Evde pişiyor, camide paylaşılıyor
Afganistan'ın Ankara Büyükelçisi Ramin, ülkesinde evde pişen yemeği iftar saatinde camiye getirme geleneği bulunduğunu ve bunun, paylaşmanın Afgan halkının sosyal hayatındaki yerinin bir göstergesi olduğunu ifade etti.
10.05.2021 19:38:00
Afganistan'ın Ankara Büyükelçisi Amir Muhammed Ramin, Ramazan ayının en önemli mesajlarının insanın kendine dönmesi, kendini inşa etmesi ve fark etmesi olduğunu belirtti. Büyükelçi Ramin ve eşi Zohal Hashemi, Kasım ayında Türkiye'deki görevlerinin başlamasının ardından Ankara'da geçirdikleri ilk Ramazan ayını ve ülkelerindeki Ramazan geleneklerini büyükelçilik konutunda değerlendirdi. Ramin, Türkiye ve Afganistan'ın benzer Ramazan gelenekleri olduğunu anlattı.
Türkiye'deki gibi ülkesinde de sahurda Ramazan davulcularının olduğunu, günümüzde insanlar saat kurarak sahura kalksa da kırsal kesimlerde davulcuların hala bulunduğunu belirten Ramin, teravih namazına gitmenin de ülkesinde ibadetin yanı sıra kültürel açıdan önemli olduğuna işaret etti. Ramin, Afganistan'da evde pişen yemeği iftar saatinde camiye getirme geleneği bulunduğunu, bunun, paylaşmanın Afgan halkının sosyal hayatındaki yerinin bir göstergesi olduğunu ifade etti.
Büyükelçi Ramin, iki ülke arasında Ramazan ayının ortak noktalarından birinin de yılın bu ayında tasavvuf anlayışının ön plana çıkması olduğunu belirtti.
İftar sofraları da benzer
İki ülke halkının iftar sofrasında yer alan yemeklerin de benzerlik gösterdiğine dikkati çeken Ramin, "Türk mutfağı, lezzet ve pişirme teknikleri açısından doğu ve batı arasındaki coğrafi konumu dolayısıyla çok zengin. Örneğin, kebabın birçok çeşidine sahipsiniz. Afgan mutfağında da kebap vardır. Ayrıca Kabil pilavı dediğimiz, Özbek pilavına benzeyen bir pilavımız da var. Türkiye'de en sevdiğim lezzetler ise başlangıçlar" dedi. Ramin, oruç tutmak isteyen çocukların hevesini kırmamak ve onların Ramazan ruhunu hissetmesi için tıpkı Türkiye'deki 'tekne orucu' gibi yarım gün oruç tutma geleneğinin ülkesinde de olduğunu dile getirerek, "Çocukken ben de böyle öğleye kadar oruç tutardım. Çocukken yaptığımız bir başka şey de iftar saati ezanı duymak için dışarda beklemek, ezan okunur okunmaz da oruçlarını açabilsinler diye eve koşup iftar vakti geldi diye büyükleri haberdar etmekti" diye konuştu.
Orucun sadece yemek yememek değil, dünyada açlık ve yoksulluk çekenlerin durumunu anlayıp onlar için harekete geçmek anlamına geldiğini de anlatan Ramin, "Her birey, her Müslüman ramazanı daha iyi bir insan olma yolunda değerlendirmeli. Daha iyi insan olmaktan kastım, sadece etrafa zararı dokunmamak değil, aynı zamanda insanlığa olumlu katkı sunmaktır" ifadesini kullandı.
Teravihe gidememek üzüyor
Sefire Hashemi de ailelerinden ve dostlarından uzak bir Ramazan ayı geçirdiklerini ancak bu mübarek ayda Ankara'da olmaktan da memnuniyet duyduklarını dile getirerek, "Ramazan ayında Ankara'da olacağım için çok heyecanlıydım çünkü burada çok güzel camiler var, teravihe gitmeyi umuyordum. Ne yazık ki Covid-19 salgını yüzünden bu mümkün değil ama yine de ramazan genel anlamda burada iyi geçiyor" diye konuştu. Hashemi, Ankara'ya geldikten sonra iftar sofralarına kattıkları Türk yemekleri de olduğunu belirterek, Büyükelçi Ramin'in bulgur pilavını çok sevdiğini, kendisinin de tereyağlı Türk pilavı yapmayı da öğrendiğini anlattı. AA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.