Ayşe filan. Dinlerini sorsan İslam. Medeniyetlerini sorsan Türk-İslam medeniyeti. Ama bu gençler ne isimlerinden, ne dinlerinden ve ne de medeniyetlerinden 180 derecelik bir sapma görüntüsü içindeler. Bu sapma sadece örnek verdiğim gençler için değil. Toplumun çok büyük bir kesimi bu eksene sürüklenmiş vaziyette.
Bakın! Girmiş demiyorum, sürüklenmiş yani gözleri kapatılarak birilerinin peşine takılmak zorunda bırakılmış bir nesil, bir toplum var ortada.
Kim bu birileri, diye sorarsanız! Cevabın içinde siyasiler var, din adına öne çıkmış isim ve cemaatler var, akademisyenler var, eğitim sistemi var, medya var vs.
Evet, bu saydığım güruhlar gerek çağdaşlık adı altında ve gerekse din adı altında insanımızın imanıyla oynadılar, ameliyle oynadılar, ahlakıyla oynadılar, tarihiyle oynadılar? Haliyle bu kadar oyuna bünyeler dayanamadı ve kimliksiz, kişiliksiz, neye inandığını bilmeyen bir nesil ortaya çıktı.
Otobüs durağına dönersek! Gençlerimiz ahlaki zafiyet içerisinde. Çağdaşlık, özgürlük adı altında Avrupa daha doğrusu Hıristiyan toplumuna benzemenin ötesinde artık taklit eder vaziyette.
Oysa Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Her kim, bir topluluğa benzerse (onların giyindiği gibi giyinirse, gittiği yolda giderse ve onların işlediği fiilleri işlerse), (günah ve sevap bakımından) o da onlardandır." (İmam Ahmed, hadis no: 2/50. Ebu Davud, hadis no: 4/314)
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın şu sözü her daim aklımdadır; "Ameldeki zafiyetler kişiyi zamanla ahlaki zafiyetlere sürükler. Ahlaki zafiyetler ise kişiyi itikadı zafiyete götürür."
Amel yok. Ahlak yok. Haliyle itikat yani inanç çok büyük tehlikede. Allah muhafaza etsin.
Kırmızı kitap okuyan gence gelince! Kırmızı kitap, dediğim de neyi kastettiğimi anlıyor musun? Hani kendi ifadesiyle, 'Bu kitaplar bana gökten indirildi' dediği, Atatürk'ün ise 'gökten indirilmiş dogmalar' diye tariflendirdiği Said Nursi'nin kitapları.
"Risale-i Nur, 20. asrın Müslümanlarını ve bütün insanlarını koyu bir fikir karanlıklarından ve müthiş delalet yollarından kurtarmak için müellifin kendi ihtiyari ile yazılmış değil, Cenab-ı Hakkın lisanı ile yazılmış bir eserdir." (Rehberler, s. 141)
"Bu hakikatlerden anladım ki, Risale-i Nur, bu asırın insanları olan bizler için yazdırılmıştır." (Müdafaalar, s. 300)
Ben, Müslüman'ım, diyen bir kişi bu sapıklığı nasıl kabul edebilir?
Bu zat, talebesi olan F. Güne gibi Yahudi ve Hıristiyanlarında iman ehli olduklarını ve cennete gideceklerini yine bu kitaplarda yazıyor.
Bugün bu kitaplar devlet desteğiyle basılıyor. Siyasiler, Diyanet İşleri Başkanlığı kanalıyla Said Nursi ve Nurculuğu ısrarla Fethullah Gülen'den ayrı gösterme gayreti içerisindeler. Oysa Hıristiyanlığı inanç esasları ortada, Kuran ve İslam ortada.
Yazın googleye; Hıristiyanlığın inanç esasları nelerdir, diye. Cevap karşınıza gelsin.
1. Göğün ve yerin, görünen ve görünmeyen kâinatın yaratıcısı, k?dir-i mutlak baba olan tek bir Tanrı'ya;
2. Bütün asırlardan önce babadan doğan, Tanrı'nın biricik oğlu, tek bir Rab Îsâ Mesîh'e, O'nun Tanrı olduğuna, Tanrı'dan doğduğuna, nur olduğuna, nurdan doğduğuna, gerçek Tanrı olduğuna, gerçek Tanrı'dan doğduğuna, tevlid edildiğine, yaratılmadığına, baba ile aynı tabiatta olduğuna, her şeyin O'nun vasıtasıyla yapıldığına, biz insanlar ve bizim kurtuluşumuz için semadan indiğine;
3. Kutsal ruh vasıtasıyla bâkire Meryem'de bedenleştiğine ve insan olduğuna;
4. Bizim için Pontius Pilatus zamanında çarmıha gerildiğine, ıstırap çektiğine, mezara konduğuna;
5. Kutsal yazılara uygun olarak üçüncü gün dirildiğine;
6. Ve göğe yükseldiğine, babanın sağ tarafına oturduğuna;
7. Ölüleri ve dirileri yargılamak üzere ihtişam içinde geri geleceğine ve saltanatına son olmayacağına;
8. Rab olan ve hayat veren kutsal ruha, onun baba ve oğuldan neşet ettiğine, baba ve oğulla birlikte aynı tapınma ve ihtişama lâyık olduğuna, peygamberler vasıtasıyla konuştuğuna;
9. Kiliseye, birliğine, kutsallığına, evrensel (catholique) ve havârilere ait (apostolique) oluşuna inanırım;
10. Günahların affı için bir tek vaftizi kabul ederim;
11. Ölülerin dirilmesini;
12. Ve gelecek dünyayı beklerim."
İznik ve İstanbul ekümenik konsillerinde tesbit edilen bu esaslar Doğu'nun ve Batı'nın bütün büyük kiliselerinde ortaktır (Catéchisme de l'église catholique, s. 52).
Hıristiyan inanç esaslarının özünü baba Tanrı, oğul Tanrı ve Rûhulkudüs'ten müteşekkil teslîs inancı oluşturmaktadır." (İslam Ansiklopedisi c.17 sh; 346)
Başka söze gerek var mı? Milletimizin ve gençliğimizin imanıyla nasıl oynuyorlar, anladınız mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025