Beklenen oluyor, sinagog eylemleri El Kaide tarafından üstlenildi. El Kaide diye bir örgütün var olup olmadığı, varsa kimin kontrolünde kime hizmet ettiği, hatta FKÖ'ne karşı mücadele etsin diye Hamas'ı kurduran İsrail örneğinde olduğu gibi birileri tarafından kurdurulup, hazır kıta tutulup tutulmadığı bir tarafa biz gözlerimizi, ne olursa olsun Türkiye'den ayırmayalım.
Çünkü eylemleri El Kaide'nin üstlendiğine ilişkin yapılan açıklamalarla mesele, Türkiye sınırları dışına çıkmış bir Filistin-İsrail ya da Irak direnişi hassasiyetine indirgenmiş gibi gözüküyor.
Gerçi bu denklemde de yine "Türkiye niçin eylem üssü olarak seçildi" sorusu anlamını korumuyor değil.
El Kaide'ye atfen açıklanan "sinagoglarda 5 Mossad ajanı vardı, o nedenle İstanbul'u seçtik" sözleri de yine, terör değerlendirmesini Türkiye çerçevesinin içinde tutmamız gerektiğine dair işaretler taşıyor.
Evet, dünyada El Kaide'yi hatta 100 tane El Kaide'yi besleyecek terör gerekçesi olabilir. İsrail'in Filistin'e uyguladığı zulümden tutun da, Irak merkezli bir Ortadoğu kıyamet savaşını Müslümanların ensesinde kotarmaya çalışan, Yeni Amerikan Yüzyılcılarına kadar çok şey söylenebilir.
Terör desteklenemez. Bunu konuşmak bile abes. Ama terörü tetikleyen nedenler, peki bu gerekçeler konuşulmayacak mı?
Görünen o ki terörü besleyen olaylar çözülmeden, terör bitmeyecek. Ama bir takım ülkeler de "terör atına" binerek bunu bir işgal gerekçesi olarak kullanmaya devam edecekler. Dolayısıyla dünyamız daha çok 11 Eylül'ler, iki sinagoglar türünden hadiseler yaşayacak.
Bu noktaların altını çizdikten sonra biz dönelim bir kez daha Türkiye'ye. Daha doğrusu terör dehşetinden Türkiye'ye düşen paya...Türkiye bütün dışsal faktörlere rağmen acaba niçin terör mekanı olarak seçilmiş olabilir? Sinagog eylemleri ile bu topraklar verilen ana mesaj ne?
İkiz Kuzeyler
Dün ve bugün Türkiye iki önemli ziyaretçi ağırlıyor. Birisi Kuzey Irak'tan, fakat yeni şapkasıyla "Bağdat'ın patronu" Celal Talabani. Diğeri ise ABD'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Thomas Weston...
Talabani ve Weston Türkiye'nin İki Kuzey konusunda, Kuzey Kıbrıs ve Kuzey Irak konusunda demirlediği limanı gözleriyle müşahede etmek, nabız tutmak için geliyorlar.
Weston biliyorsunuz önceki ziyaretinde Denktaş'la görüşmeyi reddetmişti. ABD Özel Temsilcisi Denktaş'a, Arafat muamelesi yapılmasını ve istenmeyen adam ( Persona Non Grata)
ilan edilmesini istiyor. Yani bizim Kıbrıs Mücahidi ve tarihi bir kişilik olarak gördüğümüz Denktaş Weston'un gözünde, iyi ifadeyle ülkesinde yaşamaması gereken bir barış karşıtı, kötü ifadeyle bir terörist...
Celal Talabani ise verdiği demeçlerle, Türk askerinin Irak'a girmesini engellemiş, dolayısıyla Irak'ta patronun kim olduğunu ispat etmiş bir devlet başkanı!
Artık onun için aşiret reisi, pasaportunu-cep telefonunu biz verdik deme şansına sahip değilsiniz. Kendileri Ankara'ya kırmızı halılar serilerek inecek!
Davet Ankara'dan Bağdat'a resmen yapıldı. Öyle olmasa bu konularda çok titiz davranan Talabani, Türkiye'yi ziyaretlerinden mahrum edebilirdi.
Talabani ve Weston işte bu güçlendirilmiş, bir kararlılığa dönüştürülmüş ve de derin talepler içeren liste ile Türkiye'yi ziyaret edecekler.
Talabani Ankara'ya; "artık Irak'taki gerçekleri görmenizin zamanı geldi, Irak eski Irak değil, bizimle işbirliği yapın hatta Kürt Federasyonunu tanıyın" diyecek.
Weston ise "AB ve ABD Kıbrıs'ı Türkiye'ye bırakamaz, Kofi Annan Planı'nı kabul edin" mesajını verecek.
İki kırmızı çizgimiz, vatan savunmasının başladığı iki adres, Kuzey Kıbrıs ve Kuzey Irak işte böylesine karara yönelik güncel bir tehdit altında.
Kuzey Irak ABD, Kuzey Kıbrıs AB sevdamız nedeniyle bir otomatiğe, bir elden çıkmak üzereliğe bağlanmış durumda.
Bu haliyle denilebilir ki Türkiye en son tezkereler ve Kofi Annan sürecinin ardından isteyerek ya da zorla, bir imza aşamasına gelmiş durumda.
Türkiye iradesini koyacak ya tamam, ya devam diyecek...
İsrail, AB ve ABD
Türkiye geleceğiyle ilgili en kritik karar sürecinde bulunurken, işte böyle bir terör eylemiyle sarsılıyor. Hafife almak, konuyu harici faktörlerle izah etmek düşünülemez.
Bir zamanlar Ermeni meselesi için Asala üretilmişti. Ardından PKK, şimdi yeni bir örgüt neden olmasın?
Asala Ermenistan, PKK bir Kürt Devletinin kurulması ve tanınması için vardı. Yeni terör dalgası Kıbrıs da dahil bütün bunların toplamını elde etmek için, niçin üretiliyor olmasın?
Dikkat ederseniz bir daha bu tür eylemler olmaz denilerek, Türkiye bir rehavete sokuluyor. Tıpkı 1984'te PKK ilk eylemini gerçekleştirdiğinde yaptığımız gibi.
İsrail bu olayla haddinden fazla ilgileniyor. İsrail elçilik görevlileri teamüllere aykırı bir şekilde, televizyon televizyon gezerek PİAR çalışması yapıyor. İsrail Dışişleri Bakanı, Mossad Başkanı "bu topraklarda Yahudilere karşı bir eylem yapılırsa ben konunun tarafı olurum" havasında ve bir müfettiş edasıyla İstanbul'da arz-ı endam ediyor.
İsrail bir şeyleri kotarmanın gayreti içinde davranıyor. Bilindiği gibi en son Ariel Şaron'a Ankara randevu vermemişti. Gerekçe, İsrail'in artık Kuzey Irak'ta çuvala sığmayan faaliyetleri. Tel Aviv belli ki Arz-ı Mev'ud için eteğindeki tüm taşları dökmüş ve tam bir kararlılıkla gemileri yakmış durumda.
İsrail, AB, ABD, Kıbrıs, Irak ve bunların odağında bir Türkiye... Ve İstanbul'da bir terör eylemi.
Bu coğrafya için tüm kararlar düşünceden fiile geçerken, eylemin bu konulardan bağımsızlığına ve Türkiye'ye "ayağını denk al" mesajı taşımadığına kimi inandırabilirsiniz?
Çünkü eylemleri El Kaide'nin üstlendiğine ilişkin yapılan açıklamalarla mesele, Türkiye sınırları dışına çıkmış bir Filistin-İsrail ya da Irak direnişi hassasiyetine indirgenmiş gibi gözüküyor.
Gerçi bu denklemde de yine "Türkiye niçin eylem üssü olarak seçildi" sorusu anlamını korumuyor değil.
El Kaide'ye atfen açıklanan "sinagoglarda 5 Mossad ajanı vardı, o nedenle İstanbul'u seçtik" sözleri de yine, terör değerlendirmesini Türkiye çerçevesinin içinde tutmamız gerektiğine dair işaretler taşıyor.
Evet, dünyada El Kaide'yi hatta 100 tane El Kaide'yi besleyecek terör gerekçesi olabilir. İsrail'in Filistin'e uyguladığı zulümden tutun da, Irak merkezli bir Ortadoğu kıyamet savaşını Müslümanların ensesinde kotarmaya çalışan, Yeni Amerikan Yüzyılcılarına kadar çok şey söylenebilir.
Terör desteklenemez. Bunu konuşmak bile abes. Ama terörü tetikleyen nedenler, peki bu gerekçeler konuşulmayacak mı?
Görünen o ki terörü besleyen olaylar çözülmeden, terör bitmeyecek. Ama bir takım ülkeler de "terör atına" binerek bunu bir işgal gerekçesi olarak kullanmaya devam edecekler. Dolayısıyla dünyamız daha çok 11 Eylül'ler, iki sinagoglar türünden hadiseler yaşayacak.
Bu noktaların altını çizdikten sonra biz dönelim bir kez daha Türkiye'ye. Daha doğrusu terör dehşetinden Türkiye'ye düşen paya...Türkiye bütün dışsal faktörlere rağmen acaba niçin terör mekanı olarak seçilmiş olabilir? Sinagog eylemleri ile bu topraklar verilen ana mesaj ne?
İkiz Kuzeyler
Dün ve bugün Türkiye iki önemli ziyaretçi ağırlıyor. Birisi Kuzey Irak'tan, fakat yeni şapkasıyla "Bağdat'ın patronu" Celal Talabani. Diğeri ise ABD'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Thomas Weston...
Talabani ve Weston Türkiye'nin İki Kuzey konusunda, Kuzey Kıbrıs ve Kuzey Irak konusunda demirlediği limanı gözleriyle müşahede etmek, nabız tutmak için geliyorlar.
Weston biliyorsunuz önceki ziyaretinde Denktaş'la görüşmeyi reddetmişti. ABD Özel Temsilcisi Denktaş'a, Arafat muamelesi yapılmasını ve istenmeyen adam ( Persona Non Grata)
ilan edilmesini istiyor. Yani bizim Kıbrıs Mücahidi ve tarihi bir kişilik olarak gördüğümüz Denktaş Weston'un gözünde, iyi ifadeyle ülkesinde yaşamaması gereken bir barış karşıtı, kötü ifadeyle bir terörist...
Celal Talabani ise verdiği demeçlerle, Türk askerinin Irak'a girmesini engellemiş, dolayısıyla Irak'ta patronun kim olduğunu ispat etmiş bir devlet başkanı!
Artık onun için aşiret reisi, pasaportunu-cep telefonunu biz verdik deme şansına sahip değilsiniz. Kendileri Ankara'ya kırmızı halılar serilerek inecek!
Davet Ankara'dan Bağdat'a resmen yapıldı. Öyle olmasa bu konularda çok titiz davranan Talabani, Türkiye'yi ziyaretlerinden mahrum edebilirdi.
Talabani ve Weston işte bu güçlendirilmiş, bir kararlılığa dönüştürülmüş ve de derin talepler içeren liste ile Türkiye'yi ziyaret edecekler.
Talabani Ankara'ya; "artık Irak'taki gerçekleri görmenizin zamanı geldi, Irak eski Irak değil, bizimle işbirliği yapın hatta Kürt Federasyonunu tanıyın" diyecek.
Weston ise "AB ve ABD Kıbrıs'ı Türkiye'ye bırakamaz, Kofi Annan Planı'nı kabul edin" mesajını verecek.
İki kırmızı çizgimiz, vatan savunmasının başladığı iki adres, Kuzey Kıbrıs ve Kuzey Irak işte böylesine karara yönelik güncel bir tehdit altında.
Kuzey Irak ABD, Kuzey Kıbrıs AB sevdamız nedeniyle bir otomatiğe, bir elden çıkmak üzereliğe bağlanmış durumda.
Bu haliyle denilebilir ki Türkiye en son tezkereler ve Kofi Annan sürecinin ardından isteyerek ya da zorla, bir imza aşamasına gelmiş durumda.
Türkiye iradesini koyacak ya tamam, ya devam diyecek...
İsrail, AB ve ABD
Türkiye geleceğiyle ilgili en kritik karar sürecinde bulunurken, işte böyle bir terör eylemiyle sarsılıyor. Hafife almak, konuyu harici faktörlerle izah etmek düşünülemez.
Bir zamanlar Ermeni meselesi için Asala üretilmişti. Ardından PKK, şimdi yeni bir örgüt neden olmasın?
Asala Ermenistan, PKK bir Kürt Devletinin kurulması ve tanınması için vardı. Yeni terör dalgası Kıbrıs da dahil bütün bunların toplamını elde etmek için, niçin üretiliyor olmasın?
Dikkat ederseniz bir daha bu tür eylemler olmaz denilerek, Türkiye bir rehavete sokuluyor. Tıpkı 1984'te PKK ilk eylemini gerçekleştirdiğinde yaptığımız gibi.
İsrail bu olayla haddinden fazla ilgileniyor. İsrail elçilik görevlileri teamüllere aykırı bir şekilde, televizyon televizyon gezerek PİAR çalışması yapıyor. İsrail Dışişleri Bakanı, Mossad Başkanı "bu topraklarda Yahudilere karşı bir eylem yapılırsa ben konunun tarafı olurum" havasında ve bir müfettiş edasıyla İstanbul'da arz-ı endam ediyor.
İsrail bir şeyleri kotarmanın gayreti içinde davranıyor. Bilindiği gibi en son Ariel Şaron'a Ankara randevu vermemişti. Gerekçe, İsrail'in artık Kuzey Irak'ta çuvala sığmayan faaliyetleri. Tel Aviv belli ki Arz-ı Mev'ud için eteğindeki tüm taşları dökmüş ve tam bir kararlılıkla gemileri yakmış durumda.
İsrail, AB, ABD, Kıbrıs, Irak ve bunların odağında bir Türkiye... Ve İstanbul'da bir terör eylemi.
Bu coğrafya için tüm kararlar düşünceden fiile geçerken, eylemin bu konulardan bağımsızlığına ve Türkiye'ye "ayağını denk al" mesajı taşımadığına kimi inandırabilirsiniz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021