Kültür, bir toplumun daha doğrusu milletin maddi ve manevi değerleri etkisi altında ürettiği her şeydir. Eğitim ise çağın bilimsel ve teknolojik gelişimleriyle birlikte bu kültürü geleceğe taşıyan araçtır, diyebiliriz.
Eğitim aynı zamanda kültürün bir öğesidir. Bunun yanında kültürün daha birçok öğesi vardır. Ana başlıklarla bakarsak; bunların içinde din var, dil var, ekonomi var, teknoloji var, sosyal kurumlar var, örf ve adetler var, sanat, müzik, resim, sinema var, semboller var, törenler var.
Özetle bu iki kavram bir milletin, bir devletin bugünü, yarını demektir. Dolaylı olsa da bugünümüzü ve yarınımızı kaybettiğimizin itirafını Sayın Cumhurbaşkanı yaptı. Ne dedi Cumhurbaşkanımız;
"Eğitim ve kültürde çok geri kaldık. Sen devlet olarak çocuklarını yetiştiremiyorsan bir yerde suç bizimdir."
Ama şu bir gerçek ki, toplum nazarında eğitim ve kültür mahiyetini kaybettiği için bu itirafın ne denli büyük bir hezimet olduğunu da anlayamadı, göremedi.
Oysa hem milletimizi, hem de siyasetçileri 40 yıldır uyaran, ikaz eden bir yol gösterici vardı aramızda. Evet, Prof. Dr. Haydar Baş Hocam bu gerçeği öğretmenlik yaptığı 70'li yıllarda da, yazdığı eser ve yazılarda da ve birçok programlarda da bu hayati gerçeği dile getirdi, getiriyor.
Ne diyordu Sayın Baş;
"Bir ülkede o ülkenin, o milletin, o devletin kazanılmış insanı yoksa o milletin bir adım ileri gitmesi asla mümkün olamaz. Bizim uzun yıllardan beri yanlış yaptığımız nokta, kendi yararımıza vatandaşımızı kazanmadık?
Öyle bir bireyler topluluğu oluşturduk ki, hepsi 'ben' diyor. Ama o 'ben' bencillik kokan ve de ihtiras kokan, haset kokan, başkasını düşünmeyen bir şey. Bu, bizim kültürümüze de çok ters. Yapılacak olan iş, insanımızı hem kendi yararına hem toplumun yararına kazanmaktır. Böyle bir model kişilik ortaya koymamız lazım.
Düşünebiliyor musunuz, bizim bir Türk beyefendisi modelimiz yok, bir Türk hanımefendisi modelimiz yok?
Eğitim bir milletin var oluşudur. Eğer bir millet kendi doneleri, kendi kültür yapısı, siyaset yapısı, medeniyet yapısıyla insanını, kendi yararına, menfaatine kazanmazsa o milletin devlet olarak ayakta kalması asla mümkün olamaz.
Milli kültür içinde, tarih şuurunun ayrı bir önemi vardır. Çünkü tarih bir milletin hafızasıdır. Gençliğin yabancı kültürlerin etkisi altında kalmaması kendi tarihine olan sadakatine ve inancına bağlıdır?" (Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinden)
Şimdi kısaca bir analiz yapalım! 15 yıldır dini değerlerimiz örselendi mi? Evet. Özellikle Dinlerarası Diyalog projesi ile İslam inancına adeta darbe yapılmaya kalkıldı. Maalesef yapılan araştırmalarda halkımızın % 36'sı ahirete inanmadığını ifade ediyor.
Eee! Devleti yönetenler dört hak dinden, İbrahimi dinlerden bahseder, besmele ile Kilise açar, Hıristiyan ve Yahudilerle iftar yapar, dua eder ve Said Nursi gibileri (hâşâ) Allah dostu olarak anlatırlarsa olacağı buydu.
15 yıldır dilimiz yani Türkçe örselendi mi? Evet. Dünden bugüne bazı odakların Osmanlıca, Arapça vs. hayalleri bu 15 yılda zirve yaptı. Kürtçe resmi dil yapılmaya kalkışıldı. Etrafınızdaki tabelalara, markalara bakın. Kaçı Türkçe?
Eğitimin hali ortada.. 15 yılda 5 sistem değişikliği, stres, stres, stres, masraf, masraf, masraf.
Ekonomimiz tamamen yabancı pazarına dönüştü. Yerli üretim yok. Saman bile ithal ediyoruz. Yabancı markalar yerli markaları yuttu. İthalat, ihracatın neredeyse iki katı!
Kullandığımız teknoloji bize ait değil. Sosyal kurumlar siyasi parti veya ideolojilerin karargahı haline gelmiş vaziyette.
Örf ve adetler unutulmayı bırak horlanır hale geldi. Saygı, sevgi, hürmet gibi değerler ve davranışlar yerini kin, örfe ve bencilliğe bıraktı.
Sanatçılar ise batı kültürünü ülkemize taşıyan araçlar haline dönüştü.
Tarih bir ideolojiye veya miting alanlarında söylemlere dönüştü. Yaşanan tarih değil uyarlanan tarih millete öğretildi, anlatıldı, anlatılıyor.
Yani ortada milli bir hüsran, milli bir tükenmişlik veya tüketmişlik var. Ama bu tercihi millet yaptı. İlk sorumlu millettir.
Eğitim aynı zamanda kültürün bir öğesidir. Bunun yanında kültürün daha birçok öğesi vardır. Ana başlıklarla bakarsak; bunların içinde din var, dil var, ekonomi var, teknoloji var, sosyal kurumlar var, örf ve adetler var, sanat, müzik, resim, sinema var, semboller var, törenler var.
Özetle bu iki kavram bir milletin, bir devletin bugünü, yarını demektir. Dolaylı olsa da bugünümüzü ve yarınımızı kaybettiğimizin itirafını Sayın Cumhurbaşkanı yaptı. Ne dedi Cumhurbaşkanımız;
"Eğitim ve kültürde çok geri kaldık. Sen devlet olarak çocuklarını yetiştiremiyorsan bir yerde suç bizimdir."
Ama şu bir gerçek ki, toplum nazarında eğitim ve kültür mahiyetini kaybettiği için bu itirafın ne denli büyük bir hezimet olduğunu da anlayamadı, göremedi.
Oysa hem milletimizi, hem de siyasetçileri 40 yıldır uyaran, ikaz eden bir yol gösterici vardı aramızda. Evet, Prof. Dr. Haydar Baş Hocam bu gerçeği öğretmenlik yaptığı 70'li yıllarda da, yazdığı eser ve yazılarda da ve birçok programlarda da bu hayati gerçeği dile getirdi, getiriyor.
Ne diyordu Sayın Baş;
"Bir ülkede o ülkenin, o milletin, o devletin kazanılmış insanı yoksa o milletin bir adım ileri gitmesi asla mümkün olamaz. Bizim uzun yıllardan beri yanlış yaptığımız nokta, kendi yararımıza vatandaşımızı kazanmadık?
Öyle bir bireyler topluluğu oluşturduk ki, hepsi 'ben' diyor. Ama o 'ben' bencillik kokan ve de ihtiras kokan, haset kokan, başkasını düşünmeyen bir şey. Bu, bizim kültürümüze de çok ters. Yapılacak olan iş, insanımızı hem kendi yararına hem toplumun yararına kazanmaktır. Böyle bir model kişilik ortaya koymamız lazım.
Düşünebiliyor musunuz, bizim bir Türk beyefendisi modelimiz yok, bir Türk hanımefendisi modelimiz yok?
Eğitim bir milletin var oluşudur. Eğer bir millet kendi doneleri, kendi kültür yapısı, siyaset yapısı, medeniyet yapısıyla insanını, kendi yararına, menfaatine kazanmazsa o milletin devlet olarak ayakta kalması asla mümkün olamaz.
Milli kültür içinde, tarih şuurunun ayrı bir önemi vardır. Çünkü tarih bir milletin hafızasıdır. Gençliğin yabancı kültürlerin etkisi altında kalmaması kendi tarihine olan sadakatine ve inancına bağlıdır?" (Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet-Milli Devlet eserinden)
Şimdi kısaca bir analiz yapalım! 15 yıldır dini değerlerimiz örselendi mi? Evet. Özellikle Dinlerarası Diyalog projesi ile İslam inancına adeta darbe yapılmaya kalkıldı. Maalesef yapılan araştırmalarda halkımızın % 36'sı ahirete inanmadığını ifade ediyor.
Eee! Devleti yönetenler dört hak dinden, İbrahimi dinlerden bahseder, besmele ile Kilise açar, Hıristiyan ve Yahudilerle iftar yapar, dua eder ve Said Nursi gibileri (hâşâ) Allah dostu olarak anlatırlarsa olacağı buydu.
15 yıldır dilimiz yani Türkçe örselendi mi? Evet. Dünden bugüne bazı odakların Osmanlıca, Arapça vs. hayalleri bu 15 yılda zirve yaptı. Kürtçe resmi dil yapılmaya kalkışıldı. Etrafınızdaki tabelalara, markalara bakın. Kaçı Türkçe?
Eğitimin hali ortada.. 15 yılda 5 sistem değişikliği, stres, stres, stres, masraf, masraf, masraf.
Ekonomimiz tamamen yabancı pazarına dönüştü. Yerli üretim yok. Saman bile ithal ediyoruz. Yabancı markalar yerli markaları yuttu. İthalat, ihracatın neredeyse iki katı!
Kullandığımız teknoloji bize ait değil. Sosyal kurumlar siyasi parti veya ideolojilerin karargahı haline gelmiş vaziyette.
Örf ve adetler unutulmayı bırak horlanır hale geldi. Saygı, sevgi, hürmet gibi değerler ve davranışlar yerini kin, örfe ve bencilliğe bıraktı.
Sanatçılar ise batı kültürünü ülkemize taşıyan araçlar haline dönüştü.
Tarih bir ideolojiye veya miting alanlarında söylemlere dönüştü. Yaşanan tarih değil uyarlanan tarih millete öğretildi, anlatıldı, anlatılıyor.
Yani ortada milli bir hüsran, milli bir tükenmişlik veya tüketmişlik var. Ama bu tercihi millet yaptı. İlk sorumlu millettir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025