‘Dünyanın derdinden, mihnetinden sızlamayın’
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: “Dünyanın yüceliği ve övüncü hususunda yarışmayın. Ziynet ve nimetlerine aldanmayın. Derdinden, mihnetinden sızlamayın. Zira izzeti de övüncü de bir gün biter. Dünyadaki her müddetin sonu gelir. Her diri, sonunda fani olur”
24.10.2022 06:00:00





İmam Ali (a.s.) bu hutbesinde zühd ve dünyaperestlikten bahsetmektedir:
"Olanlar için (Allah'a) hamd edip, olacaklar için yardımını dileriz. Bedenimizin sağlıklı olmasını dilediğimiz SV gibi, din konusunda da esenlik dileriz.
Ey Allah'ın kulları! Sizi terk edecek olan bu dünyayı her ne kadar terk etmeyi istemesiniz de sizin de terk etmenizi tavsiye ederim. O, gencelmesini arzuladığınız bedenlerinizi yıpratacaktır. Sizin ve onun durumu, yolcunun durumu gibidir: Yola koyulur, (daha yolun yarısında) yolu geçtiğini ve varacağı yere vardığını sanır. Bir hedefe ulaşmak ister ve (henüz daha işin başındayken) hedefine ulaştığını zanneder. Oysa nihai hedefine ulaşmak için henüz uzun bir yolu kat etmesi gerekir.
Hayatı bir gün mesabesinde olan ve o günü geçiremeyecek olan insan neye ümit bağlasın?! Ölüm onu süratle sürükleyip götürür ve farklı etkenler onu zorla, istemeden dünyadan ayrılmaya mecbur eder.
O halde dünyanın yüceliği ve övüncü hususunda yarışmayın. Ziynet ve nimetlerine aldanmayın. Derdinden, mihnetinden sızlamayın. Zira izzeti de övüncü de bir gün biter. Ziyneti de nimeti de bir gün zeval bulur, derdi de mihneti de bir gün sona erer. Dünyadaki her müddetin sonu gelir. Her diri, sonunda fâni olur.
Öncekilerin eserlerinde si¬zi sakındıran bir şey yok mudur? Aklınız varsa evvel geçenlerden ibret alır, geçip gidenlere bakarsınız. Sizden önce geçip gidenlerin dönmediğini, yerlerine geçenlerin baki olmadığını görmez misiniz? Dünya ehlinin çeşitli hallerde akşamını sabah ettiğini görmez misiniz? Birisi ölür, ölüye ağlanır, diğeri kalır, ona da baş sağlığı dilenir, birisi derde uğrar, diğeri ziyaret eder. Birisi can vermek üzeredir. Biri dünyayı ister, hâlbuki ölüm de onu istemektedir. Birisi gaflet eder, oysa kendisinden gaflet edilmez. Geride kalanlar da geçip gidenlerin izi üzere giderler.
Dikkatli olun, kötü işlere girişeceğiniz zaman lezzetleri yıkanı, arzuları bulandıranı, emniyetleri kıranı hatırlayın. Farz olan hakkı yerine getirmek, sayılamayan ihsan ve nimetlerin şükrünü eda etmek için Allah'tan yardım dileyin."
İmam Ali Efendimiz, Ümeyyeoğulları'nın zulmüne de şöyle işaret etmektedir:
"Allah'a and olsun, Allah'ın bütün haramını helal saymadan, bütün dini bağları çözmeden bu işi bırakmazlar. Zulümlerinin girmediği bir ev veya çadır; kötü muamelelerinden yıkılmamış, terk edilmemiş bir yurt kalmaz. Öyle ki sonunda iki çeşit ağlayan belirir: Biri dinine ağlar, öbürü dünyasına. Sizden birinin onları yenmesi, kölenin efendisini yenmesi gibidir. Gördüğünde itaat eder, görmediğinde aleyhinde konuşur. O çağda en büyük derde uğrayanınız, Allah'a güzel zanda bulunanız olur. Allah size afiyet ve selamettik verirse O'na yönelin, derde, belaya uğrarsanız sabredin. Çünkü 'akıbet muttakilerindir' (Hud: 49)."
"Olanlar için (Allah'a) hamd edip, olacaklar için yardımını dileriz. Bedenimizin sağlıklı olmasını dilediğimiz SV gibi, din konusunda da esenlik dileriz.
Ey Allah'ın kulları! Sizi terk edecek olan bu dünyayı her ne kadar terk etmeyi istemesiniz de sizin de terk etmenizi tavsiye ederim. O, gencelmesini arzuladığınız bedenlerinizi yıpratacaktır. Sizin ve onun durumu, yolcunun durumu gibidir: Yola koyulur, (daha yolun yarısında) yolu geçtiğini ve varacağı yere vardığını sanır. Bir hedefe ulaşmak ister ve (henüz daha işin başındayken) hedefine ulaştığını zanneder. Oysa nihai hedefine ulaşmak için henüz uzun bir yolu kat etmesi gerekir.
Hayatı bir gün mesabesinde olan ve o günü geçiremeyecek olan insan neye ümit bağlasın?! Ölüm onu süratle sürükleyip götürür ve farklı etkenler onu zorla, istemeden dünyadan ayrılmaya mecbur eder.
O halde dünyanın yüceliği ve övüncü hususunda yarışmayın. Ziynet ve nimetlerine aldanmayın. Derdinden, mihnetinden sızlamayın. Zira izzeti de övüncü de bir gün biter. Ziyneti de nimeti de bir gün zeval bulur, derdi de mihneti de bir gün sona erer. Dünyadaki her müddetin sonu gelir. Her diri, sonunda fâni olur.
Öncekilerin eserlerinde si¬zi sakındıran bir şey yok mudur? Aklınız varsa evvel geçenlerden ibret alır, geçip gidenlere bakarsınız. Sizden önce geçip gidenlerin dönmediğini, yerlerine geçenlerin baki olmadığını görmez misiniz? Dünya ehlinin çeşitli hallerde akşamını sabah ettiğini görmez misiniz? Birisi ölür, ölüye ağlanır, diğeri kalır, ona da baş sağlığı dilenir, birisi derde uğrar, diğeri ziyaret eder. Birisi can vermek üzeredir. Biri dünyayı ister, hâlbuki ölüm de onu istemektedir. Birisi gaflet eder, oysa kendisinden gaflet edilmez. Geride kalanlar da geçip gidenlerin izi üzere giderler.
Dikkatli olun, kötü işlere girişeceğiniz zaman lezzetleri yıkanı, arzuları bulandıranı, emniyetleri kıranı hatırlayın. Farz olan hakkı yerine getirmek, sayılamayan ihsan ve nimetlerin şükrünü eda etmek için Allah'tan yardım dileyin."
İmam Ali Efendimiz, Ümeyyeoğulları'nın zulmüne de şöyle işaret etmektedir:
"Allah'a and olsun, Allah'ın bütün haramını helal saymadan, bütün dini bağları çözmeden bu işi bırakmazlar. Zulümlerinin girmediği bir ev veya çadır; kötü muamelelerinden yıkılmamış, terk edilmemiş bir yurt kalmaz. Öyle ki sonunda iki çeşit ağlayan belirir: Biri dinine ağlar, öbürü dünyasına. Sizden birinin onları yenmesi, kölenin efendisini yenmesi gibidir. Gördüğünde itaat eder, görmediğinde aleyhinde konuşur. O çağda en büyük derde uğrayanınız, Allah'a güzel zanda bulunanız olur. Allah size afiyet ve selamettik verirse O'na yönelin, derde, belaya uğrarsanız sabredin. Çünkü 'akıbet muttakilerindir' (Hud: 49)."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.