Bir zamanlar Türkiye'de, polemik konusu olmayan veya en az olan makam Cumhurbaşkanlığı makamıydı. Vatandaş olarak görev ve yetkilerini tam bilmesek de, devletin zirvesi olduğu için bu makama saygı duyar, tartışmazdık. Siyasi partiler de bu makamı tartışmalarından uzak tutarlardı. Ta ki AKP iktidarına kadar? Erdoğan'ın "çıraklık" olarak adlandırdığı ilk başbakanlık döneminde, Cumhurbaşkanı ile yaşadığı siyasi sorunları millete yansıttı. Cumhurbaşkanı adeta hükümetin önünü kesen bir kişi, cumhurbaşkanlık makamı da bir kurum olarak yansıtıldı. Bunun temelinde Erdoğan'ın açıkça ifade ettiği "başkanlık sistemi" yatmaktaydı. Yine Erdoğan'ın "kalfalık" dönemim, olarak tarif ettiği yıllarda da "başkanlık sisteminin" ilk adımları atılmaya başlandı. A. Necdet Sezer'in süresi dolmuş ve yeni cumhurbaşkanı seçilecekti. Hükümet, bu sefer de meclis (AKP) seçsin, daha sonra halk seçsin, fikrini ortaya attı. Tartışmalar başladı? AKP (Erdoğan), Gül'ünü çoktan seçmişti bile. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AKP'nin adayıydı. Tam o sıralarda bir 367 kavgası başladı. Artı dönemin Genelkurmay Başkanı'nın (Y. Büyükanıt), 27 Nisanda internete koyduğu ve seçilecek cumhurbaşkanın, "Atatürkçülüğe, laikliğe ve cumhuriyetin temel ilkelerine sözde değil özde bağlı olması gerektiğini, rejimin tehlikede olduğunu" bildiren bir bildiri yayınlandı. Kısaca hükümete "muhtıra" verilmişti. Tabi 367 tartışmaları ve bu "emuhtıra" AKP'ye, çalışmakla kazanamayacağı kadar popülarite ve oy kazandırmıştı. AKP, 367 engelini MHP'nin desteğiyle geçti. Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül oldu. "emuhtıra" ise Erdoğan ile dönemin Genelkurmay Başkanı Y. Büyükanıt arasında geçen ve "konuşulanlar mezara kadar benimle kalacak" (Y. Büyükanıt) şeklinde ifade edilen Dolmabahçe buluşmasıyla sonlandı.İktidar, Cumhurbaşkanını halkın seçmesine ve görev süresinin de 5 yıl olmasına referandumda "evet" dedirtti. Artık geriye nihai hedef için 7 yıl beklemek kalmıştı. O, 7 yıl da doldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül diyor ki, "Artık vakti geldi. Erdoğan'la oturup, konuşacağız". Erdoğan da aynı şeyi söylüyor. İyi de! Neyi konuşacaklar? Cevabı hepimiz biliyoruz. Cevaba geçmeden önce demek ki! Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsız olduğu, bütün siyasi partilere eşit mesafede olduğu vs. söylemleri bir yalanmış? En çok konuşulan plan, Abdullah Gül meydanlara inecek, AKP'nin başına geçecek, Erdoğan, Çankaya'ya çıkacak. Bunu bizzat adeta Erdoğan'ın fedailiğine soyunan AKP vekilleri söylüyor. Ama ortada büyük soru işaretleri var. Abdullah Gül, başbakan olursa Erdoğan'ın çizgisini mi devam ettirecek? Yoksa yeni bir çizgi mi belirleyecek? Bu soru muallâk. Çünkü AKP'de ki, 3 dönem şartı ve henüz ortaya çıkmayan cemaatçi vekilleri artı 17 Aralık sonrası Abdullah Gül'ün, Erdoğan'a muhalefet eden tarzı, Çankaya'ya, cemaatin önemli isimlerini davet etmesi ve Erdoğan'ın yasaklarına (twitter, youtube) karşı durması gibi?Erdoğan ne istiyor? Sorusunun cevabını Meclis başkanı, Sayın Çiçek verdi. (Erdoğan cumhurbaşkanı olursa) "siyasette çatışma çıkar." (Çatışmayı önlemek için) "Anayasanın değişmesi lazım" (mış). Sayın Çiçek de, Erdoğan'ın gönlünde yatan başkanlık sitemini işaret ediyor zannımca?Tartışılmayan, düşünülmeyen, düşünülmesine bile müsaade edilmeyen soru ise "bu coğrafyada başkanlık sisteme geçilmesinin sonuçları ne olur?" Bu sorunun cevabına Prof. Dr. Haydar Baş, 11 Nisan tarihli yazısında dikkat çekerek şöyle dedi;"? Bazı çevreler, 82 anayasasında sistem değişikliği yapılarak, başkanlık ya da yarı başkanlık düzenine geçilmesini konuşmaktalar. Böyle bir yapılanma etnik kimlikler üzerinden devam eden ayrışımların önünü açacaktır. Bu başkanlık sisteminin doğal sonucudur.Anayasadan üniter devlet, ifadesinin kaldırılması, vatandaşlık tanımının yenilenmesi, farklı dillerde eğitim, idarenin bir bütün olmaktan çıkarılması vs. yenilikler bilerek veya bilmeyerek, Atatürk cumhuriyetinin temel dinamiklerini değiştirecektir. Bizce, ülkemizin yeni bir sisteme değil, demokratik, laik cumhuriyetin devamını sağlayacak birliğe ve bütünlüğe ihtiyacı vardır.Herkesi Türk, Kürt, Laz, Çerkez ayrımına sebep olmayacak bir yaklaşımla kucaklamaya, milletimizle ordumuzu kaynaştırmaya, AleviSünniCaferi demeden bir kabul etmeye mecburuz. Varlığı bir asra uzanmamış genç cumhuriyet ancak böyle devam edebilir. Devletin başı cumhurbaşkanı da bu bakış açısına sahip olmak zorundadır?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- Sahada yaşananlar Erdoğan’ı teyit etmiyor / 17.04.2025
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025