YUNAN'IN ANADOLU'DAKİ TARİHİ EMELLERİ
Oğuz KÖRO?LU
"Şark Meselesi"nin tahliline; Osmanlı egemenliğinde hayat süren muhtelif azınlıkların aleyhimize kışkırtılmalarında, en güçü silahın "misyonerlik faaliyetleri" olduğunu belirterek, Batı'nın siyasal müdahale vasıtaları olarak kullanılan bu faaliyetler neticesinde İmparatorluk tebaası gayr-i müslimlerin birer birer ayaklandıklarını ve ihtilal hareketlerine giriştiklerini vurgulamıştık. (1) Başta İngiltere ve Rusya olmak üzere, Batılı devletler tarafından tahrik ve teşvik edilen bu topluluklar, Osmanlı'ya karşı o derece kinlendirilmişlerdi ki, sadece istiklallerini elde etmeyi değil bununla birlikte Türklüğü de ortadan kadırmayı hedeflemişlerdi . İşte bu hedefe yönelik hareketlerden biri de, 1821 Yunan ayaklanmasıyla başlatılan ve tamamen Türk düşmanlığı üzerine bina edilerek günümüze kadar devam ettirilen Yunan "Megalo İdea" projesidir.
3 Şubat 1930'da İngiltere, Rusya ve Fransa tarafından imzalanan "Londra Protokolü" ile kurulan Yunanistan'ın "devlet politikası" Megalo İdea'ya dayanmaktadır. Açtığı her savaş, yenilgisi ile sonuçlanmış olmasına rağmen, Avrupalı devletlerin müdahaleleri sayesinde barış masasında Türkiye'den her defasında bir parça toprak koparan Yunanistan'ın, kurulduğu günden beri Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin varılğını tehdit eden
Megalo İdea'sının hedefleri ana hatlarıyla şu şekildedir:
MEGOLA İDEA'NIN HEDEFLERİ
1-Yunanlılar'a müstakil bir ülke sağlamak,
2-Trakya, Selanik ve Makedonya'yı Yunanistan'a bağlamak,
3-On iki Ada, Girit, Kıbrıs ve Ege'deki tüm adaları elde etmek,
4-Anadolu'nun Ege kıyılarına ve Marmara civarına yerleşmek,
5-İleride Yunanistan ile birleştirilmek üzere Anadolu'nun Karadeniz sahilleride bir Pontus devleti kurmak,
6-Konstantinapolis'i (İstanbul'u) Türkler'den ele geçirerek başkent yapmak,
7-Ayasofya'yı kilise haline döndürmek,
8-Bizans İmparatorluğu'nu yeniden ihya etmek,
Türk Milleti'nin, maddi ve manedvi varlığını yok etmeyi hedefleyen Megalo İdea'yı Yunanlılar için bir "milli politika" haline koyan azılı Türk düşmanı Elefterios Venizelos'tur. Venizelos, Megalo İdea'ya dayanan Yunan emellerini Türkiye'ye karşı bir iman esası haline getirmiştir Yunanlılar için. Şu sözler kendisine aittir: "Gençliğimden beri ben Skiroz Adası'nı (ki, Ege Denizi'nin tam ortasındadır) Hellenizmin coğrafi merkezi saymışımdır." (3) Başvekil olarak kaldığı yıllarda hayallerini gerçekleştirmek için İtilaf devletlerinin safında yer alan Venizelos, İstanbul üzerinde Rusya'nın da hesabı olduğunu düşünerek, Türkiye'ye kaşı olan siyasetini büyük ölçüde İngiltere'nin yardım ve desetğini sağlayarak sürdürdü. Ona göre Ege Denizi bir Yunan denizi olacak, iki kıtaya ulaşan ve beş denize açılan büyük Yunan krallığı gerçekleşecek, Yunanistan'ın bir ayağı Asya bir ayağı Avrupa'da olacak ve Bizans yeniden yaratılacaktı. (4)
Bağımsız Yunanistan'ın önde gelen politikacılarından biri olan Kolettis'in Kurucu Meclis önünde söylemiş olduğu şu sözleri, günümüzde de büyük önem arzetmektedir: "Yunan Krallığı, Yunanistan değildir. Bu günkü Yunanistan, asıl Yunanistan'ın ancak küçük ve yoksul bir bölümünü oluşturuyor. Bir Yunanlı, bu krallık topraklarında yaşayan biri olmaktan çok; Yanya'da, Selanik'te, Serez'de, Edirne'de, Konstantinapolis'te, İzmir'de, Trabzon'da, Girit'te, Sisam'da... yaşayan biridir. Helenizmin iki merkezi vardır: Yunan Krallığı'nın başkenti Atina ve bütün Yunanlıların rüyası ve umudu olan o Polis " (5)
Çar I. Alexandr şu şekilde dua etmiştir: "Ey Ruhu'l Kuds. Bana ceddimin büyük gayesi Bizans'ı ihya, kutsal Ayasofya'yı Salib'e iade, yarıda kalmış ayini tamamlama, Rum-Yunan devletini kurma, Türkleri geldikleri yerlere gönderme kudret ve imkanı lütfet." (6) (!..)
TÜRKLER NASIL MAHVEDİLİR?
Türk düşmanı Çar I. Alexandr'a adeta dualarının nasıl gerçekleşebileceğini (!), yine bir Türk düşmanı, devrin Fener Rum Patriği Gregorius, yazdığı mektubunda şöyle anlatıyor: "Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler çok sabırlı ve dayanıklı insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i nefs sahibidirler. Bu hasletleri de dinlerine olan bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden geleneklerinin kuvvetinden; Padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini müsbet yolda sevk ve idare edcek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da geleneklerine olan bağlılıklarından ahlaklarının selabet ve safiyetinden, bilhassa dini ve manevi hayatlarının tanzim ve tedvin eden şahsiyetlere olan bağlılık ve hürmetlerinden gelmektedir. Türkleri evvela bu din ve manevi şahsiyetlerinden mahrum bırakmak, buhran anlarında irşad vazifesini ifa edecek şahsiyet ve mihratlardan nasipsiz kılmak icap eder. Bunun da kestirme yolu dini ve manevi hayatı temsil eden teşkilat ve şahsiyetleri milletleri üzerinde etkili kudret olmaktan çıkartmaktır. Halkı da milli ve manevi geleneklerine uymayan dış telkin ve fikirlerle tahrip etmektir. Türkler dış yardımı reddederler, haysiyet duyguları buna manidir. Velev ki, geçici bir zaman için zahiri kuvvet verse de Türkleri dış yardıma alıştırmalıdır. Maneviyatları sarsıldığı gün kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zahiren hakim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olacaktır. Bu sebeple Osmanlı Devleti'ni yıkmak için mücerred olarak harp meydanındaki zaferler kafi değildir. Ve hatta sırf bu yolda yürümek Türleri vakar ve haysiyetini tahrik edeceğinden hakikatlere nüfuz edebilmelerine sebep olabilir. Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribatı tamamlamaktır." (7)
Günümüz Türk insanının Megalo İdea'yı önemsememesi ya da bir hayal olarak düşünmesi ya gafletinden, ya cehaletinden ya da son ihtimal ihanetinden ileri gelmektedir. Unutulmamalıdır ki, 1914 yılında Türkiye'nin sınırları Atina'ya 150 km uzaklıkta idi; bugün ise Yunanistan'ın sınırları İstabul'a 150 km yakınlıktadır. (8)
Yine 1977'de ölen İstanbul Fener Patriği Athenegoros'un yerien getirilmesi düşünülen ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından veto edilen vatan haini Başpiskopos Yakovas, uluslararası Yunan Formu adlı derginin Kasım 1979 sayısında yayınlanan demecinde şunları söylüyordu: "Ben hayal kurmadan ve kurduğum hayallerin peşinde koşmadan yaşayamam. Ben Hıristiyan olarak Tanrı'ya inanırım. Tanrı ise Ege'deki adaları 500 yıl yabancıların elinde kaldıktan sonra bunları yeniden Yunanistan'a verdi. Onun için sizin bir sözünüzle Bizans hayalinden niçin vazgeçeyim? Ben Türkleri sevmem..." (9)
Selanik'teki Yunan III. Kolordu Karargahı Kilisesi'nde 1982 yılında yapılan bir ayinde Papaz; Yunan subay ve erlerine şu şekilde yemin ettirmiştir: "Ayasoyfa'nın 62 çanı milyonlarca canlı ve ölü Yunanlı'ya, Fatih'in toplarının gürlemisiyle o gece Konstantinapolis'te yarım kalan ayine devam edileceğini müjdelemek için bir gün gene coşku ile çalacak. Bu efsaneyi gerçekleştirecek siz Yunan askerleri olacaksınız. Meryem Ana sizleri Türklerin mermilerinden koruyacak." (10)
KAYBOLAN VATANLAR NERESİ?..
Stohos Gazetesi'nin 1922 yılın Ağustos ayı sonunda yayınlanan 3 nüshasından birincisinde Sultanahmet Camii'nin ana kubbesindeki Hilâl fotomontaj ile çıkartılımş, yerine Haç konulmuş, iki minaresine de Yunan bayrakları çekilmiştir. Diğer sayısında da 1981 yılında yayınlanmış bulunan "1821-1981" başlıklı takvimin üst köşesinde "Kaybolan Vatanlara dönüş" ibaresi yazılı ve arka tarafında basılı olan haritada, kaybolan vatan toprakları olarak Batı Anadolu, İzmit, İstanbul ve Trakya gösterilmiştir. (11)
Yine 1982 yılında Yunanistan Kültür Bakanı Melina Merküri tarafından "Anavatanları kurtarma Dünya Komitesi" adına tüm dünyaya dağıtılan kart şeklindeki haritada Türkiye'nin Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi Yunan toprakları olarak gösterilmekte, yine Kıbrıs buna ilhak edilmekte, Doğu Anadolu Ermenistan, Karadeniz Bölgesi Pontus, Güneydoğu Bölgemiz Kürdistan olarak parçalanmış gösterilmekte ve Türk zulmü ve baskısına (!) karşı mücadele çağrısı yapılmaktadır. (12)
Son yıllarda, Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı takip ettiği politkanın ana hatlarını şöyle sıralayabiliriz:
1-Türkler'e propaganda silahı ile taarruz etmek,
2-Mevcut ve yürürlükte olan antlaşmaları ihlal etmek,
3-Ekonomik alanda ticari ve bunun yanında ahlak-dışı propaganda gösterileri yaparak Türk ekonomisini yıkmak.
4-Propaganda esaslarını yalan, hile, iftira üzerine isnat etmek,
5-Türklerin içten çökertilmesini temin maksadıyla Türkiye'deki azınlıklardan istifade ederek Türkiye'deki halkı etnik, dini ve politik alanlarda farklı gruplara ayırarak bölme politikası takip etmek ve Türklerin birliğini azaltmak,
6-Batılı akraba ve yakın dostlardan, Türkler'den daha üstün harp malzemesi temin ederek Türklerin zayıf zamanında karşılarına madde üstünlüğü temin edilmiş olarak çıkmak,
7-Türk parasını dışarıya kaçırarak değer kaybı için gerekli mali tedbirleri almak,
8-Politik oyalama sistemi tatbik edilerek zaman faktörünün Yunan lehine işlemesini sağlamak,
9-Politik imkanlar yaratmak,
10-Türk toprakları üzerinde taleplerde bulunmak."(13)
YUNANİSTAN'IN TÜRK SENDROMU
Yunanlıların bu derece Türk düşmanı olmasının temelinde kilise ve okul gbi günlük hayatın vazgeçilmez unsurlarının faaliyetleri vardır. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nde okutulan ders kitaplarında sürekli bu konu işlenmektedir. Daha İlkokul 6. sınıfta okuyan bir çocuk, "Okuma Kitabı" nın 46. sayfasında "1821 Yunan İhtilali" adlı metni ezberlemek zorunda. Metnin sonunda şu ifadeler yeralmaktadır: "... yeryüzünde tek Türk kalmayıncaya kadar savaş!" (14)Yine aynı kitapta, hem de bir çocuk psikologu olan Andreas Karanotis'in yazdığı "Büyük Gemi" isimli öyküde; "Gemiyi Türkiye'ye götüreceğim. Türkiye'nin yakınlarına gelince de yaşayan tek Türk kalmadığını göreceksin. Bütün Türkler öldürülünce bir Kıbrıs'takiler kalır. Onları da bizimkiler denize döker. Ada'ya yeniden mutluluk gelir" (15) denilmektedir. 1978-1979 yılında ilkokulda okutulan bir ders kitabında rastlanan ifadeler günümüz Türkiyesi için tehlikenin ne ölçülere varabileceğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Adı geçen kitapta, "Yunan Krallığı, yalnızca bugünkü Yunanistan değildir. İstanbul bütün Yunanlıların rüyasıdır." (16) 1982 yılında Atina'nın Amfıthea Mahallesindeki bir ilkokulun henüz 1. sınıfında öğretmen ile öğrenciler arasında şöyle bir konuşma geçmiştir:"
Öğretmen:-Türkler biz Yunanlılar'ın can düşmanlarıdır. Şu halde kendimizi onlardan nasıl koruyacağız?
Öğrenciler:-Biz büyüyünce asker olacağız. Bütün Türkleri öldüreceğiz. Sonra Ayasofya ile dedelerimizin bize miras bıraktıkları Küçük Asya'yı alacağız!
Öğretmen:-Sizlerle öğünüyorum yavrularım. Büyüdünüz zaman gerçek birer Yunanlı olduğunuzu Türkleri yok ederek dünyaya gösterin!" (17)
Yeni yetişen nesillerini "Türk düşmanlığı" ve "Megalo İdea" gibi ırkçı ve yayılmacı bir fikir akımı ile zehirleyen Yunanistan'ın 1929'dan bu yana takip ettiği "devlet politikası"ndan vazgeçmesini beklemek en azından şimdilik imkansız gibi görülmektedir. Çünkü bu an'anevi politikaların temelini kiliseler, öyle derinden atmış ki... Nitekim, İznik Başpiskoposu Vasillios, Yunan askerlerinin Anadolu'daki Türk halkına yönelik işledikleri zulüm ve katliamların oranında şikayet ederek şu dehşet verici sözleri sarfetmişti: "Katliam az oldu. Ben bütün Türklerin kesilmesini isterim." (18)
Dipnotlar
1- Yeni Mesaj Gazetesi, 9 Eylül, s. 11
2- N. Türsan, Yunan Sorunu, Ankara: 1987, s. 28-37; A. Güler, İşgal Yıllarında Yunan Gizli Teşkilatları, Ankara: 1988, s. VIII-XII; Pontus Meselesi, Matbuat İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi, TBMM. Ankara. s. 31-63 (haz. Yılmaz Kurt).
3- Dimitri Kitsikis, Yunan Propagandası, İst. 1963. S. 22.
4- N. Türsan, a.g.e., s. 41, 42
5- S. Sina Gürez, Tarihsel Boyut İçinde Türk-Yunan İlişkileri (1821-1993). Ankara: 1993-s. 30.
6- Cemal Kutay, Etniki Eterya'dan Günümüze Ege'nin Türk Kalma Savaşı, İst. 1980, s. 20.
7- Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, İstanbul. 2000. s. 67-68; K. Mısıroğlu, Yunan Mezalimi, İst. 1997. s. 265-266.
8- A. Türkeş, Dış Politikamız ve Kıbrıs. İst. 1974. s. 173.
9- F. Cemal Erkin, Gelişmelerin Işığında Türk-Yunan İlişkileri", Milliyet Gzt. 6 Kasım 1979.
10- H. Fikret Alasya, Kıbrıs ve Rum-Yunan Emelleri, (bs. yer. yok), 1992, s. 17
11- H. Fikret Alasya, "Türkiye Açısından Kıbrıs'ın Önemi", Diyanet Dergisi, sayı: 31, s. 37.
12- Yusuf Sarınay, Pontus Meselesi ve Yunanistan'ın Politikası, Atatürk Araştırması Merkezi yay. Ank. 1999. s. 60, EK. 15.
13- S. Salışık, Türk-Yunan İlişkileri Tarihi ve Etniki Eterya, İst. 1968. s. 197-198.
14- A. Uran Baran, "Yunan Çocuklarına Türk Düşmanlığı İlkokul Sonlarında Aşılanıyor" Günaydın Gazetesi, 23 Ekim 1979.
15- A.g.m.
16- Özdemir Kalpakçıoğlu, Yunan'dan Dost Olmaz, İst. 1994. s.35.
17- H. F. Alasya, a.g.e., s.17.
Oğuz KÖRO?LU
"Şark Meselesi"nin tahliline; Osmanlı egemenliğinde hayat süren muhtelif azınlıkların aleyhimize kışkırtılmalarında, en güçü silahın "misyonerlik faaliyetleri" olduğunu belirterek, Batı'nın siyasal müdahale vasıtaları olarak kullanılan bu faaliyetler neticesinde İmparatorluk tebaası gayr-i müslimlerin birer birer ayaklandıklarını ve ihtilal hareketlerine giriştiklerini vurgulamıştık. (1) Başta İngiltere ve Rusya olmak üzere, Batılı devletler tarafından tahrik ve teşvik edilen bu topluluklar, Osmanlı'ya karşı o derece kinlendirilmişlerdi ki, sadece istiklallerini elde etmeyi değil bununla birlikte Türklüğü de ortadan kadırmayı hedeflemişlerdi . İşte bu hedefe yönelik hareketlerden biri de, 1821 Yunan ayaklanmasıyla başlatılan ve tamamen Türk düşmanlığı üzerine bina edilerek günümüze kadar devam ettirilen Yunan "Megalo İdea" projesidir.
3 Şubat 1930'da İngiltere, Rusya ve Fransa tarafından imzalanan "Londra Protokolü" ile kurulan Yunanistan'ın "devlet politikası" Megalo İdea'ya dayanmaktadır. Açtığı her savaş, yenilgisi ile sonuçlanmış olmasına rağmen, Avrupalı devletlerin müdahaleleri sayesinde barış masasında Türkiye'den her defasında bir parça toprak koparan Yunanistan'ın, kurulduğu günden beri Türkiye'nin ve Türk Milleti'nin varılğını tehdit eden
Megalo İdea'sının hedefleri ana hatlarıyla şu şekildedir:
MEGOLA İDEA'NIN HEDEFLERİ
1-Yunanlılar'a müstakil bir ülke sağlamak,
2-Trakya, Selanik ve Makedonya'yı Yunanistan'a bağlamak,
3-On iki Ada, Girit, Kıbrıs ve Ege'deki tüm adaları elde etmek,
4-Anadolu'nun Ege kıyılarına ve Marmara civarına yerleşmek,
5-İleride Yunanistan ile birleştirilmek üzere Anadolu'nun Karadeniz sahilleride bir Pontus devleti kurmak,
6-Konstantinapolis'i (İstanbul'u) Türkler'den ele geçirerek başkent yapmak,
7-Ayasofya'yı kilise haline döndürmek,
8-Bizans İmparatorluğu'nu yeniden ihya etmek,
Türk Milleti'nin, maddi ve manedvi varlığını yok etmeyi hedefleyen Megalo İdea'yı Yunanlılar için bir "milli politika" haline koyan azılı Türk düşmanı Elefterios Venizelos'tur. Venizelos, Megalo İdea'ya dayanan Yunan emellerini Türkiye'ye karşı bir iman esası haline getirmiştir Yunanlılar için. Şu sözler kendisine aittir: "Gençliğimden beri ben Skiroz Adası'nı (ki, Ege Denizi'nin tam ortasındadır) Hellenizmin coğrafi merkezi saymışımdır." (3) Başvekil olarak kaldığı yıllarda hayallerini gerçekleştirmek için İtilaf devletlerinin safında yer alan Venizelos, İstanbul üzerinde Rusya'nın da hesabı olduğunu düşünerek, Türkiye'ye kaşı olan siyasetini büyük ölçüde İngiltere'nin yardım ve desetğini sağlayarak sürdürdü. Ona göre Ege Denizi bir Yunan denizi olacak, iki kıtaya ulaşan ve beş denize açılan büyük Yunan krallığı gerçekleşecek, Yunanistan'ın bir ayağı Asya bir ayağı Avrupa'da olacak ve Bizans yeniden yaratılacaktı. (4)
Bağımsız Yunanistan'ın önde gelen politikacılarından biri olan Kolettis'in Kurucu Meclis önünde söylemiş olduğu şu sözleri, günümüzde de büyük önem arzetmektedir: "Yunan Krallığı, Yunanistan değildir. Bu günkü Yunanistan, asıl Yunanistan'ın ancak küçük ve yoksul bir bölümünü oluşturuyor. Bir Yunanlı, bu krallık topraklarında yaşayan biri olmaktan çok; Yanya'da, Selanik'te, Serez'de, Edirne'de, Konstantinapolis'te, İzmir'de, Trabzon'da, Girit'te, Sisam'da... yaşayan biridir. Helenizmin iki merkezi vardır: Yunan Krallığı'nın başkenti Atina ve bütün Yunanlıların rüyası ve umudu olan o Polis " (5)
Çar I. Alexandr şu şekilde dua etmiştir: "Ey Ruhu'l Kuds. Bana ceddimin büyük gayesi Bizans'ı ihya, kutsal Ayasofya'yı Salib'e iade, yarıda kalmış ayini tamamlama, Rum-Yunan devletini kurma, Türkleri geldikleri yerlere gönderme kudret ve imkanı lütfet." (6) (!..)
TÜRKLER NASIL MAHVEDİLİR?
Türk düşmanı Çar I. Alexandr'a adeta dualarının nasıl gerçekleşebileceğini (!), yine bir Türk düşmanı, devrin Fener Rum Patriği Gregorius, yazdığı mektubunda şöyle anlatıyor: "Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler çok sabırlı ve dayanıklı insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i nefs sahibidirler. Bu hasletleri de dinlerine olan bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden geleneklerinin kuvvetinden; Padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini müsbet yolda sevk ve idare edcek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da geleneklerine olan bağlılıklarından ahlaklarının selabet ve safiyetinden, bilhassa dini ve manevi hayatlarının tanzim ve tedvin eden şahsiyetlere olan bağlılık ve hürmetlerinden gelmektedir. Türkleri evvela bu din ve manevi şahsiyetlerinden mahrum bırakmak, buhran anlarında irşad vazifesini ifa edecek şahsiyet ve mihratlardan nasipsiz kılmak icap eder. Bunun da kestirme yolu dini ve manevi hayatı temsil eden teşkilat ve şahsiyetleri milletleri üzerinde etkili kudret olmaktan çıkartmaktır. Halkı da milli ve manevi geleneklerine uymayan dış telkin ve fikirlerle tahrip etmektir. Türkler dış yardımı reddederler, haysiyet duyguları buna manidir. Velev ki, geçici bir zaman için zahiri kuvvet verse de Türkleri dış yardıma alıştırmalıdır. Maneviyatları sarsıldığı gün kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zahiren hakim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olacaktır. Bu sebeple Osmanlı Devleti'ni yıkmak için mücerred olarak harp meydanındaki zaferler kafi değildir. Ve hatta sırf bu yolda yürümek Türleri vakar ve haysiyetini tahrik edeceğinden hakikatlere nüfuz edebilmelerine sebep olabilir. Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribatı tamamlamaktır." (7)
Günümüz Türk insanının Megalo İdea'yı önemsememesi ya da bir hayal olarak düşünmesi ya gafletinden, ya cehaletinden ya da son ihtimal ihanetinden ileri gelmektedir. Unutulmamalıdır ki, 1914 yılında Türkiye'nin sınırları Atina'ya 150 km uzaklıkta idi; bugün ise Yunanistan'ın sınırları İstabul'a 150 km yakınlıktadır. (8)
Yine 1977'de ölen İstanbul Fener Patriği Athenegoros'un yerien getirilmesi düşünülen ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından veto edilen vatan haini Başpiskopos Yakovas, uluslararası Yunan Formu adlı derginin Kasım 1979 sayısında yayınlanan demecinde şunları söylüyordu: "Ben hayal kurmadan ve kurduğum hayallerin peşinde koşmadan yaşayamam. Ben Hıristiyan olarak Tanrı'ya inanırım. Tanrı ise Ege'deki adaları 500 yıl yabancıların elinde kaldıktan sonra bunları yeniden Yunanistan'a verdi. Onun için sizin bir sözünüzle Bizans hayalinden niçin vazgeçeyim? Ben Türkleri sevmem..." (9)
Selanik'teki Yunan III. Kolordu Karargahı Kilisesi'nde 1982 yılında yapılan bir ayinde Papaz; Yunan subay ve erlerine şu şekilde yemin ettirmiştir: "Ayasoyfa'nın 62 çanı milyonlarca canlı ve ölü Yunanlı'ya, Fatih'in toplarının gürlemisiyle o gece Konstantinapolis'te yarım kalan ayine devam edileceğini müjdelemek için bir gün gene coşku ile çalacak. Bu efsaneyi gerçekleştirecek siz Yunan askerleri olacaksınız. Meryem Ana sizleri Türklerin mermilerinden koruyacak." (10)
KAYBOLAN VATANLAR NERESİ?..
Stohos Gazetesi'nin 1922 yılın Ağustos ayı sonunda yayınlanan 3 nüshasından birincisinde Sultanahmet Camii'nin ana kubbesindeki Hilâl fotomontaj ile çıkartılımş, yerine Haç konulmuş, iki minaresine de Yunan bayrakları çekilmiştir. Diğer sayısında da 1981 yılında yayınlanmış bulunan "1821-1981" başlıklı takvimin üst köşesinde "Kaybolan Vatanlara dönüş" ibaresi yazılı ve arka tarafında basılı olan haritada, kaybolan vatan toprakları olarak Batı Anadolu, İzmit, İstanbul ve Trakya gösterilmiştir. (11)
Yine 1982 yılında Yunanistan Kültür Bakanı Melina Merküri tarafından "Anavatanları kurtarma Dünya Komitesi" adına tüm dünyaya dağıtılan kart şeklindeki haritada Türkiye'nin Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi Yunan toprakları olarak gösterilmekte, yine Kıbrıs buna ilhak edilmekte, Doğu Anadolu Ermenistan, Karadeniz Bölgesi Pontus, Güneydoğu Bölgemiz Kürdistan olarak parçalanmış gösterilmekte ve Türk zulmü ve baskısına (!) karşı mücadele çağrısı yapılmaktadır. (12)
Son yıllarda, Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı takip ettiği politkanın ana hatlarını şöyle sıralayabiliriz:
1-Türkler'e propaganda silahı ile taarruz etmek,
2-Mevcut ve yürürlükte olan antlaşmaları ihlal etmek,
3-Ekonomik alanda ticari ve bunun yanında ahlak-dışı propaganda gösterileri yaparak Türk ekonomisini yıkmak.
4-Propaganda esaslarını yalan, hile, iftira üzerine isnat etmek,
5-Türklerin içten çökertilmesini temin maksadıyla Türkiye'deki azınlıklardan istifade ederek Türkiye'deki halkı etnik, dini ve politik alanlarda farklı gruplara ayırarak bölme politikası takip etmek ve Türklerin birliğini azaltmak,
6-Batılı akraba ve yakın dostlardan, Türkler'den daha üstün harp malzemesi temin ederek Türklerin zayıf zamanında karşılarına madde üstünlüğü temin edilmiş olarak çıkmak,
7-Türk parasını dışarıya kaçırarak değer kaybı için gerekli mali tedbirleri almak,
8-Politik oyalama sistemi tatbik edilerek zaman faktörünün Yunan lehine işlemesini sağlamak,
9-Politik imkanlar yaratmak,
10-Türk toprakları üzerinde taleplerde bulunmak."(13)
YUNANİSTAN'IN TÜRK SENDROMU
Yunanlıların bu derece Türk düşmanı olmasının temelinde kilise ve okul gbi günlük hayatın vazgeçilmez unsurlarının faaliyetleri vardır. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nde okutulan ders kitaplarında sürekli bu konu işlenmektedir. Daha İlkokul 6. sınıfta okuyan bir çocuk, "Okuma Kitabı" nın 46. sayfasında "1821 Yunan İhtilali" adlı metni ezberlemek zorunda. Metnin sonunda şu ifadeler yeralmaktadır: "... yeryüzünde tek Türk kalmayıncaya kadar savaş!" (14)Yine aynı kitapta, hem de bir çocuk psikologu olan Andreas Karanotis'in yazdığı "Büyük Gemi" isimli öyküde; "Gemiyi Türkiye'ye götüreceğim. Türkiye'nin yakınlarına gelince de yaşayan tek Türk kalmadığını göreceksin. Bütün Türkler öldürülünce bir Kıbrıs'takiler kalır. Onları da bizimkiler denize döker. Ada'ya yeniden mutluluk gelir" (15) denilmektedir. 1978-1979 yılında ilkokulda okutulan bir ders kitabında rastlanan ifadeler günümüz Türkiyesi için tehlikenin ne ölçülere varabileceğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Adı geçen kitapta, "Yunan Krallığı, yalnızca bugünkü Yunanistan değildir. İstanbul bütün Yunanlıların rüyasıdır." (16) 1982 yılında Atina'nın Amfıthea Mahallesindeki bir ilkokulun henüz 1. sınıfında öğretmen ile öğrenciler arasında şöyle bir konuşma geçmiştir:"
Öğretmen:-Türkler biz Yunanlılar'ın can düşmanlarıdır. Şu halde kendimizi onlardan nasıl koruyacağız?
Öğrenciler:-Biz büyüyünce asker olacağız. Bütün Türkleri öldüreceğiz. Sonra Ayasofya ile dedelerimizin bize miras bıraktıkları Küçük Asya'yı alacağız!
Öğretmen:-Sizlerle öğünüyorum yavrularım. Büyüdünüz zaman gerçek birer Yunanlı olduğunuzu Türkleri yok ederek dünyaya gösterin!" (17)
Yeni yetişen nesillerini "Türk düşmanlığı" ve "Megalo İdea" gibi ırkçı ve yayılmacı bir fikir akımı ile zehirleyen Yunanistan'ın 1929'dan bu yana takip ettiği "devlet politikası"ndan vazgeçmesini beklemek en azından şimdilik imkansız gibi görülmektedir. Çünkü bu an'anevi politikaların temelini kiliseler, öyle derinden atmış ki... Nitekim, İznik Başpiskoposu Vasillios, Yunan askerlerinin Anadolu'daki Türk halkına yönelik işledikleri zulüm ve katliamların oranında şikayet ederek şu dehşet verici sözleri sarfetmişti: "Katliam az oldu. Ben bütün Türklerin kesilmesini isterim." (18)
Dipnotlar
1- Yeni Mesaj Gazetesi, 9 Eylül, s. 11
2- N. Türsan, Yunan Sorunu, Ankara: 1987, s. 28-37; A. Güler, İşgal Yıllarında Yunan Gizli Teşkilatları, Ankara: 1988, s. VIII-XII; Pontus Meselesi, Matbuat İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi, TBMM. Ankara. s. 31-63 (haz. Yılmaz Kurt).
3- Dimitri Kitsikis, Yunan Propagandası, İst. 1963. S. 22.
4- N. Türsan, a.g.e., s. 41, 42
5- S. Sina Gürez, Tarihsel Boyut İçinde Türk-Yunan İlişkileri (1821-1993). Ankara: 1993-s. 30.
6- Cemal Kutay, Etniki Eterya'dan Günümüze Ege'nin Türk Kalma Savaşı, İst. 1980, s. 20.
7- Prof. Dr. Haydar Baş, Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, İstanbul. 2000. s. 67-68; K. Mısıroğlu, Yunan Mezalimi, İst. 1997. s. 265-266.
8- A. Türkeş, Dış Politikamız ve Kıbrıs. İst. 1974. s. 173.
9- F. Cemal Erkin, Gelişmelerin Işığında Türk-Yunan İlişkileri", Milliyet Gzt. 6 Kasım 1979.
10- H. Fikret Alasya, Kıbrıs ve Rum-Yunan Emelleri, (bs. yer. yok), 1992, s. 17
11- H. Fikret Alasya, "Türkiye Açısından Kıbrıs'ın Önemi", Diyanet Dergisi, sayı: 31, s. 37.
12- Yusuf Sarınay, Pontus Meselesi ve Yunanistan'ın Politikası, Atatürk Araştırması Merkezi yay. Ank. 1999. s. 60, EK. 15.
13- S. Salışık, Türk-Yunan İlişkileri Tarihi ve Etniki Eterya, İst. 1968. s. 197-198.
14- A. Uran Baran, "Yunan Çocuklarına Türk Düşmanlığı İlkokul Sonlarında Aşılanıyor" Günaydın Gazetesi, 23 Ekim 1979.
15- A.g.m.
16- Özdemir Kalpakçıoğlu, Yunan'dan Dost Olmaz, İst. 1994. s.35.
17- H. F. Alasya, a.g.e., s.17.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.