Enişte bizi niye öptü?

ABD Savunma Bakanlığı'nın 3 numarası "en şahin" Paul Wolfovitz, Saddam'la ilgili pazarlıklar için geldiği Türkiye'den ayrılırken hiçde ziyaret sebebiyle ilgili olmayan bir konuda, önemli bir laf etti.

Wolfovitz Türkiye'nin İslam ülkelerine bir model teşkil ettiğini söyledi.

Bu "değerli" konuğun Türkiye'de olduğu bir sırada ve ilginç bir "zamanlama örtüşmesiyle" seçim kararı alındığını da hatırlatarak, soralım:

Bayram değil seyran değilken Wolfovitz niçin Türkiye'nin bir model ülke olduğunu söyledi. Üstelik siyaset tükenmiş ekonomi bozguna uğramışken...

Yani Türkiye iflas kavramı ile ifadelendirilen bir süreçten geçiyorken, "model ülke" olmanın en uzak noktasında bulunuyorken, Wolfovitz'in sözleri ne anlam ifade ediyor? Kısaca bayram değil, seyran değilken enişte bizi niye öptü?

Amerika'nın "kimya" çalışması

11 Eylül miladının getirdiği ve Filistin'de odaklanan ABD zulmü, Washington'a karşı İslam dünyasının neredeyse tamamında, ciddi bir rahatsızlığa hatta nefrete dönüştü. Yapılan son araştırmaya göre bu mazlum coğrafyada halk, hiç olmazsa tepkisini Amerikan mallarını protesto ederek gösteriyor. Coca Cola tezgahlardan düşüyor. Mc Donalds kepenkleri indiriyor. Amerikan mallarına olan toplam talebin %40 azaldığı ifade ediliyor.

İşte Amerika'nın bam teli noktası burası... Batı ve ABD herşeye evet diyebilir ama, pazar kaybına asla tahammül edilemez. Birinci ve ikinci dünya savaşlarının pazar kavgalarından çıktığını hatırlatalım.

Malları protesto edilen Amerika'nın askerini de hiç kimse sevmiyor. Suudi Arabistan'da dahi Kral'ın tüm istibtadına rağmen, 10 binlerin katılımıyla Amerikan aleyhtarı gösteriler düzenleniyor.

Çerçeveyi daha fazla genişletmeden; işte bu kendisine göre sevimsiz fotoğrafa Washington, bir "kimya" çalışması planlıyor. Herşey silahların gölgesinde kurgulanıyor ama hedef şu: Türkiye'den başlayarak muhafazakar elbise giydirilmiş tam teslim bir yönetim modeli oluşturmak.

Liberal kavramların İslam diye yutturulduğu bir yapı... İslam'ın dönüştürülmeye çalışıldığı ama aktörlerine bakınca kimsenin bunu sorgulamayacağı bir düzen...

Gülen ve Tayyip

İşte göz yaşlarıyla, mağdur(!) bir Fethullah Gülen ve 312 mahkumu Tayyip Erdoğan!

Tayyip Erdoğan'ın neden yolsuzluklarla dolu yüzlerce dosyadan değilde, bir şiir nedeniyle ceza aldığının cevabı işte yukarıdaki kilit cümlede gizlidir.

Mazlum ama mahkum (tabii ki Washington'a) aktörlerle bir sosyoloji oluşturmak... Ve bu tezgahın üzerinden Yeni Dünya Düzeni adına, sorunsuz bir hakimiyet yakalamak.

MSP çizgisindeki büyük kaymalar da buna işaret etmiyor mu? Çok değil 5 yıl önce AB, "itikadi bir mevzu" olarak haçlı kulübüyken şimdi, AB'ne hayır demenin vatana ihanetle eş olarak algılandığı bir büyük dönüşüm!

Yeni Şafak'tan Resul Tosun'un "bir Ermeni'de Tayyib'e oy verecek" yağlamasıyla ballandırarak anlattığı kafa karıştırıcı düzen... Erdoğan'ın hiç yeri yokken ve böylede bir sorun sözkonusu değilken "biz Rumları da Ermenileri de temsil ediyoruz" açıklaması, aslında aynı projelendirmenin bir başka parçasını oluşturuyor.

Paul Wolfovitz'in giderayak "model" üzerine yaptığı vurgu kuşkunuz olmasın, Tayyip Erdoğan'ın talip olduğu ve ona biçilen bu rolle ilgilidir. İslam Dünyası'na Türkiye'den başlayarak hani deyim yerindeyse yedirelecek proje budur!

Estirilen rügarların tükendiği noktada devreye sokulan Cem'ler, hatta Derviş'ler tuzak olmanın ötesinde bir anlam taşımıyor. Esas oğlan, Washington'un gözdesi Tayyip Erdoğan'dır...

Maksat Tayyib'i gözlerden saklamak, yıpranmasını önlemek ve yardımcı aktörlerle filmin esas sahnesi için toplumu oyalamak, toplumu hazırlamaktır.

Korkunun ecele faydası yok!

Bahsettiğimiz süreçte şifreleri okuyan, projelerini Türkiye üzerine kuran Bağımsız Türkiye Parsi'nin rolü, önemlidir, anlamlıdır ve de tarihi bir role sahiptir.

Maskeleri tek tek düşüren, halkla bütünleşmiş, oluşturduğu dalgayla Türkiye'yi kuşatan BTP, bugün Ankara'daki Amerikan patentli entrikalarının da nedenidir, Tayyib'in çöküşünün de nedenidir.

Troyka'nın ya tutarsa piyangosuyla piyasaya sürülüşün nedeni de, Bağımsız Türkiye Partisi'nin önlenemeyen yükselişidir.

Boşa koysanız da doluya doldursanız da, eksilerden bir artı üretemiyorsunuz. Amerikancı siyaset hangi ayak oyunlarıyla oynarsa oynasın dikiş tutturamıyor. Piyonun birisi öne sürülürken, diğeri geriye çekiliyor ama nafile... Halk ve millet uyandı!

Seçim tarihindeki belirsizliğin nedeni de, milletin BTP üzerinde odakladığı ilgisidir. Nisan'ın Kasım'a çekilmeside yine bu korkudan kaynaklanmaktadır.

Ama korkunun da ecele faydası yok, hatırlatalım...