Gaybet-i Kübra
Gaybet-i Kübrâ'nın başlangıcı ile genel niyâbet başlamış; ancak Muhammed el-Mehdî tarafından birtakım genel şart, sıfat ve özellikleri taşıyanlar Nuvvâb-ı Âmme (Genel Nâibler) olmaya hak kazanmışlardır
27.07.2024 08:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmamî'ye göre, Dördüncü Sefir, vefat etmeden önce Muhammed el-Mehdî'nin emri ile yerine herhangi birini tayin etmemiş; böylece özel niyâbet sona ermiştir.
Gaybet-i Kübrâ'nın başlangıcı ile genel niyâbet başlamış; ancak Muhammed el-Mehdî tarafından birtakım genel şart, sıfat ve özellikleri taşıyanlar Nuvvâb-ı Âmme (Genel Nâibler) olmaya hak kazanmışlardır. Dolaysıyla, her asırda bu sıfat ve özelliklere sahip olanlar Muhammed el-Mehdî'nin genel nâibleri olmuşlardır.
Bununla ilgili İshak b. Ammar'dan rivâyetle Muhammed el- Mehdî, Dördüncü Sefir'e gönderdiği tevki'de; Gaybet zamanında Ehl-i Beyt'i sevenlerin vazifelerini, dinî ve sosyal meselelerde müracaat edecekleri kaynağı işaret ederek şöyle der:
"Karşılaştığınız olaylarda, hadislerimizi rivâyet edenlere müracaat ediniz. Çünkü onlar, Benim sizin üzerinize olan hüccetlerimdir, Ben de onlara Allah'ın Hüccet'iyim."
Ca'fer es-Sâdık ise "Avamın günahlardan kendisini koruyan, dini hıfzeden fakihleri taklit etmesi gerekir" demektedir.
Gaybet-i Suğrâ (Muhammed el-Mehdî'nin kısa süreliğine göz-den kaybolması) dönemi ve özel nâibler vasıtasıyla sağlanan mektuplaşma döneminin bitmesinden sonra günümüze dek süren Gaybet-i Kübrâ (Muhammed el-Mehdî'nin kıyamete yakın bir zamana kadar gözden kaybolması) dönemi başlamıştır.
Gaybet-i Kübrâ, Gaybeti-Suğrâ'nın 329/940'ta bitimiyle başlamıştır. İmamî âlimlerden Nu'mânî (ö. 360/971), Gaybet-i Kübrâ başlamadan Gaybet'in bölümleri ile ilgili görüş beyan edenlerin ilkidir.
Nu'mânî gibi âlimler İkinci Gaybet'i 260/874 yılından önce kabul etmişler ve bu fikirlerini, bu olayı haber veren rivâyetlerle teyid etmişlerdir.
Ahmed b. Muhammed'den rivâyetle, İshak b. Ammar es-Seyrî, Ebû Abdillah Ca'fer'in, "Kâim'in iki Gaybet'i vardır. Gaybet'in biri kısa, diğeri uzundur" dediğini nakletmiştir.
Nu'mânî, Hz. Ali'ye dayandırdığı birkaç haberle Gaybet'e delil getirmiştir.
Abdu'l-Vâhid b. Abdullah'ın rivâyetinde Hâzim b. Habib, Ebû Abdillah'ın, "Ey Hâzim, bu işin sahibinin iki Gaybet'i vardır" dediğini nakletmiştir.
Yine Abdu'l-Vâhid b. Abdullah'ın rivâyetinde Muhammed el- Bâkır, Kâim'in iki Gaybet'i olduğunu söylemiştir.
Nu'mânî, Gaybet olayı gerçekleşmemiş olsaydı İmamîyye mezhebinin bâtıl olacağını söylemektedir. Yine o, Allah'ın velileri olan Ehl-i Beyt dostlarını fitne ve şüphelere karşı uyarıp Gaybet süresinin uzun olacağını belirtmiştir. Bu şekilde o, Allah'ın halkı imtihan ettiğini öne sürmüştür.
Birçok İmamî âlim, İkinci Gaybet'e akıl sır erdirememişlerdir. Nitekim Nu'mânî, halkın içine düştüğü bu durumu, "el-Hayret-şaş- kınlık dönemi" olarak tasvir etmiştir.
Ehl-i Beyt'i sevenlerin hayret dönemindeki tutumlarını Nu'mânî, İmamlardan naklettiği şu haberle ortaya koymuştur:
"Eğer bir insan şüphelenip hayrete düşer, fitnelere kapılırsa böyle insanlar eşkıyadırlar. Bunlar en basit tereddütlerle şüpheye düşmüş ve Ehl-i Beyt Mektebi'nden ayrılmışlardır. Allah velilerinin üç yüz yıl boyunca bizleri uyardıkları Gaybet olayı vukû bulunca hayrete düşüp olayı inkâr etmişlerdir."
İmamî alimler, Onikinci İmam'ın Gaybet'te olduğunu naklî delillerle ispat etmek ve ayrıca Gaybet'in uzamasının sebeplerini izah etmek üzere bazı eserler telif etmişlerdir. Bu bağlamda Kuleynî, Nu'mânî ve Sâduk'un Gaybet'le alakalı eserleri dikkat çekmektedir. Sadûk, "Kemâlu'd-Dîn"i bu devrede derlemiştir.
Yine Gaybet'i kelamî metodla izah etmeye çalışan Müfîd (413/1022), "el-Fusû- lu'l-Aşera Fi'l-Gaybe" adlı eser bir telif etmiştir.
Bu eserlerde, Gaybet meselesinin İmamîyye'nin bir inanç esası olduğu, buna inanmanın gerekliliği, bizzat Hz. Peygamber, Hz. Ali ve diğer İmamlardan nakledilen hadislerin Gaybet'in vukû bulacağını haber verdiği, bu Gaybet'in kısa ve uzun şeklinde iki türlü olacağı gibi bilgilere yer verilmiştir.
Gaybet'in Hz. Ali'den itibaren sistematik bir şekilde İmamlara ait ahbar ve rivayetlerle desteklendiği görülmektedir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Gaybet-i Kübrâ'nın başlangıcı ile genel niyâbet başlamış; ancak Muhammed el-Mehdî tarafından birtakım genel şart, sıfat ve özellikleri taşıyanlar Nuvvâb-ı Âmme (Genel Nâibler) olmaya hak kazanmışlardır. Dolaysıyla, her asırda bu sıfat ve özelliklere sahip olanlar Muhammed el-Mehdî'nin genel nâibleri olmuşlardır.
Bununla ilgili İshak b. Ammar'dan rivâyetle Muhammed el- Mehdî, Dördüncü Sefir'e gönderdiği tevki'de; Gaybet zamanında Ehl-i Beyt'i sevenlerin vazifelerini, dinî ve sosyal meselelerde müracaat edecekleri kaynağı işaret ederek şöyle der:
"Karşılaştığınız olaylarda, hadislerimizi rivâyet edenlere müracaat ediniz. Çünkü onlar, Benim sizin üzerinize olan hüccetlerimdir, Ben de onlara Allah'ın Hüccet'iyim."
Ca'fer es-Sâdık ise "Avamın günahlardan kendisini koruyan, dini hıfzeden fakihleri taklit etmesi gerekir" demektedir.
Gaybet-i Suğrâ (Muhammed el-Mehdî'nin kısa süreliğine göz-den kaybolması) dönemi ve özel nâibler vasıtasıyla sağlanan mektuplaşma döneminin bitmesinden sonra günümüze dek süren Gaybet-i Kübrâ (Muhammed el-Mehdî'nin kıyamete yakın bir zamana kadar gözden kaybolması) dönemi başlamıştır.
Gaybet-i Kübrâ, Gaybeti-Suğrâ'nın 329/940'ta bitimiyle başlamıştır. İmamî âlimlerden Nu'mânî (ö. 360/971), Gaybet-i Kübrâ başlamadan Gaybet'in bölümleri ile ilgili görüş beyan edenlerin ilkidir.
Nu'mânî gibi âlimler İkinci Gaybet'i 260/874 yılından önce kabul etmişler ve bu fikirlerini, bu olayı haber veren rivâyetlerle teyid etmişlerdir.
Ahmed b. Muhammed'den rivâyetle, İshak b. Ammar es-Seyrî, Ebû Abdillah Ca'fer'in, "Kâim'in iki Gaybet'i vardır. Gaybet'in biri kısa, diğeri uzundur" dediğini nakletmiştir.
Nu'mânî, Hz. Ali'ye dayandırdığı birkaç haberle Gaybet'e delil getirmiştir.
Abdu'l-Vâhid b. Abdullah'ın rivâyetinde Hâzim b. Habib, Ebû Abdillah'ın, "Ey Hâzim, bu işin sahibinin iki Gaybet'i vardır" dediğini nakletmiştir.
Yine Abdu'l-Vâhid b. Abdullah'ın rivâyetinde Muhammed el- Bâkır, Kâim'in iki Gaybet'i olduğunu söylemiştir.
Nu'mânî, Gaybet olayı gerçekleşmemiş olsaydı İmamîyye mezhebinin bâtıl olacağını söylemektedir. Yine o, Allah'ın velileri olan Ehl-i Beyt dostlarını fitne ve şüphelere karşı uyarıp Gaybet süresinin uzun olacağını belirtmiştir. Bu şekilde o, Allah'ın halkı imtihan ettiğini öne sürmüştür.
Birçok İmamî âlim, İkinci Gaybet'e akıl sır erdirememişlerdir. Nitekim Nu'mânî, halkın içine düştüğü bu durumu, "el-Hayret-şaş- kınlık dönemi" olarak tasvir etmiştir.
Ehl-i Beyt'i sevenlerin hayret dönemindeki tutumlarını Nu'mânî, İmamlardan naklettiği şu haberle ortaya koymuştur:
"Eğer bir insan şüphelenip hayrete düşer, fitnelere kapılırsa böyle insanlar eşkıyadırlar. Bunlar en basit tereddütlerle şüpheye düşmüş ve Ehl-i Beyt Mektebi'nden ayrılmışlardır. Allah velilerinin üç yüz yıl boyunca bizleri uyardıkları Gaybet olayı vukû bulunca hayrete düşüp olayı inkâr etmişlerdir."
İmamî alimler, Onikinci İmam'ın Gaybet'te olduğunu naklî delillerle ispat etmek ve ayrıca Gaybet'in uzamasının sebeplerini izah etmek üzere bazı eserler telif etmişlerdir. Bu bağlamda Kuleynî, Nu'mânî ve Sâduk'un Gaybet'le alakalı eserleri dikkat çekmektedir. Sadûk, "Kemâlu'd-Dîn"i bu devrede derlemiştir.
Yine Gaybet'i kelamî metodla izah etmeye çalışan Müfîd (413/1022), "el-Fusû- lu'l-Aşera Fi'l-Gaybe" adlı eser bir telif etmiştir.
Bu eserlerde, Gaybet meselesinin İmamîyye'nin bir inanç esası olduğu, buna inanmanın gerekliliği, bizzat Hz. Peygamber, Hz. Ali ve diğer İmamlardan nakledilen hadislerin Gaybet'in vukû bulacağını haber verdiği, bu Gaybet'in kısa ve uzun şeklinde iki türlü olacağı gibi bilgilere yer verilmiştir.
Gaybet'in Hz. Ali'den itibaren sistematik bir şekilde İmamlara ait ahbar ve rivayetlerle desteklendiği görülmektedir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.