FASL-I MUHABBET / Ümit KAYAÇELEBİ
Hükümdarın biri bir gün tellallar bağırtmış: "Kim Hızır'ı bulup getirirse ona ne isterse vereceğim" diye. Hızır'ı kim bilir ki? Hiç kimseden ses çıkmamış.
Fakir bir adam varmış. Bir sürü de oğlu uşağı varmış bunun. Karısına demiş ki: "Hatun nasıl olsa hepimiz açlıktan öleceğiz. İyisi mi ben gideyim Hükümdara Hızır'ı bulacağım diyeyim ve bu arada kırk gün de müsaade isteyeyim. Kırk gün zarfında da benim nafakamı temin edin derim" der. Ve bunları hükümdara aynen söyler. Padişah da kilere emir verir: "Bu ne isterse verin" diye.
Ve bu fakir adam kırk günde oğluna, uşağına ölünceye dek yetecek kadar erzak, mal alır ve taşır evine, kırk birinci gün olur, hükümdar yaverini yollar.
Yaver alır adamı, gelir hükümdarın yanına ve huzuruna vardığında hükümdar sorar: "Hani Hızır'ı buldun mu?"
"Bulamadım hükümdarım. Bulacağım da yoktu ya, ben onu mecburiyetimden dolayı söyledim."
Hükümdar bunun üzerine ordaki üç vezirden birisine sorar:
"Hükümdar huzurunda yalan söyleyen bu adama ne yapmalı."
Vezir:
"Padişahım bunun etini parça parça edip kasap vitrinlerinde çengellere asmalı" der.
O sırada fakirin yanında birden bire peydahlanan bir çocuk:
"Külli şeyin ila aslihi" (Her şeyin aslı) der.
Padişah bu sefer ikinci vezirine dönüp ona sorar:
İkinci vezir de:
"Efendim bunun derisini yüzmeli. İçine de saman doldurmalı. Elaleme ibret olsun. Ve bir daha asla ve asla hükümdarın yanında yalan söylemez, iyi de bir ders olsun" der.
O biraz evvel lafın içerisine karışan çocuk döner yine:
"Külli şeyin ila aslihi" der.
Hükümdar bu kez de en sona kalan üçüncü vezirine sorar. O:
-Efendim bu fakir adam keyfiyetten değil içinde bulunduğu yokluktan fakru zaruretinden dolayı bu suçu işlemiş. Bence sizin şanınıza yakışacak tek şey bu fakir adamı affetmektir" der.
Çocuk yine bir daha:
"Külli şeyin ila aslihi" der.
Hükümdar bu kez döner çocuğa:
"Sen kimsin? Ben her üç vezirime de bu meseleyi açtım. Onlar konuştuktan sonra sen dönüp üç kere "Külli şeyin ila aslihi" dedin. Bunun manası nedir? der.
Çocuk da hükümdara dönüp:
"Saygıdeğer hükümdarım sizin birinci vezirinizin babası kasaptır. Sözlerinde de aslını gösterdi. İkinci vezirinizin ise babası derici idi o da aslını gösterdi. Sizin üçüncü veziriniz ise vezir oğlu vezirdir. O da aslını gösterdi ve aslına uygun konuştu. Bende bu fakir adamı utandırmamak için buraya geldim. Vezir istersen vezir. Hızır istersen işte Hızır" der ve ordan çıkar gider.
Meğer Hızır, çocuk kıyafine girip oraya gelmiş.
Hükümdar hemen arkasından yaverini yollar: Bakarlar Hızır kaybolmuş. Hemen hükümdar birinci ve ikinci vezirlerinin boynunu vurdurur. Üçüncü veziri ise terfiyen başvezir yapar. Fakir adama da yine altın, gümüş verir ve çeşitli ihsanlarda bulunur.
Hükümdarın biri bir gün tellallar bağırtmış: "Kim Hızır'ı bulup getirirse ona ne isterse vereceğim" diye. Hızır'ı kim bilir ki? Hiç kimseden ses çıkmamış.
Fakir bir adam varmış. Bir sürü de oğlu uşağı varmış bunun. Karısına demiş ki: "Hatun nasıl olsa hepimiz açlıktan öleceğiz. İyisi mi ben gideyim Hükümdara Hızır'ı bulacağım diyeyim ve bu arada kırk gün de müsaade isteyeyim. Kırk gün zarfında da benim nafakamı temin edin derim" der. Ve bunları hükümdara aynen söyler. Padişah da kilere emir verir: "Bu ne isterse verin" diye.
Ve bu fakir adam kırk günde oğluna, uşağına ölünceye dek yetecek kadar erzak, mal alır ve taşır evine, kırk birinci gün olur, hükümdar yaverini yollar.
Yaver alır adamı, gelir hükümdarın yanına ve huzuruna vardığında hükümdar sorar: "Hani Hızır'ı buldun mu?"
"Bulamadım hükümdarım. Bulacağım da yoktu ya, ben onu mecburiyetimden dolayı söyledim."
Hükümdar bunun üzerine ordaki üç vezirden birisine sorar:
"Hükümdar huzurunda yalan söyleyen bu adama ne yapmalı."
Vezir:
"Padişahım bunun etini parça parça edip kasap vitrinlerinde çengellere asmalı" der.
O sırada fakirin yanında birden bire peydahlanan bir çocuk:
"Külli şeyin ila aslihi" (Her şeyin aslı) der.
Padişah bu sefer ikinci vezirine dönüp ona sorar:
İkinci vezir de:
"Efendim bunun derisini yüzmeli. İçine de saman doldurmalı. Elaleme ibret olsun. Ve bir daha asla ve asla hükümdarın yanında yalan söylemez, iyi de bir ders olsun" der.
O biraz evvel lafın içerisine karışan çocuk döner yine:
"Külli şeyin ila aslihi" der.
Hükümdar bu kez de en sona kalan üçüncü vezirine sorar. O:
-Efendim bu fakir adam keyfiyetten değil içinde bulunduğu yokluktan fakru zaruretinden dolayı bu suçu işlemiş. Bence sizin şanınıza yakışacak tek şey bu fakir adamı affetmektir" der.
Çocuk yine bir daha:
"Külli şeyin ila aslihi" der.
Hükümdar bu kez döner çocuğa:
"Sen kimsin? Ben her üç vezirime de bu meseleyi açtım. Onlar konuştuktan sonra sen dönüp üç kere "Külli şeyin ila aslihi" dedin. Bunun manası nedir? der.
Çocuk da hükümdara dönüp:
"Saygıdeğer hükümdarım sizin birinci vezirinizin babası kasaptır. Sözlerinde de aslını gösterdi. İkinci vezirinizin ise babası derici idi o da aslını gösterdi. Sizin üçüncü veziriniz ise vezir oğlu vezirdir. O da aslını gösterdi ve aslına uygun konuştu. Bende bu fakir adamı utandırmamak için buraya geldim. Vezir istersen vezir. Hızır istersen işte Hızır" der ve ordan çıkar gider.
Meğer Hızır, çocuk kıyafine girip oraya gelmiş.
Hükümdar hemen arkasından yaverini yollar: Bakarlar Hızır kaybolmuş. Hemen hükümdar birinci ve ikinci vezirlerinin boynunu vurdurur. Üçüncü veziri ise terfiyen başvezir yapar. Fakir adama da yine altın, gümüş verir ve çeşitli ihsanlarda bulunur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.