Hükümet, AB üyeliği uğruna Kıbrıs'ı güzel bir hediye paketinin içine koyup, kargoya vermek üzere, teslim tarihi olan 24 Nisan 2004'ü beklerken, hediyenin gideceği yerden 'görmezden gelinemeyecek' cinsten bir mesaj geldi.
Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier'in "Mevcut şartlar altında Türkiye'nin kısa ve orta vadede AB'ye girmesi söz konusu değildir" mesajının, Türkiye'de; gece Avrupa rüyasıyla yatıp, sabah AB hayalleriyle kalkanlara, "ayıktırma tokadı" kıvamında olması lazım gelirken, böyle olmadı nedense. Görmek istemeyen, gözlerini 'görmek istemediklerine, işine gelmeyenlere' kapatanlar görmüyor işte!
O yetmedi. Dün de Fransa Cumhurbaşkanı Jacquec Chirac, Dışişleri Bakanı Michel Barnier'i teyit eden bir açıklama yaptı. Fransa'nın, AB ile Türkiye arasında tam üyelik müzakerelerinin açılması için AB Komisyonu'nun Aralık ayındaki kararını beklemeye devam edeceğini belirten Chirac, Türkiye'ye dair pozisyon ve bakışının değişmediğinin altını kalın uçlu bir kalemle çizdi.
Aylar önce medyada sönük de olsa Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili ürküten sessizliğine dair yazı ve yorumlar çıkmıştı. AB cephesinden Almanya da dahil olmak üzere Türkiye'ye sanal da olsa olumlu mesajlar gelirken, Fransa neden sessizdi? Bu sessizliği olumluya yormanın imkansızlığı bir yana, olumsuzluğunun sebepleri arasında birkaç olay sıralanmıştı. Bunlar; helikopter, uçak ve tanksavar füze ihalelerinin, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun resimlerinin Fransa'da bir grup gazeteci tarafından çiğnenmesine Fransa'nın tepki vermemesi ve her yıl rutin bir şekilde gündem edilen Ermeni soykırım iddialarının Fransa'da revaç bulması gibi sebeplerden ötürü Fransa'ya verilmemesiydi. Chirac bu ihaleleri alamamaktan oldukça olumsuz etkilenmişti. Haber Müdürümüz Recep Bahar'ın ifadesiyle "haraç alamayan" Fransa, Türkiye'yi AB'ye üyelik sopasıyla hizaya getirip, cezalandırmak niyetindeydi.
Avrupa Birliği'nin Almanya ile liderliğini paylaşan Fransa'nın bu tutumu, Türkiye açısından gözardı edilemeyecek bir ağırlıkta. Bütün Avrupa Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istese bile, eğer Fransa bunu istemiyorsa o iş yatar. Nitekim Fransa'nın bu sıralar takip ettiği Türkiye'nin AB üyeliğine dair politikası da "bu iş olmaz" cümlesiyle özetlenebilecek kararlılık ve netlikte.
AB ipine bağlı ekonomi
Bu arada, Türkiye'de ekonominin iyiye gittiğine, dövizin standart bir çizgiye oturduğuna ve ciddi dalgalanmaların artık yaşanmayacağına kendisini ve toplumu inandırmaya çalışan bir kısım "aklı evvellerin" dikkatini çekmekte yarar var. Merkez Bankası'nın döviz kurunu yukarı çekebilmek için piyasadan milyonlarca dolar alım yapmasına rağmen kurun ancak 10 - 15 bin lira yükselmesine karşın, Fransa Dışişleri Bakanı Barnier'in açıklaması döviz kurunu 50 bin lira yukarıya çekmeye, borsayı sendeletmeye yetti. Türkiye'de, ekonomiden dış politikaya, iç politikadan eğitim politikasına kadar bütün dengeler Avrupa Birliği ipine bağlanmış durumda. Bu ipin sağlamlığına veya çürüklüğüne dair emareler ise önümüzdeki aylarda daha açık bir şekilde görülecektir.
Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier'in "Mevcut şartlar altında Türkiye'nin kısa ve orta vadede AB'ye girmesi söz konusu değildir" mesajının, Türkiye'de; gece Avrupa rüyasıyla yatıp, sabah AB hayalleriyle kalkanlara, "ayıktırma tokadı" kıvamında olması lazım gelirken, böyle olmadı nedense. Görmek istemeyen, gözlerini 'görmek istemediklerine, işine gelmeyenlere' kapatanlar görmüyor işte!
O yetmedi. Dün de Fransa Cumhurbaşkanı Jacquec Chirac, Dışişleri Bakanı Michel Barnier'i teyit eden bir açıklama yaptı. Fransa'nın, AB ile Türkiye arasında tam üyelik müzakerelerinin açılması için AB Komisyonu'nun Aralık ayındaki kararını beklemeye devam edeceğini belirten Chirac, Türkiye'ye dair pozisyon ve bakışının değişmediğinin altını kalın uçlu bir kalemle çizdi.
Aylar önce medyada sönük de olsa Fransa'nın Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili ürküten sessizliğine dair yazı ve yorumlar çıkmıştı. AB cephesinden Almanya da dahil olmak üzere Türkiye'ye sanal da olsa olumlu mesajlar gelirken, Fransa neden sessizdi? Bu sessizliği olumluya yormanın imkansızlığı bir yana, olumsuzluğunun sebepleri arasında birkaç olay sıralanmıştı. Bunlar; helikopter, uçak ve tanksavar füze ihalelerinin, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun resimlerinin Fransa'da bir grup gazeteci tarafından çiğnenmesine Fransa'nın tepki vermemesi ve her yıl rutin bir şekilde gündem edilen Ermeni soykırım iddialarının Fransa'da revaç bulması gibi sebeplerden ötürü Fransa'ya verilmemesiydi. Chirac bu ihaleleri alamamaktan oldukça olumsuz etkilenmişti. Haber Müdürümüz Recep Bahar'ın ifadesiyle "haraç alamayan" Fransa, Türkiye'yi AB'ye üyelik sopasıyla hizaya getirip, cezalandırmak niyetindeydi.
Avrupa Birliği'nin Almanya ile liderliğini paylaşan Fransa'nın bu tutumu, Türkiye açısından gözardı edilemeyecek bir ağırlıkta. Bütün Avrupa Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istese bile, eğer Fransa bunu istemiyorsa o iş yatar. Nitekim Fransa'nın bu sıralar takip ettiği Türkiye'nin AB üyeliğine dair politikası da "bu iş olmaz" cümlesiyle özetlenebilecek kararlılık ve netlikte.
AB ipine bağlı ekonomi
Bu arada, Türkiye'de ekonominin iyiye gittiğine, dövizin standart bir çizgiye oturduğuna ve ciddi dalgalanmaların artık yaşanmayacağına kendisini ve toplumu inandırmaya çalışan bir kısım "aklı evvellerin" dikkatini çekmekte yarar var. Merkez Bankası'nın döviz kurunu yukarı çekebilmek için piyasadan milyonlarca dolar alım yapmasına rağmen kurun ancak 10 - 15 bin lira yükselmesine karşın, Fransa Dışişleri Bakanı Barnier'in açıklaması döviz kurunu 50 bin lira yukarıya çekmeye, borsayı sendeletmeye yetti. Türkiye'de, ekonomiden dış politikaya, iç politikadan eğitim politikasına kadar bütün dengeler Avrupa Birliği ipine bağlanmış durumda. Bu ipin sağlamlığına veya çürüklüğüne dair emareler ise önümüzdeki aylarda daha açık bir şekilde görülecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012