Bilim özgür değilmiş, bilim dahi çok önemli sömürge araçlarının başında geliyormuş, çağdaş Batı medeniyeti bilimi bir silah olarak kullanarak ülkelerin topraklarına, ülkelerin kaynaklarına çörekleniyormuş…
Açık ya da gizli sömürge halindeki ülkelerin çok muhterem ulema sınıfı bu konularla pek ilgilenmez.
Ekmeğini yiyerek yetiştikleri, ekmeğini yiyerek hayatlarını devam ettirdikleri ülkelerin çocuklarına, yetişmekte olan yeni nesillerine, ezberledikleri sömürge aracı bilgileri ezberlettirmeği eğitim zannediyorlar kendilerini de eğitimci kabul ediyorlar.
Günden güne, haftadan haftaya, aydan aya ve yıldan yıla daha da fakirleşen, alım gücü tükenen, kaynakları küresel tefecilerin cebine transfer edilen bir ülkenin okumuş-yazmış kesimi olarak bu ters akışa zerre kadar bir itirazları yok, onlar için maaşlarını alıyor olmaları işlerin iyi işlediğinin bir göstergesidir!
Başından sonuna kadar, bütün aşamaları haksızlık, ahlaksızlık ve sömürü üzerine kurulmuş olan kapitalizme itirazı olmayan bir kimse branşı ne olursa olsun ilim adamı sayılabilir mi?
Mensubu bulunduğu ülkenin yabancı ordular tarafından işgali halinde hiç istifini bozmayan, rahatından ve istirahatından asla taviz vermeyen bir ordunun halk nezdinde durumu ve konumu ne ise, halkı zihnen esir edilirken, bilimsel kılıflar adı altında kaynaklarına el konulurken ses çıkarmayan sözde ilim erbabının, üniversitelerinin de durumu aynıdır.
Ne yazık ki çağdaş ulemamızın böyle bir derdi yok, hesap şuurundan yoksun oldukları için yarın torunlarının yakalarından tutacağını hesap edemiyorlar.
İktisat fakültelerinde hocalık yapan zevatın; "biz Keynes'ten böyle öğrendik, papaz Maltus'tan böyle okuduk, bu kuralın dışına çıkıp da 'kaynaklar sınırsız' diyemeyiz" şeklindeki tutum ve davranışlarını bir yere kadar anlayalım da Diyanet ve İlahiyat çevrelerin umursamazlığını nasıl anlayalım ve ne ile izah edelim?
Faizle ilgili Kur'an ayetlerini herkesten daha iyi onlar biliyorlar ve onlar okuyorlar.
Allah'ın ihsan ve ikram ettiği nimetlerin sayısız ve sınırsız olduğunu bildiren Kur'an ayetlerini herkesten daha iyi onlar biliyor ve onlar okuyorlar.
"Gökleri ve yeri yaratan, yukardan indirdiği su ile rızık olarak ürünler yetiştiren, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, nehirleri, belli yörüngelerinde yürüyen ay ve güneşi, geceyle gündüzü sizin buyruğunuza veren Allah'tır.
Hasılı O, Kendisinden dilediğiniz her şeyi verdi. Öyle ki Allah'ın size verdiği nimetleri birer birer saymaya kalkarsanız, mümkün değil, onları sayamazsınız. Gerçekten insan zalim ve nankördür." (İbrahim: 32-34).
"Ve Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız, imkan yok sayamazsınız. Şüphe yok ki, Allah suçları örten ve acıyandır." (Nahl: 18).
Bu ayetlerin de içinde bulunduğu hayat kitabımız Kur'an'ın mü'mini olan insanlar, özellikle de ilim erbabı yıllardan beridir; "kaynaklar sınırsız ve ihtiyaçlar sınırlıdır" tezini dillendiren Prof. Dr. Haydar Baş'a bir sefer olsun kulak da vermediler, destek de vermediler.
Çağdaş ulemanın böyle bir derdi yok ne yazık ki.
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025