Haçlı Seferlerinin tarihi geçmişini bilmeyenimiz yok gibidir. Haçlının günümüzdeki uygulamalarını da aynı vukufiyetle bilmek zorundayız.
Günümüzde 'cephe' kavramı tamamen değişti. Cephe, evimizin en ücra köşelerine kadar ilerledi. Milletin dikkati sağ gösterip sol vurularak, suret-i haktan görünerek veya cambaza bak oyunları ile sürekli farklı noktalara yönlendiriliyor. İnsanımız adeta uyutularak, sessiz ve derinden bir tahribat gerçekleştiriliyor. Dinlerarası diyalog çalışmasının taşeronları, milletimizi değiştirmek ve dönüştürmek için ihale alanlar, papayı, papalığı hoş göstermek, Hıristiyanlığı gündeme taşımak için her fırsatı değerlendirmektedirler.Geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye gelen Papa 16. Benediktus'un ziyaretleri konusunda yapılan yorumlara bakıldığında ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Bu ziyaret esasında, Ortodoks dünyasıyla Katolik dünyasının barışı için yapılmıştır. Papa tarafından, Patrik Bartelamus'un ekümenikliği hem kabul edilmiş, hem de dünyaya ilan edilmiştir. Attıkları bu adımla, Haçlı dünyası kendi elini güçlendirmiştir.
Haçlının yanında saf tutanlar, bunu görmezden gelmiş ve Türk milletine göstermemek için, bin dereden su getirmeye çalışmıştır. Daha birkaç hafta önce Peygamberimize dil uzatan papa hakkında, Sultanahmet Camii'nde verdiği poza bakarak 'Papa kıyama durdu' şeklinde propaganda yapılabilmiştir. Bir adım daha ileri gidilerek batı adına 'hâl diliyle' sessizce İslam âleminden özür dilendiği bile yazılabilmiştir. Bu kadar da kraldan kralcı olanını esefle seyrediyoruz, pes doğrusu.
Ülkemizdeki bu yorumlar Vatikan'ı bile rahatsız etmiş olacak ki, Vatikan yetkililerinden Bologna Başpiskoposu Kardinal Carlo Caffara, Corriere della Sera gazetesindeki açıklamasında Papanın çizgisinde herhangi bir değişiklik olmadığını belirterek, söz konusu yorumlara karşı çıktı. Açıklamalarına devam eden Kardinal Caffara'nın Batı toplumunun değerleri, büyük oranda Hıristiyanlıktan neşet etmiştir. Batının kimliğini savunmakla yükümlüyüz" sözleri bizdeki diyalogcuların sanırım kulağını çınlatmıştır. Peki, batılı kendi değerlerini ve kimliğini savunurken, dışındaki medeniyetleri tahrif etmeye çalışırken, biz kimin tarafında duruyoruz.Hıristiyanların, misyonerlerin hareketlerini daha iyi yorumlayabilmek için şu kuralın iyi bilinmesi gerekir.
Hıristiyanlığın esasları içerisinde, Aziz Pavlus'un ifadesiyle "kendi davasına insanları kazanmak için herkesle her şey olma" vardır. Tahrif olmuş Hıristiyanlığın temel öğretilerinden olan bu yaklaşım Kitab-ı Mukaddes'de "sırf onları Hıristiyanlaştırabilmek için herkese ikiyüzlü davrandım" şeklinde ifade edilmektedir.Batı kültürünün temeli teslis, Türk milletinin medeniyetinin temeli ise tevhid akidesine dayanır. Her milletin kültüründe o milletin kendi din anlayışı vardır. Geleceğini düşünen, kendi devlet misyonunun devam etmesini isteyenler bu ölçüye duyarsız kalamazlar.
Projesi dışarıda olan dinlerarası diyalog, medeniyetler ittifakı, ılımlı İslam adı altında yapılan çalışmalarla varılmak istenen, millet olarak, bizi köklerimizden uzaklaştırmak içindir. Görünüm her ne kadar dini ve sosyal olarak görülse de temel maksat siyasidir ve bir milli güvenlik meselesidir.
Dr. Ahmet Hamdi KEPEKÇİ
Günümüzde 'cephe' kavramı tamamen değişti. Cephe, evimizin en ücra köşelerine kadar ilerledi. Milletin dikkati sağ gösterip sol vurularak, suret-i haktan görünerek veya cambaza bak oyunları ile sürekli farklı noktalara yönlendiriliyor. İnsanımız adeta uyutularak, sessiz ve derinden bir tahribat gerçekleştiriliyor. Dinlerarası diyalog çalışmasının taşeronları, milletimizi değiştirmek ve dönüştürmek için ihale alanlar, papayı, papalığı hoş göstermek, Hıristiyanlığı gündeme taşımak için her fırsatı değerlendirmektedirler.Geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye gelen Papa 16. Benediktus'un ziyaretleri konusunda yapılan yorumlara bakıldığında ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Bu ziyaret esasında, Ortodoks dünyasıyla Katolik dünyasının barışı için yapılmıştır. Papa tarafından, Patrik Bartelamus'un ekümenikliği hem kabul edilmiş, hem de dünyaya ilan edilmiştir. Attıkları bu adımla, Haçlı dünyası kendi elini güçlendirmiştir.
Haçlının yanında saf tutanlar, bunu görmezden gelmiş ve Türk milletine göstermemek için, bin dereden su getirmeye çalışmıştır. Daha birkaç hafta önce Peygamberimize dil uzatan papa hakkında, Sultanahmet Camii'nde verdiği poza bakarak 'Papa kıyama durdu' şeklinde propaganda yapılabilmiştir. Bir adım daha ileri gidilerek batı adına 'hâl diliyle' sessizce İslam âleminden özür dilendiği bile yazılabilmiştir. Bu kadar da kraldan kralcı olanını esefle seyrediyoruz, pes doğrusu.
Ülkemizdeki bu yorumlar Vatikan'ı bile rahatsız etmiş olacak ki, Vatikan yetkililerinden Bologna Başpiskoposu Kardinal Carlo Caffara, Corriere della Sera gazetesindeki açıklamasında Papanın çizgisinde herhangi bir değişiklik olmadığını belirterek, söz konusu yorumlara karşı çıktı. Açıklamalarına devam eden Kardinal Caffara'nın Batı toplumunun değerleri, büyük oranda Hıristiyanlıktan neşet etmiştir. Batının kimliğini savunmakla yükümlüyüz" sözleri bizdeki diyalogcuların sanırım kulağını çınlatmıştır. Peki, batılı kendi değerlerini ve kimliğini savunurken, dışındaki medeniyetleri tahrif etmeye çalışırken, biz kimin tarafında duruyoruz.Hıristiyanların, misyonerlerin hareketlerini daha iyi yorumlayabilmek için şu kuralın iyi bilinmesi gerekir.
Hıristiyanlığın esasları içerisinde, Aziz Pavlus'un ifadesiyle "kendi davasına insanları kazanmak için herkesle her şey olma" vardır. Tahrif olmuş Hıristiyanlığın temel öğretilerinden olan bu yaklaşım Kitab-ı Mukaddes'de "sırf onları Hıristiyanlaştırabilmek için herkese ikiyüzlü davrandım" şeklinde ifade edilmektedir.Batı kültürünün temeli teslis, Türk milletinin medeniyetinin temeli ise tevhid akidesine dayanır. Her milletin kültüründe o milletin kendi din anlayışı vardır. Geleceğini düşünen, kendi devlet misyonunun devam etmesini isteyenler bu ölçüye duyarsız kalamazlar.
Projesi dışarıda olan dinlerarası diyalog, medeniyetler ittifakı, ılımlı İslam adı altında yapılan çalışmalarla varılmak istenen, millet olarak, bizi köklerimizden uzaklaştırmak içindir. Görünüm her ne kadar dini ve sosyal olarak görülse de temel maksat siyasidir ve bir milli güvenlik meselesidir.
Dr. Ahmet Hamdi KEPEKÇİ
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.