Sakife'de başlayan Ehl-i Beyt'e düşmanlık Emeviler döneminde vahşete, Abbasiler döneminde ise zulme dönüştü ve bu düşmanlık kıyamete kadar devam edecektir.
Çünkü Ehl-i Beyt haktır ve hak-batıl mücadelesi kıyamete kadar sürecektir.
Kendimizi tanımadığımız, dinimizi bilmediğimiz, milli ve İslam tarihini öğrenmediğimiz için yanlışlara, doğru olarak inandık, ateşe su, suya ateş, dedik.
Şimdi insanlara, Sakife'de o meşhur diye bilinen sahabelerin neler yaptıklarını, Hz. Fatıma'nın evinin yakılmasını, darp edilmesini, karnındaki bebeğinin düşürülmesini, İmam Ali'ye, Hasan'a, Hüseyin'e ve hak imamlara yapılan baskıları, zulümleri anlatıyoruz.
Emin olun insanlar, 'yok, ya! Peygamber evlatlarına bunları yapmazlar, yapamazlar. O kişiler böyle değildir' diyorlar.
Bu mantık hem imanın, hem de cehaletin göstergesidir. Cehalette ısrar ise kişiyi nifaka, nifakta küfre götürür.
Genel olarak şöyle diyebiliriz; Emeviler döneminde Ehl-i Beyt kılıç ile yok edilmek istendi, Abbasîler döneminde siyasi baskı ve komplolar ile yok edilmek istendi.
Ama başaramadılar. Çünkü galip olan ve olacak olan Hakk'ın seçtikleridir ve Hakk'ın seçtiklerinin yanında olanlardır.
Medyadan izlediğim kadarı ile Verenciler, Menzilciler, Cübbeli Ahmetçiler ve diğerleri birbirlerine girmiş. Konu Ehl-i Beyt olsun emin olun anında yan yana gelirler.
Emeviler şehit etti, Abbasiler yıktı
Muaviye döneminde ayet ve hadislerin hükmü gereği Ehl-i Beyt yolunda olan 30 binden fazla mümin kılıçtan geçirildi. Camilerde Ehl-i Beyt'e küfredilip, insanlara 'amin' demeleri emredildi.
Muaviye, Saray'ına aldığı dini bilgisi çok kişiler vasıtasıyla adeta kendine göre bir din oluşturdu ve adına 'İslam' dedi.
İşte o dine inananlar, Kerbela'da Ehl-i Beyt soykırımına katıldı, İmam Hüseyin Efendimizi şehit ettiler.
Ardından Medine'yi yağmaladılar, binden fazla mümin kadının ırzına geçtiler. Durmadılar. Kabe'yi bile yaktılar.
Bu gerçekleri milletimizin siyasetini ve dinini tekellerine alanlar anlatmazlar. Çünkü anlatırlarsa gerçek İslam ortaya çıkar ve kendilerinin kimlikleri deşifre olur.
İslam tarihini akıllı bir şekilde kabaca bile okursak o tarih bizi, Ehl-i Beyt'e götürür. Ehl-i Beyt'e giden ise hidayet bulur.
Abbasi Halifesi Mütevekkil, Ehl-i Beyt mensuplarına olan düşmanlığıyla bilinirdi. 236 yılında Hz. Hüseyin'in kabrinin yıkılmasını emretti. Kabri ve Kabrin etrafındaki bütün evleri de yerle bir ettirdi.
Yetinmedi! Peygamberimizin torununu kabrini ziyaret edilmesini yasakladı. Yetinmedi! Bu emre karşı çıkanların cezalandırılmasını emretti. Denetim için yollara bekçiler koydu.
İslam alimleri ne diyor?
Suyuti, Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) kabrinin yıkılması ile ilgili şöyle diyor:
"Hicri 236 yılında Hüseyin'in (a.s) kabrinin etrafındaki duvar ve yapılarla beraber yıkılması ve tarlaya dönüştürülmesi; ziyaretinin yasaklanması ve mukaddes kabrinin gizlenmesi emri verildi. Kabir yıkıldı ve çöle dönüştürüldü.
Mütevekkil mutaassıp olmakla tanınmıştı. Müslümanlar bu yaptıklarından rahatsız oldular. Bağdatlılar duvar ve mescitlere ona sövgü ve küfürler yazdılar. Şairler de onu eleştiren ve söven şiirler kaleme aldılar.
Bu şiirlerden birinde şöyle geçmektedir:
Allah'a ant olsun ki Ümeyye gelmiş oldu ve Peygamber'inin torunu mazlumca katledildi.
Onun akrabaları da (Abbasiler) aynısını yaptılar; ant olsun ki bu Onun yıkılmış kabridir!
Katledilmesine ortak olamadıkları için üzüldüler; kabrine saldırarak onların izini sürdüler!
Bir diğer tarihçi olan İbni Esir şöyle diyor: "Mütevekkil, Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib (a.s)'ın kabri ve etrafındaki ev ve yapıların yıkılmasını; kabrin üstüne tohumlar atılıp sulanmasını ve insanların kabre gelişlerinin engellenmesini emretti.
Bunun üzerine Mütevekkil'in emniyet sorumlusu şöyle bir duyuru yayınladı: "Üç gün sonra kabrin etrafında gördüğümüzü, yeraltı zindanında hapsedeceğiz…"
Bunun üzerine orada (Kerbela'da) hiç kimse kalmadı ve kabrin bulunduğu o bölge tarla yapılarak ekilip sulanan tarım arazisine dönüştürüldü.
Bu hadiseyi İbnu Cerir et-Taberi de doğrulamış ve şöyle demiştir: "Mütevekkil (l.a) Hüseyin bin Ali (a.s)'ın kabri ve etrafındaki ev ve yapıların yıkılmasını; kabrin tarlaya dönüştürülmesi ve üstüne tohumlar atılıp sulanmasını ve insanların kabre gelişlerinin engellenmesini emretti.
Nakledildiği üzere emniyet sorumlusu o bölge halkına şöyle bir duyuru yapmış: 'Üç gün sonra kabrin etrafında gördüğümüzü yer altı hücresine hapsedeceğiz!' Bunun üzerine insanlar oradan kaçarak oraya yerleşmekten kaçındı. Kabrin olduğu bölge tarlaya dönüştürülerek etrafında tarım yapıldı." (Devam edecek...)
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025