Bu yazı, toplum gerginliğini bir nebze azaltmak için hazırlanmıştır.
İşim gereği kullanmadığım araç kalmamıştır. Bu daha az yakıyor, bu arazide ve kış şartlarında iyi, diğeri aile kalabalık filan derken en sonunda bizim gibi ticaret yapanların vazgeçilmezi olur, ticari, koltuklu bir araç. Hatta kullanmayı bilmediğim ve haz etmediğim araçları bile almak zorunda kalmışımdır. Kamyon üstü teleskobik vinç, tripleks forklift, kırkayak kamyon ve tır gibi.
"Niye kiralamıyorsun?" dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü tam ihtiyaç zuhur ettiğinde hiç birini bulamazsın, bulduklarında öyle bir fiyat ister ki satın almak daha hayırlı gelir.
Şimdi bir hafif ticari aracım var, bana göre her işime yetiyor. Ailecek de kullanabiliyoruz hani, otomatik olmadığı için de kimse anahtar filan istemiyor hem de. Manuel vites benim ticari.
Aslına bakarsanız, bu tip araçlar az yakar, iyi gider, bakımları son derece ucuzdur, eh nispeten bandrolleri ucuzdur, koltukları yatırdın mı içine bir fil dahi bindirebilirsin. Tabii bu bana göre böyleymiş. Hayır yani bir de epeyce kayınbirader ve baldızın eniştesiyim, hem pikniği seviyorum, hem de dobloyu seviyorum. Yani nerdeyse sırf benim için üretmişler, diyeceğim.
Bir gün nevrim döndü, aldım bütün çocukları, çıktık dobloyla E5'e. "Sayın bakalım" dedim "hangi arabadan çok var?" Aylardan Temmuz. Abi nereden bileyim Alamancıların memlekete dönüş zamanı olduğunu. Bir arabalar geçiyor, çoğunu ancak internetten görmüşüm, fiyatını bile merak edip bakmamışım, o kadar mı o kadar yani. Şimdi isimlerini buraya yazacak değilim, sanki reklam mı veriyorlar benim gazeteme, ben de yazmıyorum işte.
Kafaya koymuşum, az bir parayı bulsam alacağım ben de az kilometreli, 2.el bir Alman. Yenilerini almak için bütün sülalenin evlerini satsak ancak alır.
Böyle bir yazıyı yazmak nerden mi hasıl oldu? Bugün bizim oğlanlar ikisi de okulu asmış, bana yardım edin bari dedim. Biraz 'of pof' tan sonra acıdılar halime, kabul ettiler. Tam klinikteki işleri bitirmişim, bir çay demlemişim, şöyle koltuğuma bir kurulmuşum, akıllı telefonum "dıt" dedi. Anladım tabi, hemen mesaj geldiğini.
Mesaj hanımdan, aynen şöyle yazmış; "Akşam eve gelirken, yumurta, peynir, bulaşık makinesi deterjanı filan... Liste uzayıp gidiyor. Bir anda bütün neşem kayboldu, çay boğazına durur mu insanın, benim durdu. Bizim evdeki her şey ne kadar da çabuk bitiyor!
Bütün yukarıda saydığım o kadar arabanın içerisinde bana göre en tehlikelisi market arabası. Freni yok, kendisi roket gibi. O marketlerde çalınan müzikler filan var ya, onlar havaya değil. Hepsi alışverişi coşturmak için. Bir kaç kez denk geldi, birkaç iş yerimden arkadaşlarla markete gittik. Ben inceliyorum abi, adam diyor ki, ben 100 TL'lik alışveriş yapacağım. Kasada bir baktım 100 dahi olmamış. Vay arkadaş dedim, biz bu işi bilmiyoruz. Ben hanım ne dediyse iyi kötü almaya çalışıyorum, artık ne tutarsa.
Bazen hanım beraber gidelim diyor, başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor ama ne yapsın garip.
Tabi diyorum, olur hanım.
Ben normal şartlar altında, pek kimseye kullandığım aracın direksiyonunu vermem. Markette ola ki kaptırdın direksiyonu, hemen terk et orayı. Hanım kasaya yönlenirken, en büyük yardımcısı küçük oğlum, çoktan yetiştirmiştir ikinci arabayı. Yazarkasa çalışmaya başladı mı, bizim arkada uzun bir kuyruk, biz olmasak diğer kasayı açmayacaklar, neyse ki böylelikle kuyruk azalıyor. Hani bir yandan da sıradakilere üzülüyorum, bekleyecekler diye.
Kıssadan hisse. Siz siz olun, kullandığınız aracın direksiyonunu asla kimseye kaptırmayın. Sakın ha!..
- Bozkırın gönül eri: Neşet Ertaş / 21.03.2021
- İtirazım var / 14.03.2021
- Sığır / 07.03.2021
- Çokomel, piskevit ve Jason Stetham / 28.02.2021
- Uğursuz Safiye(!) / 21.02.2021
- Minik Kuş’um / 14.02.2021
- 7 yıl askerlik, 7 yıl hapis, bizim Recep / 07.03.2020
- Keser döner sap döner / 26.02.2020
- Ağlatan mutluluk / 25.02.2020