Gül cumhurbaşkanı olmayı planlamadı, bunun için hiçbir kulis yapmadı, hiçbir tertibe girmedi. Erdoğan'ın siyasi lider olarak kalması durumunda Gül'den başkasının Çankaya adayı olması siyaseten imkânsızdı.Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın "üçümüzden biri" anlamına gelen açıklamaları biliniyordu. Arınç bu tavrını özel görüşmelerinde daha net ifade etmiştir elbette. Bu durumda Arınç aday olmasa bile, "düşük profilli bir aday", gizli oyla yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şu veya bu ölçüde dirençle karşılaşabilirdi.Toparlayıcı tek isim Gül'dü... Böylece siyasetin dinamikleri, Gül'ü hiç de planlamadığı, oyununu kurmadığı bir adaylığı kabule zorladı. Gül'ün adı açıklandığında AKP grubunda yaşanan sevinç patlaması, Erdoğan olmayacaksa, Gül'ün adaylıktan kaçınamayacağının siyasi kanıtıdır.Barıştıcı bir BaşkanSiyasi hırs sahibi bir cumhurbaşkanı da, siyasi krizlerde kenara çekilip dört duvar arasına kapanan bir cumhurbaşkanı da parlamenter rejimin gereklerine uygun değildir. Anayasa hukukumuzun büyük isimlerinden merhum Prof. Ali Fuat Başgil'in yarım asır önce yazdığı gibi:"Parlamenter rejimde cumhurbaşkanı tecrübe ve olgunluğuyla hükümeti uyarır. Müdahale etmeksizin tavsiyelerde bulunur. Zor anlarda liderlerle temas ederek yatıştırıcı ve arabulucu hizmetler ifa eder..." (Esas Teşkilat Hukuku, sf. 346)Gül'ün muhalefet partilerinde bile belli bir yumuşaklıkla karşılanması, Deniz Baykal dahil bütün muhalefet liderleriyle görüşmesi, yaptığı açıklamalarda her zamanki gibi yumuşak, bağdaştırıcı bir dil kullanması son derece olumlu işaretlerdir.Demokraside partiler arasında kavgalar çıkabilir; ideolojiler çatışabilir. Parlamenter rejimde cumhurbaşkanının işlevi taraflardan birinin alkışını, öbürünün tepkisini almak değil, iki taraf arasında uzlaştırıcı bir işleve sahip olmaktır.Erken seçim konusu kendisine sorulduğunda Gül'ün "Bu konular artık benim ilgi alanımın dışına çıkıyor" diye cevap vermesi, iç politikadan uzak duracağının iyi bir işaretidir.Taha Akyol