Yaklaşık kırk yıldır yazıp-çizenler arasında yer alan bir kardeşiniz olarak mutlu-mesut bir bayram yazısı yazdığımı hatırlamıyorum.
Seksen ihtilaline kadar bizim lise yıllarımız, sağ-sol fitnesi ile kardeşler bir birine düşürülmüş, yıllarca kardeş kanı akıtılmış ve şehirlerde her iki kesim tarafından kurtarılmış bölgeler ilan edilmişti.
Seksen ihtilali ile birlikte içerdeki çatışmalar biter gibi oldu hemen ardından yurt dışındaki büyükelçiliklerimiz hedef tahtasına konuldu ve neredeyse her gün yurt dışından şehit tabutları gelmeye başladı.
Çeşitli girişimlerle, diplomatik temaslarla söz konusu terör saldırıları durdu hemen ardından bugün de ülkenin başının belası olan PKK terörü başladı.
Mübarek Ramazan ayı boyunca neredeyse şehit vermediğimiz gün olmadı, hatta bir günde üç tane, beş tane şehit tabutuyla karşılaştık, iftar saatlerinde acılarla kıvrandık ve halen de kıvranmaya devam ediyoruz.
Ben sayamadım, sayabilen varsa söylesin kaç Ramazanımızı ve kaç bayramımızı bizim burnumuzdan getirdiler?
Nice uzun yıllardan beridir ki "gam alan gam satan" halimiz devam ediyor.
Asırlardan beridir ki dillere destan olan; "Ano Yemendir/Gülü çemendir/ Giden gelmiyor/Acep nedendir" ağıtları tazeliğini ve güncelliğini devam ettiriyor.
Bu terör belası bitmedi, bitmiyor ve kınalı kuzuların al bayrağa sarılı tabutları ülkenin dört bir yanına Ramazan demeden, Bayram demeden gelmeye devam ediyor.
Umursamaz, vurdumduymaz, ülke yansa bir bağ otu yanmaz tipler bir tarafa, zerre kadar vicdan sahibi olanlar her şehit haberi geldikçe adeta kahroldu ve nasıl iftar ettiğini, nasıl sahur yaptığını bilemedi.
Anadolu coğrafyasında yaşayan Müslüman Türk milletini terör maşasını kullanarak huzursuz eden küresel işgalci şebekeler aynı zaman diliminde topyekun İslam coğrafyasını da karıştırmaya devam ettiler ve halen de etmektedirler.
Son yarım asrın İslam coğrafyasını ve beraberinde Anadolu coğrafyasını gözden geçirirsek kanın ve gözyaşının, suni bahanelerle çıkarılmış kardeş kavgalarının yoğun olduğunu görürüz.
Dış güçler, küresel işgalci ve tefeci şebekeler heybelerini doldurmak, kaynakları kasalarına akıtmak için ne gerekiyorsa asla acımadan yapmaktadırlar ama bizim açımızdan son derece ters, son derce incitici ve alçaltıcı bu durumun oluşmasında bizim hiç mi payımız yok?
Sömürülmeye müsait halde olmak bizim suçumuz değil mi?
Kaynakları talan edilmeye müsait hale getirmek, "yolgeçen hanına" döndürmek asla affedilmeyecek bir suç değil mi?
İşgali zihinlerde başlatacak tarzda bir eğitime razı olmak ve halen de devam ettirmek ardından gelecek bütün işgallere peşinen razı olmak değil mi?
Mutlu-mesut, gamdan ve kederden uzak bir bayram yazısı yazacağımız günlerin tez gelmesi temennisiyle?
Seksen ihtilaline kadar bizim lise yıllarımız, sağ-sol fitnesi ile kardeşler bir birine düşürülmüş, yıllarca kardeş kanı akıtılmış ve şehirlerde her iki kesim tarafından kurtarılmış bölgeler ilan edilmişti.
Seksen ihtilali ile birlikte içerdeki çatışmalar biter gibi oldu hemen ardından yurt dışındaki büyükelçiliklerimiz hedef tahtasına konuldu ve neredeyse her gün yurt dışından şehit tabutları gelmeye başladı.
Çeşitli girişimlerle, diplomatik temaslarla söz konusu terör saldırıları durdu hemen ardından bugün de ülkenin başının belası olan PKK terörü başladı.
Mübarek Ramazan ayı boyunca neredeyse şehit vermediğimiz gün olmadı, hatta bir günde üç tane, beş tane şehit tabutuyla karşılaştık, iftar saatlerinde acılarla kıvrandık ve halen de kıvranmaya devam ediyoruz.
Ben sayamadım, sayabilen varsa söylesin kaç Ramazanımızı ve kaç bayramımızı bizim burnumuzdan getirdiler?
Nice uzun yıllardan beridir ki "gam alan gam satan" halimiz devam ediyor.
Asırlardan beridir ki dillere destan olan; "Ano Yemendir/Gülü çemendir/ Giden gelmiyor/Acep nedendir" ağıtları tazeliğini ve güncelliğini devam ettiriyor.
Bu terör belası bitmedi, bitmiyor ve kınalı kuzuların al bayrağa sarılı tabutları ülkenin dört bir yanına Ramazan demeden, Bayram demeden gelmeye devam ediyor.
Umursamaz, vurdumduymaz, ülke yansa bir bağ otu yanmaz tipler bir tarafa, zerre kadar vicdan sahibi olanlar her şehit haberi geldikçe adeta kahroldu ve nasıl iftar ettiğini, nasıl sahur yaptığını bilemedi.
Anadolu coğrafyasında yaşayan Müslüman Türk milletini terör maşasını kullanarak huzursuz eden küresel işgalci şebekeler aynı zaman diliminde topyekun İslam coğrafyasını da karıştırmaya devam ettiler ve halen de etmektedirler.
Son yarım asrın İslam coğrafyasını ve beraberinde Anadolu coğrafyasını gözden geçirirsek kanın ve gözyaşının, suni bahanelerle çıkarılmış kardeş kavgalarının yoğun olduğunu görürüz.
Dış güçler, küresel işgalci ve tefeci şebekeler heybelerini doldurmak, kaynakları kasalarına akıtmak için ne gerekiyorsa asla acımadan yapmaktadırlar ama bizim açımızdan son derece ters, son derce incitici ve alçaltıcı bu durumun oluşmasında bizim hiç mi payımız yok?
Sömürülmeye müsait halde olmak bizim suçumuz değil mi?
Kaynakları talan edilmeye müsait hale getirmek, "yolgeçen hanına" döndürmek asla affedilmeyecek bir suç değil mi?
İşgali zihinlerde başlatacak tarzda bir eğitime razı olmak ve halen de devam ettirmek ardından gelecek bütün işgallere peşinen razı olmak değil mi?
Mutlu-mesut, gamdan ve kederden uzak bir bayram yazısı yazacağımız günlerin tez gelmesi temennisiyle?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025