İslam’ın anlaşılmasındaki esas kaynaklardan biri olan Ehl-i Beyt’in günümüz insanınca tanınması yönünde yaptığımız çalışmaların neticelerini görmeye başladık.
Ehl-i Beyt mayası tarihteki gibi bugün de tutmuştur.
Alevisi, Sünnisi, Caferisi, Bektaşisi vs. tüm Müslümanlar Ehl-i Beyt sevdası etrafında birleşiyor, birbirini dinliyor, bir olduğunu görüyor.
Her ne kadar bazı çevreler Ehl-i Beyt’i küfürle itham etme cüretini gösterseler de, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz programımızdan sonra Ehl-i Beyt’i öne çıkaran programların hayata geçmeye başladığını memnuniyetle gördük.
Ehl-i Beyt, Hz. Peygamber’i (sav), Hz. Ali’yi (as), Hz. Fatıma’yı (as), Hz. Hasan’ı (as) ve Hz. Hüseyin’i (as) belirtir.
Bu beş mübarek insanı ifade eden tabiri Cenab-ı Hak, Kuran’da ve Hz. Peygamber hadislerinde kullanmıştır.
Ehl-i Sünnet terimi ise, sahabenin son dönemlerinde ve tabiin zamanında, bidatlerin ortaya çıkmasından sonra Kur’an ve sünnete bağlı olanları ayırmak için kullanılmaya başlamıştır.
“Ehl-i Sünnet” Kuran’a ve sünnete bağlı olan demektir.
Kuran’ı Kerim’de Ehl-i Sünnet hakkında ayet olmamasına rağmen, Ehl-i Beyt’le ilgili birçok ayet nazil olmuştur.
Öyleyse Cenab-ı Hakk’ın övdüğü ve Hz. Peygamber’in hadislerinde rehber kılıp, örnek gösterdiği Ehl-i Beyt’inin sevgisi etrafında birleşmeliyiz.
Çünkü Ehl-i Beyt İslam’ın özüdür.
Çünkü Ehl-i Beyt yaşayan Kur’an numuneleridir.
Çünkü Ehl-i Beyt sabırdır, kanaattir, şükürdür, tevekküldür, tefekkürdür.
Peygamberimiz (sav) Veda Haccında, “Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah’ın kitabı Kur’an, diğeri itretim, Ehl-i Beyt’imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz” buyurdu.
Demek ki Ehl-i Beyt, hidayete ulaşmanın vesilesidir. Hal böyle iken, Emeviler ile başlayan dönemde imamet ve hilafet birbirinden ayrılmıştır. İmamet yolu Hz. Ali Efendimizden sonra hadislerle tek tek isimleri müjdelenen masum imamlar tarafından devam etmiştir.
Hilafet ise, bir saltanat makamı gibi değerlendirilmiştir.
Hilafetin el değiştirmesi demokratik yollarla olmuş, Cenab-ı Hakk’ın nasip ettiği kişi koltuğu elinden alacak endişesi ile ümmetten gizlenmiştir.
Günümüze baktığımızda ise ayetlerle ve hadsilerle işaret edilen Ehl-i Beyt halen gizlenmektedir.
Ehl-i Beyt’i sevenler kendilerini tam manası ile ifade edememektedirler.
Hz. Ali’yi sevenlere ve onun yolunu devam ettirenlere verilen isim olan Şia çeşitli oyunlarla batıl gösterilmektedir.
Bugün Sünni dünyasında Şiilerin batıl, Şii dünyasında Sünnilerin yanlışta olduğu ifade edilerek kışkırtma politikaları devamlı surette pompalanıyor.
Araştırmalarımız sonucunda gördük ki, Ehl-i Sünnet ve Şia aslında itikatta ve amel esaslarında birdirler.
Yani bir tarafın hak ve diğerinin batılda olması söz konusu değildir.
Hak - batıl ayrımı, İslam ümmeti arasına nifak tohumları atmak isteyenlerin uydurmalarıdır.
Allah’a şükürler olsun ki, biz bu uydurmaları kendi eserlerinden örnekler ile ortaya koyduk.
Yaptığımız çalışmalar ile bugün mezhep ayrılıklarını bahane ederek Müslümanı kâfir ilan edip onunla savaşmak, kan dökmek, topraklarını işgal etmek, kaynaklarını ele geçirmek manalarına gelen oyunları bozulmuştur.
Ehl-i Beyt mayası tarihteki gibi bugün de tutmuştur.
Alevisi, Sünnisi, Caferisi, Bektaşisi vs. tüm Müslümanlar Ehl-i Beyt sevdası etrafında birleşiyor, birbirini dinliyor, bir olduğunu görüyor.
Her ne kadar bazı çevreler Ehl-i Beyt’i küfürle itham etme cüretini gösterseler de, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz programımızdan sonra Ehl-i Beyt’i öne çıkaran programların hayata geçmeye başladığını memnuniyetle gördük.
Ehl-i Beyt, Hz. Peygamber’i (sav), Hz. Ali’yi (as), Hz. Fatıma’yı (as), Hz. Hasan’ı (as) ve Hz. Hüseyin’i (as) belirtir.
Bu beş mübarek insanı ifade eden tabiri Cenab-ı Hak, Kuran’da ve Hz. Peygamber hadislerinde kullanmıştır.
Ehl-i Sünnet terimi ise, sahabenin son dönemlerinde ve tabiin zamanında, bidatlerin ortaya çıkmasından sonra Kur’an ve sünnete bağlı olanları ayırmak için kullanılmaya başlamıştır.
“Ehl-i Sünnet” Kuran’a ve sünnete bağlı olan demektir.
Kuran’ı Kerim’de Ehl-i Sünnet hakkında ayet olmamasına rağmen, Ehl-i Beyt’le ilgili birçok ayet nazil olmuştur.
Öyleyse Cenab-ı Hakk’ın övdüğü ve Hz. Peygamber’in hadislerinde rehber kılıp, örnek gösterdiği Ehl-i Beyt’inin sevgisi etrafında birleşmeliyiz.
Çünkü Ehl-i Beyt İslam’ın özüdür.
Çünkü Ehl-i Beyt yaşayan Kur’an numuneleridir.
Çünkü Ehl-i Beyt sabırdır, kanaattir, şükürdür, tevekküldür, tefekkürdür.
Peygamberimiz (sav) Veda Haccında, “Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah’ın kitabı Kur’an, diğeri itretim, Ehl-i Beyt’imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz” buyurdu.
Demek ki Ehl-i Beyt, hidayete ulaşmanın vesilesidir. Hal böyle iken, Emeviler ile başlayan dönemde imamet ve hilafet birbirinden ayrılmıştır. İmamet yolu Hz. Ali Efendimizden sonra hadislerle tek tek isimleri müjdelenen masum imamlar tarafından devam etmiştir.
Hilafet ise, bir saltanat makamı gibi değerlendirilmiştir.
Hilafetin el değiştirmesi demokratik yollarla olmuş, Cenab-ı Hakk’ın nasip ettiği kişi koltuğu elinden alacak endişesi ile ümmetten gizlenmiştir.
Günümüze baktığımızda ise ayetlerle ve hadsilerle işaret edilen Ehl-i Beyt halen gizlenmektedir.
Ehl-i Beyt’i sevenler kendilerini tam manası ile ifade edememektedirler.
Hz. Ali’yi sevenlere ve onun yolunu devam ettirenlere verilen isim olan Şia çeşitli oyunlarla batıl gösterilmektedir.
Bugün Sünni dünyasında Şiilerin batıl, Şii dünyasında Sünnilerin yanlışta olduğu ifade edilerek kışkırtma politikaları devamlı surette pompalanıyor.
Araştırmalarımız sonucunda gördük ki, Ehl-i Sünnet ve Şia aslında itikatta ve amel esaslarında birdirler.
Yani bir tarafın hak ve diğerinin batılda olması söz konusu değildir.
Hak - batıl ayrımı, İslam ümmeti arasına nifak tohumları atmak isteyenlerin uydurmalarıdır.
Allah’a şükürler olsun ki, biz bu uydurmaları kendi eserlerinden örnekler ile ortaya koyduk.
Yaptığımız çalışmalar ile bugün mezhep ayrılıklarını bahane ederek Müslümanı kâfir ilan edip onunla savaşmak, kan dökmek, topraklarını işgal etmek, kaynaklarını ele geçirmek manalarına gelen oyunları bozulmuştur.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- İslam’a davet mektuplarındaki hikmetler / 21.12.2024
- Peygamber Efendimizin mucizeleri / 20.12.2024
- Peygamberimizin hilm ve cömertliği / 19.12.2024
- Peygamber sabrı miskinliği içermezdi / 18.12.2024
- Sünnet, Kuran’ın kendisidir / 17.12.2024
- Risaletin gayesi güzel ahlaktır / 16.12.2024
- Ölçü O’nun ahlakıdır / 15.12.2024
- Örnek insan zarureti / 14.12.2024
- Müslümanlar aleyhine casusluk yapanların durumu / 13.12.2024
- Münafıkların bariz sıfatları / 12.12.2024
- Peygamber Efendimizin mucizeleri / 20.12.2024
- Peygamberimizin hilm ve cömertliği / 19.12.2024
- Peygamber sabrı miskinliği içermezdi / 18.12.2024
- Sünnet, Kuran’ın kendisidir / 17.12.2024
- Risaletin gayesi güzel ahlaktır / 16.12.2024
- Ölçü O’nun ahlakıdır / 15.12.2024
- Örnek insan zarureti / 14.12.2024
- Müslümanlar aleyhine casusluk yapanların durumu / 13.12.2024
- Münafıkların bariz sıfatları / 12.12.2024