1820'lere gelindiğinde İngiltere Sanayi Devrimi'ni tamamlamış ve Napolyon Savaşları sonucunda Fransa'yı yenerek dünya pazarlarında rakipsiz duruma gelmişti. Ancak, aynı yıllarda Sanayi Devrimi'ni yaşamakta olan diğer Avrupa ülkeleri korumacı önlemlerle, İngiliz mamullerinin kendi pazarlarına girmesini engelliyorlardı.
Bu durumda İngiliz ticaret ve sanayi sermayesi Avrupa dışındaki ülkelere yöneldi. 1820'lerden 1840'lara kadarki dönemde İngiltere, Latin Amerika'dan Çin'e kadar pek çok ülkede, mümkünse yerel iktidarlarla anlaşarak, gerektiğinde ise silah gücü kullanmaktan çekinmeyerek, pek çok serbest ticaret antlaşması imzalamıştır.
İngiliz diplomasisinin Osmanlı Devleti'nde beklediği fırsat, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın isyanıyla ortaya çıktı. Mehmet Ali Paşa, Mısır'da dış ticareti devlet tekeline almış, elde ettiği gelirleri sanayileşmeye ve askeri harcamalara yöneltmişti. Dış ticaretteki devlet tekelleri İngiltere'nin Mısır'daki çıkarlarına darbe vururken, Mehmet Ali Paşa'nın askeri gücü Osmanlı saltanatını tehdit eder duruma gelmişti.
Anadolu'nun içlerine kadar giren Mehmet Ali Paşa ile Rusya'nın artan nüfuzu karşısında Osmanlı yönetimi, kurtuluşu İngiltere'ye sığınmakta buldu. Umulan, İngiltere'ye sunulan iktisadi tavizler karşılığında, İngiltere'nin Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü korumasını sağlamaktı. Balta Limanı Ticaret Antlaşması işte bu koşullarda 1838'de imzalanmıştır. Siyasal görünen sebeplerle yapılan anlaşma, ekonomik yıkımın ilk adımı olmuştur.
1838 Ticaret Antlaşması, Osmanlı Devleti'ndeki ticari engellerini önce İngilizler, sonra da diğer yabancı devletler için kaldırılmasını öngörmekteydi. Üç yılda Fransa, Sardunya, İsveç, Norveç, İspanya, Felemenk, Belçika, Prusya ve Danimarka ile bu antlaşmalar yapıldı. 1838 öncesinde uygulanan Yed-i Vahit olarak adlandırılan düzende, devlet bir malın herhangi bir yöredeki dış ticaretini, özellikle de ihracatını bir özel kişinin tekeline verebiliyordu.
Balta Limanı Antlaşması ile dış ticaretteki bu tekeller düzeni kaldırılmakta ve devlet olağanüstü vergiler ya da sınırlandırmalar uygulama hakkından vazgeçmekteydi. Ayrıca iç gümrüğü denilen vergi, yabancı tüccarlardan kaldırılmış fakat yerli tüccarlar ödemeye devam etmişlerdir. İthalat ve ihracattan alınan vergi oranları arttırılmış görünse de 12 yıl sonra %1'e düşürülmüştür. En önemlisi de bağımsız bir dış ticaret politikası izleyebilme hakkından vazgeçilmişti.
Başlangıçta gümrük gelirlerini artıran bu anlaşmalar, zamanla ekonomiyi felce uğratmıştır. 1854'te yapılan ilk borçlanmaya kadar geçen 16 yılda iç piyasa, tamamen Galata Bankerlerinin eline geçmiştir. O devirde İstanbul'da yaşayan bir İngiliz tüccarının söylediği gibi, "Türkiye adeta memleketin zararı pahasına zenginleşmiş olan birkaç paşa ve elli altmış tefeci ve sarrafın çıkarlarını sağlamak için varlığını sürdürmekteydi."
Tanzimat'a kadar (1839) sadece Padişah ve Saray ile işbirliği halinde olan bankerler, 19. yüzyılın ikinci yarısına doğru daha çok vekil ve valilerle çalışmaya başlamışlardı. Tanzimat ile birlikte kurulan yeni devlet düzeni, Padişah ve Saray'ın birçok yetkilerini, yüksek kademe devlet memurlarına devrediyordu. Bunun üzerine Galata Bankerleri bu memurlara yanaşmak zorunda kalmışlardı. Böylece bankerler bütün vekil ve valileri paylaşmışlardı. Özellikle valiler, saraya ve üst kademe memurlara büyük rüşvetler vermek suretiyle bu makamı ele geçirdiklerinden, bu rüşveti verebilmek için bankerlere borçlanırlar; sonra vali olunca da özellikle iltizam usulü ile vergi toplama mekanizmasının başına geçerek borçlarını ödemeye çalışırlardı.
Vali, bankerin desteği ile aşarın iltizamı için yapılan açık arttırmaya katılır ve düşük bir bedel ile vilayetin aşar vergisini toplama hakkını elde ederdi. İş, toplamaya gelince de halk ve çiftçi üzerinde bir terör havası yaratılarak, yatırılan iltizam bedelinin bazen beş katına kadar aşar toplanırdı. (devam edecek…)
- ‘Masa da masaymış ha!’ / 11.03.2023
- Reddiye-III / 29.12.2020
- Reddiye-II / 28.12.2020
- ABDAL MUSA SULTAN PEND-NAMESİ / 26.12.2020
- Reddiye-I / 25.12.2020
- Peygamberimiz (s.a.v) okuma yazma biliyordu! / 23.12.2020
- ‘Sınavsız üniversite’ ontolojisi / 18.12.2020
- Haydar Haydar… / 24.04.2020
- Sonuç ve Milli Ekonomi Modeli / 21.04.2020