Sayın Erdoğan'ın doktorlara rest çektiği o açıklamaları şaşkınlıkla dinledim! Sayın Erdoğan bu noktaya nasıl geldi, diye kendi kendime sordum.
Öyle ya! Yıllarca meydanlar, 'bizim felsefemiz, insanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesidir…'
'Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır…'
'Komşusu açken tok yatan bizden değildir…'
'Bizler insanı yaratılmışların en şereflisi olarak, küçük evren olarak gören; devlet felsefesini 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışı üzerine bina eden bir medeniyetin mensuplarıyız' diyen Sayın Erdoğan'a ne oldu ki, özellikle rejim değişikliğinden sonra direk vatandaşları, meslek gruplarını hatta devlet kurumlarını hedef alan söylemlere başladı?
Örneğin, "Ben, Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum".
Öğretmen adaylarına, 'Herkesin atanmasını beklemeyin, öğretmenlik dışında şeyler de düşünün… Kendinizi sadece öğretmenliğe kitlemeyin… Her eğitim fakültesi mezunu devlette öğretmen olacak diye bir şey yok… 'açık maçık yok. Alacağımızı aldık' diyorlardı.
Şimdi hedefte doktorlar var. Sağlık sektöründe çalışanların sorunları malum. Özellikle son iki yılda yaşadıkları şartlar, çalışma koşulları ve maruz kaldıkları şiddet ortada.
Hatta hükümet bir ara döner sermayeden sadece doktorlara bir maaş artışı yaptı. Sektörün diğer öğeleri haklı olarak, 'bizde isterük' deyince zamda geri çekildi.
Özellikle son iki yıldır doktor istifaları ve yurt dışına giden doktor sayıları gündemde. Görevi başında olanlar ise seslerini duyurmaya çalışıyor.
Çalışma koşullarından, özlük haklarından, maruz kaldıkları psikolojik ve fiili şiddetten yakınıyorlar. Haklarını istiyorlar.
Bırakın yurt dışındaki doktorları! Aynı şehirde biri devlet diğeri özel sektörde çalışan aynı branş doktorları arasında çalışma şartları ve maaş başlığında uçurumlar var.
Eşit muamele istiyorlar, hak istiyorlar. Çok şey mi istiyorlar?
Peki, çözüm makamı ne diyor?
8 Mart kadınlar gününde kadın muhtarlarla bir araya gelen Sayın Erdoğan diyor ki: 'Varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam eder buralarda yola devam ederiz' diyor.
Denilecek, yazılacak çok şey var ama siz yazdıklarımın hepsini unutun!
Öğretmen eşittir bilinçli insan.
Doktor eşittir sağlıklı insan.
Demek ki bu ülkenin eğitimli ve sağlıklı insana ihtiyacı yok.
Birde dününü unutmayan liderlere.
Dün demişken! Sayın Erdoğan ne diyordu: ''Bu ülkenin evlatlarına kimse başka coğrafyada adres vermeye kalkmasın. O adresi vermek isteyenler önce kendileri oralara gitsin" (2 Mayıs 2006)
Bir daha soralım: Sayın Erdoğan bu noktaya nasıl geldi?
Türkiye yağsız olur mu?
MHP lideri Bahçeli yağ tartışmalarına girerek: "Yağsız yemek olur da yarınsız Türkiye olmaz"
Kulağa hoş gelen bir cümle. Ama Sayın Bahçeli'nin kaçırdığı nokta yemeğin yağı değil. Ya nedir?
Türkiye neden yağ, buğday, et, pirinç, mercimek kısaca tarım bağımlısı oldu?
Sayın Bahçeli'ye soralım: Devletin zenginliklerinin özelleştirme adı altında satılan, gelir kaynakları devredilen, vatandaşı gelir kalemi olarak gören ve de halkı aç kalan bir ülkenin yarını olur mu?
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025