Hükümetin ekonomi bürokratları tam 37 maddelik kemer sıkma planı hazırladılar. Diyeceksiniz ki millette bel mi kaldı ki kemer sıkılacak. 'Miras yedi' misali, devlete ait teşekküllerin elden çıkması hatta toprakların bile satışından sonra, sıranın tekrar tekrar millete gelmesi kaçınılmaz olmaktadır. Millet ise 'kendim ettim kendim buldum' psikolojisinin sessizliğinde çırpınışına devam etmektedir. Gelen zamların akaryakıtla, değerli kağıt bedellerinin artışı ile, cep telefonları ile, sağlık alanı ile sınırlı kalacağı zannediliyordu. Kemer sıkma planına bakılırsa, gelecek günlerde zamlar sağanak şeklinde devam edecek. Yapılması planlanan mali tedbirler vatandaşın direkt günlük meşgalesiyle ilgili. Yurt dışına çıkış harcı arttırılacak, vurun abalıya misali hususi aracı olanlara, emlakları olanlara vergi artışı yapılacak. Yol ve köprü ücretleri arttırılacak. Vatandaşın sağlığı ile, sağlık emekçisinin alın teriyle yine oynanacak. İlaçta katılım payı yükseltileceği gibi, sağlık personelinin döner sermayeden aldığı paraya da göz dikiliyor. Öğretmenler ve diğer memurlar da paketten nasibini alacağa benziyor. Daha çok ders verecek ve daha az para alacak, memurların ise toplu görüşme pirimleri kaldırılacak. Sıradan vatandaş bu tufandan fazlasıyla nasibini alacak, sokak aydınlatma bedeli bile tüketicilere yansıtılacak. Düşünülen tedbirler bunlarla sınırlı değil. Memurların yanında işçilerin, emeklilerin maaş zamlarını azaltmaya dönük tedbirler paketin içinde yer alıyor. Sosyal yardımlar, özürlülere verilen destekte indirim planlanıyor. Dikkat edilirse, hükümetin bu planı tüketim kesiminin biraz daha beli bükmüş oluyor. Bunların hepsi uygulansa Türkiye ekonomisine faydadan çok zarar getirecektir. Memur, işçi, emekli, özürlü hâsılı bütün vatandaşımızın kalmayan alım gücü bitirilecektir. Zaten bugün yaşanan küresel ekonomik krizin sebebi, tüketicinin alım gücünün azalmasından kaynaklanmaktadır. Tüketim olmayınca veya tüketilen kalemin ücreti ödenemeyince kriz ortaya çıkmakta, üretim ve istihdam da bundan menfi etkilenmektedir. Hükümet ekonomiyi yönetememektedir. Tabiri caizse yangına körükle gitmektedir. Çözüm değil kaos üretmektedir. Bu tedbirler aynı zamanda sosyal patlamalara davetiye çıkartmaktadır. Çözüm yine milletin elindedir. Bir an önce BTP' ye, Prof. Dr. Haydar Baş beye Milli Ekonomi Modelini uygulaması için fırsat verilmelidir. Tüketim eksenli olan bu modelle tüketici desteklenerek hem alım gücü artacak buna bağlı olarak da üretim ve istihdam de artacaktadır. Dünyaca kabul gören bu modelden başka çözüm yoktur. Yanlışta ısrar milletin ve devletin geleceği ile oynamak anlamına gelmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025