CHP'de kazan kaynıyor. Oysa bu partinin oyları son yerel seçimlerde sadece yüzde 1 oranında düştü. Partiyi çalkantılı bir duruma sürükleyen bundan da fazlası galiba. O da Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan'ın CHP'nin "ulusal rüzgar oluşturamaması nedeniyle" seçimleri yitirmesi...
Milliyet'ten Serpil Yılmaz, CHP'de gelinen süreçle ilgili ilginç bir derleme yapmış... İşte ayrıntılar: "Sarfedilen sözlerin içinde saklı duran anlamları iyi okumak için süreci izlemek gerekiyor. Tarafların mesajlarını sabırla biriktirmek... Zannederim bunu yaptım.
CHP'de 3 Kasım seçimleri ile beliren 'yol ayrımı', ittire kaktıra bugünlere geldi. Baykal - Derviş karşılaşması form kazanmaya başlıyor.
Baykal'a rağmen
3 Kasım genel seçimlerinden önce gittiğim Anadolu illerinde, "Bir daha CHP'ye oy vermeyeceğim diye yeminim var. Ancak bu seçimlerde Kemal Derviş için CHP yeminimi bozacağım. Fetva istiyorum(!)" sözünü duyuyordum. Ya da "Derviş solu böldü, sıra CHP'de."
28 Mart yerel seçim sonuçları değerlendirilirken; 3 Kasım sonucunu doğuran CHP lideri Deniz Baykal kadar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Derviş'in de etkileri gözardı edilmemeli.
29 Mart toplantısı
Gazetemiz yazarları Derya Sazak ve Hurşit Güneş'in de katıldığı, Kemal Derviş'in Hisarüstü'ndeki '29 Mart toplantısı' Şükran Pakkan'ın imzasıyla manşetimiz oldu. Geçtiğimiz gün CNN - Türk yayınında Taha Akyol'a çıkan Derviş bu toplantıyı orada da polemik konusu yaptı. Çünkü haber hem CHP yönetimini, hem de Derviş'i rahatsız etmiş; belli çevrelerde ihanet tartışması açmıştı. Oysa Derviş'in ısrarla vurguladığı; CHP'ye rağmen bir hareket içinde olmayacağı, sol revizyonun CHP liderliğinde olması gerektiğiydi.
Hisarüstü'ndeki toplantıyı izlemeye ben de gitmiştim. Derviş orada toplantı ile ilgili tek kelime etmiyor, "29 Mart'ta konuşacağım" diyordu...
'29 Mart'ta' Derviş'in çantasından CHP Merkez Yönetim Kurulu'na sunulan 55 sayfalık 'Çağdaş Sosyal Demokrasi ve Türkiye' başlıklı rapor çıktı. Derviş meğer bizim aracılığımız ile CHP'ye randevu vermiş.
Gizli konuşmalar...
CHP'de seçim sonrası ihbar niteliğinde açıklamalar birbirini kovalıyor. Gaziantep yenilgisinden, CHP'de lider değişimi dersi çıkaran Celal Doğan, dün Sabah gazetesine verdiği röportajda, Derviş'in 'son dakikada' YTP yerine CHP'ye gitmesini, ordunun en üst kademesinden gelen telefona bağladı. Bu konuyu CHP'nin bir başka ileri geleni ile görüştüğümde, "O telefon askerden değil, ABD'den geldi" dedi. Bu açıklamayı, Derviş'e yönelik parti içi muhalefetin yürüyeceği alanın tarifi olarak nitelendiriyorum. Hangisi doğru meselesine girmiyorum.
Telefon diplomasisi
CHP kadrolarına 29 Mart randevusu veren yalnızca Derviş değil. Derviş'i sevenler de aynı yolu izlediler. CHP'nin muhtemel lider adaylarından birine; siyasi çevrelerde adı 'itibar' olarak anılan ünlü bir işadamı telefon edip, "29 Mart'tan sonra Derviş ile görüş" demiş. Bu telefonun amacı, "İş dünyası Derviş'in yanında" mesajı vermekle sınırlı da olabilir. Tabi durum gerçekten öyle mi, tartışılır.
Siyaset arenasına sokulan ve gözden kaçmaması gereken sözlerden biri de "CHP'nin başına sokaktan biri gelmeli. Tayyip gibi..." Bu sözün adresi belli: Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül. Sarıgül cephesi kımıl kımıl. Sanki Ali Sami Yen Stadı'nda amigolar...
İlk atış Sarıgül'e
Derviş, Akyol ile söyleşisinde "Büyük oy olarak Şişli Belediye Başkanı seçilen Musafa Sarıgül bana, (CHP'de umut yok, YTP'ye gir) dedi" diyerek ilk hedef atışı yapıyor. Sarıgül'ü adeta partililere ihbar eden Derviş, 'Öz CHP'li' benzeri bir alan yaratıyor.
Sarıgül ise bu açıklamaya bakın nasıl ateş püskürüyor:
"İkili yapılan görüşmeleri açıklamak deli dolu Anadolu kültürüne uymaz. Ben de o görüşmede neler söylendiğini açıklarsam" diyerek yutkunuyor. Sarıgül'ün sözleri bildiğimiz 'yer yerinden oynar' repliğini çağrıştırıyor insana.
Sarıgül, Derviş'e herkesin aklından geçen bir soruyu da yöneltiyor:
"Neden Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem (YTP kurucuları) ile fotoğraf verdin? Sen ortaya çıkmasaydın, belki partilerinden ayrılmayacaklardı."
Sarıgül'ün bu soruyu sorması hepimizin sormasından daha anlamlı. Özkan ile Sarıgül'ün dostluğu malum. Bu soru da yanıtsız kalmaz hiç şüpheniz olmasın."
Milliyet'ten Serpil Yılmaz, CHP'de gelinen süreçle ilgili ilginç bir derleme yapmış... İşte ayrıntılar: "Sarfedilen sözlerin içinde saklı duran anlamları iyi okumak için süreci izlemek gerekiyor. Tarafların mesajlarını sabırla biriktirmek... Zannederim bunu yaptım.
CHP'de 3 Kasım seçimleri ile beliren 'yol ayrımı', ittire kaktıra bugünlere geldi. Baykal - Derviş karşılaşması form kazanmaya başlıyor.
Baykal'a rağmen
3 Kasım genel seçimlerinden önce gittiğim Anadolu illerinde, "Bir daha CHP'ye oy vermeyeceğim diye yeminim var. Ancak bu seçimlerde Kemal Derviş için CHP yeminimi bozacağım. Fetva istiyorum(!)" sözünü duyuyordum. Ya da "Derviş solu böldü, sıra CHP'de."
28 Mart yerel seçim sonuçları değerlendirilirken; 3 Kasım sonucunu doğuran CHP lideri Deniz Baykal kadar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Derviş'in de etkileri gözardı edilmemeli.
29 Mart toplantısı
Gazetemiz yazarları Derya Sazak ve Hurşit Güneş'in de katıldığı, Kemal Derviş'in Hisarüstü'ndeki '29 Mart toplantısı' Şükran Pakkan'ın imzasıyla manşetimiz oldu. Geçtiğimiz gün CNN - Türk yayınında Taha Akyol'a çıkan Derviş bu toplantıyı orada da polemik konusu yaptı. Çünkü haber hem CHP yönetimini, hem de Derviş'i rahatsız etmiş; belli çevrelerde ihanet tartışması açmıştı. Oysa Derviş'in ısrarla vurguladığı; CHP'ye rağmen bir hareket içinde olmayacağı, sol revizyonun CHP liderliğinde olması gerektiğiydi.
Hisarüstü'ndeki toplantıyı izlemeye ben de gitmiştim. Derviş orada toplantı ile ilgili tek kelime etmiyor, "29 Mart'ta konuşacağım" diyordu...
'29 Mart'ta' Derviş'in çantasından CHP Merkez Yönetim Kurulu'na sunulan 55 sayfalık 'Çağdaş Sosyal Demokrasi ve Türkiye' başlıklı rapor çıktı. Derviş meğer bizim aracılığımız ile CHP'ye randevu vermiş.
Gizli konuşmalar...
CHP'de seçim sonrası ihbar niteliğinde açıklamalar birbirini kovalıyor. Gaziantep yenilgisinden, CHP'de lider değişimi dersi çıkaran Celal Doğan, dün Sabah gazetesine verdiği röportajda, Derviş'in 'son dakikada' YTP yerine CHP'ye gitmesini, ordunun en üst kademesinden gelen telefona bağladı. Bu konuyu CHP'nin bir başka ileri geleni ile görüştüğümde, "O telefon askerden değil, ABD'den geldi" dedi. Bu açıklamayı, Derviş'e yönelik parti içi muhalefetin yürüyeceği alanın tarifi olarak nitelendiriyorum. Hangisi doğru meselesine girmiyorum.
Telefon diplomasisi
CHP kadrolarına 29 Mart randevusu veren yalnızca Derviş değil. Derviş'i sevenler de aynı yolu izlediler. CHP'nin muhtemel lider adaylarından birine; siyasi çevrelerde adı 'itibar' olarak anılan ünlü bir işadamı telefon edip, "29 Mart'tan sonra Derviş ile görüş" demiş. Bu telefonun amacı, "İş dünyası Derviş'in yanında" mesajı vermekle sınırlı da olabilir. Tabi durum gerçekten öyle mi, tartışılır.
Siyaset arenasına sokulan ve gözden kaçmaması gereken sözlerden biri de "CHP'nin başına sokaktan biri gelmeli. Tayyip gibi..." Bu sözün adresi belli: Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül. Sarıgül cephesi kımıl kımıl. Sanki Ali Sami Yen Stadı'nda amigolar...
İlk atış Sarıgül'e
Derviş, Akyol ile söyleşisinde "Büyük oy olarak Şişli Belediye Başkanı seçilen Musafa Sarıgül bana, (CHP'de umut yok, YTP'ye gir) dedi" diyerek ilk hedef atışı yapıyor. Sarıgül'ü adeta partililere ihbar eden Derviş, 'Öz CHP'li' benzeri bir alan yaratıyor.
Sarıgül ise bu açıklamaya bakın nasıl ateş püskürüyor:
"İkili yapılan görüşmeleri açıklamak deli dolu Anadolu kültürüne uymaz. Ben de o görüşmede neler söylendiğini açıklarsam" diyerek yutkunuyor. Sarıgül'ün sözleri bildiğimiz 'yer yerinden oynar' repliğini çağrıştırıyor insana.
Sarıgül, Derviş'e herkesin aklından geçen bir soruyu da yöneltiyor:
"Neden Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem (YTP kurucuları) ile fotoğraf verdin? Sen ortaya çıkmasaydın, belki partilerinden ayrılmayacaklardı."
Sarıgül'ün bu soruyu sorması hepimizin sormasından daha anlamlı. Özkan ile Sarıgül'ün dostluğu malum. Bu soru da yanıtsız kalmaz hiç şüpheniz olmasın."