Bu durum, pusulayı tanımadığımızı, pusulanın dilinden anlamadığımızı, dolayısıyla pusulanın yol göstericiliğinden istifade edemediğimizi gösterir.
Elimizde tüm dünyayı aydınlatacak, geceleri gündüze çevirecek çapta bir ışık kaynağı olduğu halde başımızı taştan taşa vuruyor, bir çukurdan ötekine yuvarlanıyorsak, o ışık kaynağının sadece hamallığını yapıyoruz ve düğmesine basmayı beceremiyoruz demektir.
"Kendilerine Tevrat verilip, içindekileri yapmakla mükellef kılınan, sonra da O'nunla amel etmeyip, O'ndan faydalanmayan Yahudilerin durumu, faydalı kitaplar taşıyan eşeklerin durumuna benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlamaya alışmış olanların durumu ne kötüdür. Çünkü Allah, böyle yaratılış gayesi dışında yaşantı sürdürenleri, asla doğru yola çıkarmaz." (Cuma: 5).
Bu benzetme, bu ağır teşbih, kendilerine inzal olan son kitapta yer alan bu hayati tesbit Müslümanlara hala bir şeyler anlatmıyor, anlatamıyorsa, hala "kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" kabilinden bir ders çıkaramıyorlarsa, gerçekten yaptıkları hamallıktan başka bir şey değildir.
Omuzunda son model silah taşıdığı halde, ihtiyaç durumunda, canavar sürüsünün saldırısı anında onun ne işe yaradığını bilip kullanmamak, kullanamamak basit bir sopa taşıyor olmaktan farksızdır.
Işığın kaynağını taşıyorsun ama ışığından yararlanamıyorsun, silahın hamallığını yapıyorsun ama onun caydırıcılığında istifade edemiyorsun, yanında pusula taşıyorsun ama onun klavuzluğundan hiç bir haberin yok.
İşte, henüz başladığımız bu Kur'an ayını, hayatımızdaki bu tür hataların giderilmesinde, bu tür arzaların tamirinde bulunmaz bir zaman ve zemin olarak değerlendirelim ve hiç olmazsa arzaları en aza indirelim.
"Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin güzel ve temiz olanlarından nasibinizi alın ve şeytanın peşinden gitmeyin, zira o kendi gizli olsa da sizin apaçık düşmanınızdır.
O şeytan, sizi yalnız kötülük işlemenizi, iğrenç ve çirkin işler yapmamızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi hakkında bilgi sahibi olmadığınız konularda hüküm yürüterek helalı haram haramı helal yapmanızı, böylece Allah'a karşı gelmenizi emreder." (Bakara: 168-169).
"Şeytan sizi fakirlik ihtimaliyle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Oysa Allah, size bağışlanma ve bolluk sözü veriyor. Allah bol imkanlara sahiptir ve bilgisi de sınırsızdır.
Dilediğine hikmet bağışlar ve her kime hikmet bağışlanmışsa, doğrusu ona en büyük servet verilmiş demektir. Ama derin kavrayış sahipleri dışında kimse bunu düşünüp anlayamaz." (Bakara: 268-269).
"Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar." (Al-i İmran: 100).
"Ey iman edenler! Sizden olmayan kişileri sırdaş edinmeyiniz. Onlar sizi yoldan çıkarmak için ellerinden gelen hiçbir çabayı esirgemezler ve sizi sıkıntıda görmekten hoşlanırlar. Şiddetli öfke ağızlarından taşmaktadır; kalplerinde sakladıkları ise daha da kötüdür. Aklınızı kullanırsanız, size âyetleri açıkladık.
Siz onları sevmeye hazırsınız ama onlar, kitapların tamamına inansanız bile sizi sevmeyecekler. Sizinle karşılaştıklarında, "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıklarında da size karşı öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizle kahrolun!" Allah, sinelerdekini hakkıyla bilmektedir.
Eğer bir iyilikle karşılaşırsanız bu onları üzer; başınıza bir kötülük gelince de memnun olurlar. Ama eğer zorluklara karşı sabreder ve samimi davranırsanız, ruh olgunluğu gösterirseniz, onların hileleri size hiçbir zaman zarar veremez. Zira Allah onların bütün yaptıklarını kuşatıcıdır." (Al-i İmran: 118-120).
Elde böylesine aydınlatıcı, böylesine yol gösterici, yol-yordam öğretici bir pusula olduğu halde yol bulmakta zorlanıyorsak pusulanın dilinden anlamıyoruz demektir.
Pusulanın dilini anlama seferberliği derhal başlatılmalıdır.
Elimizde tüm dünyayı aydınlatacak, geceleri gündüze çevirecek çapta bir ışık kaynağı olduğu halde başımızı taştan taşa vuruyor, bir çukurdan ötekine yuvarlanıyorsak, o ışık kaynağının sadece hamallığını yapıyoruz ve düğmesine basmayı beceremiyoruz demektir.
"Kendilerine Tevrat verilip, içindekileri yapmakla mükellef kılınan, sonra da O'nunla amel etmeyip, O'ndan faydalanmayan Yahudilerin durumu, faydalı kitaplar taşıyan eşeklerin durumuna benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlamaya alışmış olanların durumu ne kötüdür. Çünkü Allah, böyle yaratılış gayesi dışında yaşantı sürdürenleri, asla doğru yola çıkarmaz." (Cuma: 5).
Bu benzetme, bu ağır teşbih, kendilerine inzal olan son kitapta yer alan bu hayati tesbit Müslümanlara hala bir şeyler anlatmıyor, anlatamıyorsa, hala "kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" kabilinden bir ders çıkaramıyorlarsa, gerçekten yaptıkları hamallıktan başka bir şey değildir.
Omuzunda son model silah taşıdığı halde, ihtiyaç durumunda, canavar sürüsünün saldırısı anında onun ne işe yaradığını bilip kullanmamak, kullanamamak basit bir sopa taşıyor olmaktan farksızdır.
Işığın kaynağını taşıyorsun ama ışığından yararlanamıyorsun, silahın hamallığını yapıyorsun ama onun caydırıcılığında istifade edemiyorsun, yanında pusula taşıyorsun ama onun klavuzluğundan hiç bir haberin yok.
İşte, henüz başladığımız bu Kur'an ayını, hayatımızdaki bu tür hataların giderilmesinde, bu tür arzaların tamirinde bulunmaz bir zaman ve zemin olarak değerlendirelim ve hiç olmazsa arzaları en aza indirelim.
"Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin güzel ve temiz olanlarından nasibinizi alın ve şeytanın peşinden gitmeyin, zira o kendi gizli olsa da sizin apaçık düşmanınızdır.
O şeytan, sizi yalnız kötülük işlemenizi, iğrenç ve çirkin işler yapmamızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi hakkında bilgi sahibi olmadığınız konularda hüküm yürüterek helalı haram haramı helal yapmanızı, böylece Allah'a karşı gelmenizi emreder." (Bakara: 168-169).
"Şeytan sizi fakirlik ihtimaliyle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Oysa Allah, size bağışlanma ve bolluk sözü veriyor. Allah bol imkanlara sahiptir ve bilgisi de sınırsızdır.
Dilediğine hikmet bağışlar ve her kime hikmet bağışlanmışsa, doğrusu ona en büyük servet verilmiş demektir. Ama derin kavrayış sahipleri dışında kimse bunu düşünüp anlayamaz." (Bakara: 268-269).
"Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar." (Al-i İmran: 100).
"Ey iman edenler! Sizden olmayan kişileri sırdaş edinmeyiniz. Onlar sizi yoldan çıkarmak için ellerinden gelen hiçbir çabayı esirgemezler ve sizi sıkıntıda görmekten hoşlanırlar. Şiddetli öfke ağızlarından taşmaktadır; kalplerinde sakladıkları ise daha da kötüdür. Aklınızı kullanırsanız, size âyetleri açıkladık.
Siz onları sevmeye hazırsınız ama onlar, kitapların tamamına inansanız bile sizi sevmeyecekler. Sizinle karşılaştıklarında, "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıklarında da size karşı öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizle kahrolun!" Allah, sinelerdekini hakkıyla bilmektedir.
Eğer bir iyilikle karşılaşırsanız bu onları üzer; başınıza bir kötülük gelince de memnun olurlar. Ama eğer zorluklara karşı sabreder ve samimi davranırsanız, ruh olgunluğu gösterirseniz, onların hileleri size hiçbir zaman zarar veremez. Zira Allah onların bütün yaptıklarını kuşatıcıdır." (Al-i İmran: 118-120).
Elde böylesine aydınlatıcı, böylesine yol gösterici, yol-yordam öğretici bir pusula olduğu halde yol bulmakta zorlanıyorsak pusulanın dilinden anlamıyoruz demektir.
Pusulanın dilini anlama seferberliği derhal başlatılmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025