Bütün övgüler Allah'a aittir
Bütün övgüler, nimetinden dolayı övülen, kudreti için kulluk sunulan, egemenliğine boyun eğilen, ululuğundan korkulan, katındaki arzulanan, emri bütün yaratıkları üzerinde etkin olan Allah'a aittir
03.03.2025 08:01:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Bütün övgüler, nimetinden dolayı övülen, kudreti için kulluk sunulan, egemenliğine boyun eğilen, ululuğundan korkulan, katındaki arzulanan, emri bütün yaratıkları üzerinde etkin olan Allah'a aittir.
Yüce iken üstündür. Yakın iken uludur. Her bakışın üstündedir. Ne başlangıcı vardır, ne de bitişi. Her şeyden öncedir. Her şeyi ayakta tutan süreklidir.
Her şeyi korumada zorlanmayan karşı konulmazdır. Azametiyle hâkimiyette yegâne olan güçlüdür. Gücüyle sulta kurmada tek olandır.
Hikmetiyle kanıtlarını yaratıklarına aşikâr kılmış, kudretiyle eşyayı hikmet üzere yokken icat etmiş, ilk olarak başlatıp örneksiz varlık vermiştir. Ne bir şeyden yaratmış ki, icat etme olmasın, ne bir sebebe dayanmıştır ki örneksizlikle çelişiversin. Aksine, hikmetini ve rabliğinin hakikatini göstermek için tek başına dilediğini, dilediği gibi yaratmıştır.
Ne akıllar O'nu ölçebilir, ne de vahimler O'na ulaşabilir. Ne gözler O'nu görebilir, ne de bir miktarla sınırlanabilir. Söylemler O'nu tarif etmede yetersiz kalır. Gözler O'nu görmede bitkin düşer. Nitelemeler O'nu nitelemede kaybolup gider.
Örten bir örtü olmaksızın örtünmüş, kapatan bir perde olmaksızın gizlenmiştir. Görülmeksizin tanınmış, şekillenmeksizin vasıflanmış, hacimleşmeksizin nitelenmiştir.
Allah'tan gayri bir ilah yoktur. Büyüktür, yücedir. Vahimler O'nun künhüne varmada şaşıp giderler. Akıllar O'nun sonuna ulaşmada bitkin düşerler. Ne bir vehim titizliğiyle O'na erişir, ne de bir göz keskinliğiyle O'nu görür. O'dur, asıl duyan ve bilen.
Elçileriyle yaratıklarına kanıtlarını sunmuş, her şeyi delilleriyle aydınlatmış ve elçilerini müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndermiştir ki, helak olup giden de kanıt üzere helak olsun, hayat bulan da kanıt üzere hayat bulsun. Kullar da Rableri hakkında bilmediklerini anlayıp kavrasınlar ki, tanımazken, O'nu Rab olarak tanısınlar, şirk koşmuşken, O'nu ilahlıkta teklesinler.
Ben O'nu, canlara şifa veren, hoşnutluğuna ulaştıran, bize ulaşan bol nimetlerin, sayısız ihsanların ve güzel sınamaların şükrünü eda eden bir övgüyle övüyorum.
Ve ben tanıklık ederim ki, Allah'tan başka bir ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur, tek ve yegâne ilahtır, ihtiyaçsızdır, kendine ne bir eş edinmiştir, ne de bir oğul.
Ve tanıklık ederim ki, Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) O'nun seçtiği bir kuldur ki, O'nu, resullerin arkasının kesildiği, ümmetlerin uzunca gaflete daldığı, cehaletin yayıldıkça yayıldığı, bozgunculuğun kol gezdiği, hikmetin çiğnendiği, hakkın görülmez olduğu, zorbacılığın yaygınlaştığı ve dinin kaybolup gittiği bir dönemde resul olarak göndermiştir.
Ve (tanıklık ederim ki), şayet (kullar) sakınırlar diye, içinde bilgi ve açıklama bulunan kitabı O'na indirmiştir. O kitap, eğriliği olmayan Arapça Kur'an'dır. Böylece onu insanlara beyan etmiş, bilgi üzere detaylandırmış, pek açık bir din kılmış, farzları sıralamış ve nice nice konuları kullarına açarak bildirmiştir ki, tamamında kurtuluşa götüren emareler ve doğruya kılavuzlayan nişaneler bulunmaktadır.
Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) de memur kılındığı mesajı eksiksiz olarak tebliğ etti, emredildiği vazifeyi ödünsüz olarak duyurdu, omzuna yüklenen peygamberlik ağırlıklarını hakkıyla menziline ulaştırdı. Rabbi uğruna sabretti, O'nun yolunda cihad etti. Ümmetinin hayrını diledi, onları kurtuluşa çağırdı ve onları, Kur'an'a sarılmaya teşvik etti.
Kullar için, uyacakları gidişatların, dinleyecekleri çağrıların temelini atarak ve takip edecekleri aydınlık merkezlerinin nişanelerini dikivererek de, onları kendisinden sonraki hidayet yoluna da kılavuzladı ki, kendisinden sonra da sapıklığa düşmesinler. Gerçekten de O, ümmetine çok şefkatli ve pek merhametliydi.
Görev süresi bitip de ömrü tamamlanınca ise Allah, kendi katında yaptığından hoşnut olunan, mükâfatı pek büyük olan ve saygınlığı ve makamı pek ulu olan biri olarak, ruhunu alarak kendi katına götürüverdi. Böylece O, ümmeti için arkasında, Allah'ın kitabını ve muttakilerin imamı olan vasisi Emirü'l-Müminin'i (Ali'yi) koyarak Hakk'a yürüdü ki, bu ikili (Kur'an ve İmam) birbirleriyle kaynaşarak özdeşleşen iki arkadaş olarak, her biri diğerinin doğruluğuna tanıklık eder.
İmam, Allah adına Kitap'tan, Allah'ın kullara farz kıldığı itaatini, imamın itaat ve velayetini ve zorunlu olan hakkını anlatır ki, Allah, bununla dinini kâmil kılmayı, emrini muzaffer eylemeyi, kanıtlarını açığa vurmayı ve seçkin kulları madeninde ve hayır ehlinin en seçkininde yerleştirdiği nuruyla her şeyi aydınlatmayı dilemiştir.
Böylece Allah, Peygamberimizin Ehlibeytinden olan Hidayet İmamları aracılığıyla dinini aydınlatmış; onların kanalından gidişat yollarını aşikâr etmiş; onların varlığından gizli ilim çeşmelerini coşturmuş; onları, kendisinin tanınma yolları, dininin nişaneleri, kendisiyle yaratıkları arasındaki kapıcıları ve hakkının bilinmesine açılan kapılar yapmış ve onları kendi gizli sırrına muttali eylemiştir.
Onlardan bir İmam görevini tamamlayıp da hakka yürüdükçe, Allah onun arkasından kulları için açıklayıcı, hidayet edici ve aydınlatıcı bir imam tayin eder.
Koruyup kollayan bir imam ki, hem hak ile kılavuzluk eder hem de hakkı uygularlar. Onlar, Allah'ın kullarına olan tanıkları, davetçileri ve yöneticilerdirler.
Onların kılavuzluğuyla kullar dinlerini yaşarlar, onların nuruyla ülkeler aydınlığa kavuşurlar. Allah onları, insanların hayatı, karanlığın meşaleleri, sözün anahtarları ve İslam'ın direkleri kılmıştır." (Muhammed bin Yakub el-Kuleyni Usul-u Kâfi eserinden)
Yüce iken üstündür. Yakın iken uludur. Her bakışın üstündedir. Ne başlangıcı vardır, ne de bitişi. Her şeyden öncedir. Her şeyi ayakta tutan süreklidir.
Her şeyi korumada zorlanmayan karşı konulmazdır. Azametiyle hâkimiyette yegâne olan güçlüdür. Gücüyle sulta kurmada tek olandır.
Hikmetiyle kanıtlarını yaratıklarına aşikâr kılmış, kudretiyle eşyayı hikmet üzere yokken icat etmiş, ilk olarak başlatıp örneksiz varlık vermiştir. Ne bir şeyden yaratmış ki, icat etme olmasın, ne bir sebebe dayanmıştır ki örneksizlikle çelişiversin. Aksine, hikmetini ve rabliğinin hakikatini göstermek için tek başına dilediğini, dilediği gibi yaratmıştır.
Ne akıllar O'nu ölçebilir, ne de vahimler O'na ulaşabilir. Ne gözler O'nu görebilir, ne de bir miktarla sınırlanabilir. Söylemler O'nu tarif etmede yetersiz kalır. Gözler O'nu görmede bitkin düşer. Nitelemeler O'nu nitelemede kaybolup gider.
Örten bir örtü olmaksızın örtünmüş, kapatan bir perde olmaksızın gizlenmiştir. Görülmeksizin tanınmış, şekillenmeksizin vasıflanmış, hacimleşmeksizin nitelenmiştir.
Allah'tan gayri bir ilah yoktur. Büyüktür, yücedir. Vahimler O'nun künhüne varmada şaşıp giderler. Akıllar O'nun sonuna ulaşmada bitkin düşerler. Ne bir vehim titizliğiyle O'na erişir, ne de bir göz keskinliğiyle O'nu görür. O'dur, asıl duyan ve bilen.
Elçileriyle yaratıklarına kanıtlarını sunmuş, her şeyi delilleriyle aydınlatmış ve elçilerini müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndermiştir ki, helak olup giden de kanıt üzere helak olsun, hayat bulan da kanıt üzere hayat bulsun. Kullar da Rableri hakkında bilmediklerini anlayıp kavrasınlar ki, tanımazken, O'nu Rab olarak tanısınlar, şirk koşmuşken, O'nu ilahlıkta teklesinler.
Ben O'nu, canlara şifa veren, hoşnutluğuna ulaştıran, bize ulaşan bol nimetlerin, sayısız ihsanların ve güzel sınamaların şükrünü eda eden bir övgüyle övüyorum.
Ve ben tanıklık ederim ki, Allah'tan başka bir ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur, tek ve yegâne ilahtır, ihtiyaçsızdır, kendine ne bir eş edinmiştir, ne de bir oğul.
Ve tanıklık ederim ki, Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) O'nun seçtiği bir kuldur ki, O'nu, resullerin arkasının kesildiği, ümmetlerin uzunca gaflete daldığı, cehaletin yayıldıkça yayıldığı, bozgunculuğun kol gezdiği, hikmetin çiğnendiği, hakkın görülmez olduğu, zorbacılığın yaygınlaştığı ve dinin kaybolup gittiği bir dönemde resul olarak göndermiştir.
Ve (tanıklık ederim ki), şayet (kullar) sakınırlar diye, içinde bilgi ve açıklama bulunan kitabı O'na indirmiştir. O kitap, eğriliği olmayan Arapça Kur'an'dır. Böylece onu insanlara beyan etmiş, bilgi üzere detaylandırmış, pek açık bir din kılmış, farzları sıralamış ve nice nice konuları kullarına açarak bildirmiştir ki, tamamında kurtuluşa götüren emareler ve doğruya kılavuzlayan nişaneler bulunmaktadır.
Muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) de memur kılındığı mesajı eksiksiz olarak tebliğ etti, emredildiği vazifeyi ödünsüz olarak duyurdu, omzuna yüklenen peygamberlik ağırlıklarını hakkıyla menziline ulaştırdı. Rabbi uğruna sabretti, O'nun yolunda cihad etti. Ümmetinin hayrını diledi, onları kurtuluşa çağırdı ve onları, Kur'an'a sarılmaya teşvik etti.
Kullar için, uyacakları gidişatların, dinleyecekleri çağrıların temelini atarak ve takip edecekleri aydınlık merkezlerinin nişanelerini dikivererek de, onları kendisinden sonraki hidayet yoluna da kılavuzladı ki, kendisinden sonra da sapıklığa düşmesinler. Gerçekten de O, ümmetine çok şefkatli ve pek merhametliydi.
Görev süresi bitip de ömrü tamamlanınca ise Allah, kendi katında yaptığından hoşnut olunan, mükâfatı pek büyük olan ve saygınlığı ve makamı pek ulu olan biri olarak, ruhunu alarak kendi katına götürüverdi. Böylece O, ümmeti için arkasında, Allah'ın kitabını ve muttakilerin imamı olan vasisi Emirü'l-Müminin'i (Ali'yi) koyarak Hakk'a yürüdü ki, bu ikili (Kur'an ve İmam) birbirleriyle kaynaşarak özdeşleşen iki arkadaş olarak, her biri diğerinin doğruluğuna tanıklık eder.
İmam, Allah adına Kitap'tan, Allah'ın kullara farz kıldığı itaatini, imamın itaat ve velayetini ve zorunlu olan hakkını anlatır ki, Allah, bununla dinini kâmil kılmayı, emrini muzaffer eylemeyi, kanıtlarını açığa vurmayı ve seçkin kulları madeninde ve hayır ehlinin en seçkininde yerleştirdiği nuruyla her şeyi aydınlatmayı dilemiştir.
Böylece Allah, Peygamberimizin Ehlibeytinden olan Hidayet İmamları aracılığıyla dinini aydınlatmış; onların kanalından gidişat yollarını aşikâr etmiş; onların varlığından gizli ilim çeşmelerini coşturmuş; onları, kendisinin tanınma yolları, dininin nişaneleri, kendisiyle yaratıkları arasındaki kapıcıları ve hakkının bilinmesine açılan kapılar yapmış ve onları kendi gizli sırrına muttali eylemiştir.
Onlardan bir İmam görevini tamamlayıp da hakka yürüdükçe, Allah onun arkasından kulları için açıklayıcı, hidayet edici ve aydınlatıcı bir imam tayin eder.
Koruyup kollayan bir imam ki, hem hak ile kılavuzluk eder hem de hakkı uygularlar. Onlar, Allah'ın kullarına olan tanıkları, davetçileri ve yöneticilerdirler.
Onların kılavuzluğuyla kullar dinlerini yaşarlar, onların nuruyla ülkeler aydınlığa kavuşurlar. Allah onları, insanların hayatı, karanlığın meşaleleri, sözün anahtarları ve İslam'ın direkleri kılmıştır." (Muhammed bin Yakub el-Kuleyni Usul-u Kâfi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.