İstanbul'un ev sahipliğini yaptığı Dünya Petrol Kongresi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'büyük bir fırsatın kaçırıldığını' ifade etti. Cumhurbaşkanı, 'fırsat kaçtı' derken; Doğu Akdeniz'in kalkınmasının, Akdeniz'de barışın devamının ve Türkiye'nin dostluğunun kaybedilmesinin altını çizse de bizim açımızdan hakikaten Kıbrıs üzerinden sağlanacak fırsatlar kaçıyor.
Baştan ifade edelim ki, halen Kuzey Kıbrıs Türk Devleti'nden bahsedebiliyorsak maalesef bunu Türkiye'nin veya Türk kesiminin gayretlerine değil de, Rumların Türk tarafını reddetmesine borçluyuz.
Malum AB üyelik sürecinde Kıbrıs Rum kesimiyle birleşme konusunda 'Evet' reyi kullanan Türklere karşın Rumlar 'Hayır' dediği için halen Ada'da iki devlet ve iki kesim varlığını sürdürebiliyor. Ancak garantör Türkiye, Yunanistan ve İngiltere gibi politikalar izleyip kuzey kesime sahip çıkamadı.
Öyle ki, Ada'nın güneyinden çıkan doğalgazın işletilmesi hakkı Rumlarda ve Türkiye'nin 'kaynaklar Ada'nın tamamına ait' itirazını hiçe sayarak işletim lisansı vermekteler. Fransız Total, Amerikan Noble ve İsrail ortaklığıyla Delek şirketleri bu lisansa sahipler.
Kaçan bir fırsat varsa bu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de olan doğalgazın dünyaya dağılımı konusunda garantör Türkiye'nin hak sahibi olabileceği fırsatıdır.
Ne Rumlar, ne Yunanistan, ne de garantörlerden İngiltere buna asla izin vermiyor.
Türkiye elindeki fırsatları hakikaten değerlendiremiyor.
Shell firmasında 20 sene genel müdürlük yapmış olan Antony Robinson, "Bütün Amerikan petrol şirketleri bilirler ki, yapılan araştırmalar Türkiye'nin bir petrol denizi üzerinde olduğunu gösteriyor" itirafında bulunmuştu.
Çekilen uydu fotoğraflarında bilhassa 5000 metreden sonra yoğun petrol yatakları görülmüştür. Ancak hazine üstünde oturan dilenci misali Türk insanı aç, işsiz ve gelecek kaygısı içinde.
Bizler, Türkiye'nin dünyanın üçüncü en zengin altın rezervine sahip olduğunu, petrol denizi üzerinde yüzdüğünü, dünyanın en zengin bor yataklarının ülkemizde yer aldığını, yüzlerce çeşit madenin Anadolu topraklarında işlenmek için beklediğini belki on yıldır anlatıyoruz.
Dinleyip kafa sallayanlar, "yeraltı kaynağımız yok, bizde hiçbir şey yok" diyerek, bilerek veya bilmeden bu zenginlikleri milletten gizleyenlere oy verdiler.
"Yeraltı kaynaklarını; yüzde 51'i devletin, yüzde 49'u milletin olmak üzere işletelim; hatta bu kaynakları teminat göstererek henüz toprak altında iken senyorajı devreye koyalım emisyonu genişletelim, bu milleti sefaletten kurtaralım" diye yıllarca anlattık.
Ancak nafile, ya dediklerimizi anlamakta zorlandılar ya da önlerine atılan üç kuruşa geleceklerini sattılar.
Aynı hata bugün de tekrarlanmaktadır.
Türkiye'nin vizyon olarak enerjide merkez olmasından bahsedenler öncelikle kaynaklar bakımından belki de dünyanın en zengini olan ülkemizdeki fırsatları hayata geçirmeliler.
Bırakalım Kıbrıs doğalgazını topraklarımızdan geçirme karşılığındaki paradan medet ummayı da; bir Gümüşhane'den çıkan altın yüzyıl Türkiye'yi bakabilecek kadar fazla iken önce Anadolu'dan fışkıran petrole, doğalgaza ve madenlere sahip çıkalım.
Baştan ifade edelim ki, halen Kuzey Kıbrıs Türk Devleti'nden bahsedebiliyorsak maalesef bunu Türkiye'nin veya Türk kesiminin gayretlerine değil de, Rumların Türk tarafını reddetmesine borçluyuz.
Malum AB üyelik sürecinde Kıbrıs Rum kesimiyle birleşme konusunda 'Evet' reyi kullanan Türklere karşın Rumlar 'Hayır' dediği için halen Ada'da iki devlet ve iki kesim varlığını sürdürebiliyor. Ancak garantör Türkiye, Yunanistan ve İngiltere gibi politikalar izleyip kuzey kesime sahip çıkamadı.
Öyle ki, Ada'nın güneyinden çıkan doğalgazın işletilmesi hakkı Rumlarda ve Türkiye'nin 'kaynaklar Ada'nın tamamına ait' itirazını hiçe sayarak işletim lisansı vermekteler. Fransız Total, Amerikan Noble ve İsrail ortaklığıyla Delek şirketleri bu lisansa sahipler.
Kaçan bir fırsat varsa bu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de olan doğalgazın dünyaya dağılımı konusunda garantör Türkiye'nin hak sahibi olabileceği fırsatıdır.
Ne Rumlar, ne Yunanistan, ne de garantörlerden İngiltere buna asla izin vermiyor.
Türkiye elindeki fırsatları hakikaten değerlendiremiyor.
Shell firmasında 20 sene genel müdürlük yapmış olan Antony Robinson, "Bütün Amerikan petrol şirketleri bilirler ki, yapılan araştırmalar Türkiye'nin bir petrol denizi üzerinde olduğunu gösteriyor" itirafında bulunmuştu.
Çekilen uydu fotoğraflarında bilhassa 5000 metreden sonra yoğun petrol yatakları görülmüştür. Ancak hazine üstünde oturan dilenci misali Türk insanı aç, işsiz ve gelecek kaygısı içinde.
Bizler, Türkiye'nin dünyanın üçüncü en zengin altın rezervine sahip olduğunu, petrol denizi üzerinde yüzdüğünü, dünyanın en zengin bor yataklarının ülkemizde yer aldığını, yüzlerce çeşit madenin Anadolu topraklarında işlenmek için beklediğini belki on yıldır anlatıyoruz.
Dinleyip kafa sallayanlar, "yeraltı kaynağımız yok, bizde hiçbir şey yok" diyerek, bilerek veya bilmeden bu zenginlikleri milletten gizleyenlere oy verdiler.
"Yeraltı kaynaklarını; yüzde 51'i devletin, yüzde 49'u milletin olmak üzere işletelim; hatta bu kaynakları teminat göstererek henüz toprak altında iken senyorajı devreye koyalım emisyonu genişletelim, bu milleti sefaletten kurtaralım" diye yıllarca anlattık.
Ancak nafile, ya dediklerimizi anlamakta zorlandılar ya da önlerine atılan üç kuruşa geleceklerini sattılar.
Aynı hata bugün de tekrarlanmaktadır.
Türkiye'nin vizyon olarak enerjide merkez olmasından bahsedenler öncelikle kaynaklar bakımından belki de dünyanın en zengini olan ülkemizdeki fırsatları hayata geçirmeliler.
Bırakalım Kıbrıs doğalgazını topraklarımızdan geçirme karşılığındaki paradan medet ummayı da; bir Gümüşhane'den çıkan altın yüzyıl Türkiye'yi bakabilecek kadar fazla iken önce Anadolu'dan fışkıran petrole, doğalgaza ve madenlere sahip çıkalım.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- İmam Ali'nin devlet adamlarına nasihatleri / 22.11.2024
- Hz. Peygamber'in davet mektupları / 21.11.2024
- İslam tarihinde ilk fitne / 20.11.2024
- Önce insan denmedikçe... / 19.11.2024
- İnsan hakları konusu / 18.11.2024
- Unutulan kadın / 17.11.2024
- Dünya MEM diyor ya Türkiye? / 16.11.2024
- BTP'nin hayvancılık projeleri / 15.11.2024
- Bedava elektrik hayal değil / 14.11.2024
- Kadına hak ettiği değer ancak BTP iktidarında verilebilir / 13.11.2024
- Hz. Peygamber'in davet mektupları / 21.11.2024
- İslam tarihinde ilk fitne / 20.11.2024
- Önce insan denmedikçe... / 19.11.2024
- İnsan hakları konusu / 18.11.2024
- Unutulan kadın / 17.11.2024
- Dünya MEM diyor ya Türkiye? / 16.11.2024
- BTP'nin hayvancılık projeleri / 15.11.2024
- Bedava elektrik hayal değil / 14.11.2024
- Kadına hak ettiği değer ancak BTP iktidarında verilebilir / 13.11.2024