Uzun yıllar Osmanlı'ya payitaht olduğundan mıdır, bağrında o ulu çınara adını veren Osman Gazi'yi, oğlu Orhan Gazi'yi sakladığından mıdır ve daha bir çok sebepleri var mıdır; Bursa hala Osmanlı kokan, şehre girenleri yer yer Osmanlı fotoğrafları ile karşılayan ender şehirlerimizden biridir.
Modern şehirciliğin getirdiği bütün olumsuzluklar, Bursa yeşilinin üzerine bir kabus, bir karabulut gibi çöken beton yığınları fazlası ile burada da var. Ama her şeye rağmen bütün bu tahribatlara direnebilmiş, dalını budağını, köklerini, gövdesini modern şehirciliğin saldırılarından koruyabilmiş ulu çınarlar ve bu çınarları koltuğunun dibinde saklayan Ulu Camiler sayesinde Bursa, Osmanlı'dan renkler, hevenkler, desenler, hendeseler taşıyor.
Bursa'nın giriş kapılarında, bir Avrupa kenti olduğuna dair levhalar asılmıştır. Mesela, daha önce, "Osmanlı Beldesi Gürsu İlçemize Hoşgeldiniz" levhasından, yeni yönetim, "Osmanlı Beldesi" kısmını kesip atmıştır, yani Osmanlı'dan, izlerinden bilinçli bir kaçış söz konusu. Bu zihniyetin temsilcilerine sormak hakkımızdır zannediyorum: Osmanlı'dan kalan ve bir türlü kurutup kesemediğiniz çınarları nereye saklayacaksınız? Göklere uzanan ve şehrin hangi yanından girerseniz girin sizi kucaklayan Ulu Cami'nin minarelerini, kubbelerini nereye, nasıl saklayacaksınız? Tophane'nin tepesinden şehri gözetleyen Osman Gazi'nin, Orhan Gazi'nin türbelerini nereye saklayacaksınız? Üftade, Emir Sultan, Somuncu Baba gibi mübarek isimleri, silinmez resimleri nasıl saklayacaksınız?
Kim ne derse desin, neyi hangi abuk-subuk levhayı asarsa assın, İstiklal Marşı'mızda geçen; "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda/Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" mısralarının anlattığı, bu mısraların anlattığı çerçeveye aynen uyan cennet köşelerimizden biridir Bursa...
Sadece ve sadece hat sanatımızın şaheserlerini Ulu Cami duvarlarında, direklerinde seyretmek için, yine 6666 parçadan yapılmış ve hiçbir çivi kullanılmadan inşa edilmiş, yüzyıllardır ayakta duran Ulu Cami minberini saatlerce, doya doya seyretmek için Bursa'ya uğramaya değer.
Mevlid-i Şerif'in müellifi, Süleyman Çelebi'nin de Bursa'da yattığını ve o meşhur, yüzyıllardır taptaze duran Mevlid'in Bursa'da yazıldığını da düşünürsek; Bursa'nın ne büyük eserlere, nice mübarek doğuşlara evsahipliği yaptığını birazcık anlamış oluruz.
Yabancılara toprak satışı furyasından en çok yara alan illerimizden birinin de Bursa oluşu, ecnebilerin aldıkları arazilerin kilometrelerle ifade ediliyor olması içimizi burkan, yüreğimizi acıtan haberler maalesef.
Modern şehirciliğin getirdiği bütün olumsuzluklar, Bursa yeşilinin üzerine bir kabus, bir karabulut gibi çöken beton yığınları fazlası ile burada da var. Ama her şeye rağmen bütün bu tahribatlara direnebilmiş, dalını budağını, köklerini, gövdesini modern şehirciliğin saldırılarından koruyabilmiş ulu çınarlar ve bu çınarları koltuğunun dibinde saklayan Ulu Camiler sayesinde Bursa, Osmanlı'dan renkler, hevenkler, desenler, hendeseler taşıyor.
Bursa'nın giriş kapılarında, bir Avrupa kenti olduğuna dair levhalar asılmıştır. Mesela, daha önce, "Osmanlı Beldesi Gürsu İlçemize Hoşgeldiniz" levhasından, yeni yönetim, "Osmanlı Beldesi" kısmını kesip atmıştır, yani Osmanlı'dan, izlerinden bilinçli bir kaçış söz konusu. Bu zihniyetin temsilcilerine sormak hakkımızdır zannediyorum: Osmanlı'dan kalan ve bir türlü kurutup kesemediğiniz çınarları nereye saklayacaksınız? Göklere uzanan ve şehrin hangi yanından girerseniz girin sizi kucaklayan Ulu Cami'nin minarelerini, kubbelerini nereye, nasıl saklayacaksınız? Tophane'nin tepesinden şehri gözetleyen Osman Gazi'nin, Orhan Gazi'nin türbelerini nereye saklayacaksınız? Üftade, Emir Sultan, Somuncu Baba gibi mübarek isimleri, silinmez resimleri nasıl saklayacaksınız?
Kim ne derse desin, neyi hangi abuk-subuk levhayı asarsa assın, İstiklal Marşı'mızda geçen; "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda/Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" mısralarının anlattığı, bu mısraların anlattığı çerçeveye aynen uyan cennet köşelerimizden biridir Bursa...
Sadece ve sadece hat sanatımızın şaheserlerini Ulu Cami duvarlarında, direklerinde seyretmek için, yine 6666 parçadan yapılmış ve hiçbir çivi kullanılmadan inşa edilmiş, yüzyıllardır ayakta duran Ulu Cami minberini saatlerce, doya doya seyretmek için Bursa'ya uğramaya değer.
Mevlid-i Şerif'in müellifi, Süleyman Çelebi'nin de Bursa'da yattığını ve o meşhur, yüzyıllardır taptaze duran Mevlid'in Bursa'da yazıldığını da düşünürsek; Bursa'nın ne büyük eserlere, nice mübarek doğuşlara evsahipliği yaptığını birazcık anlamış oluruz.
Yabancılara toprak satışı furyasından en çok yara alan illerimizden birinin de Bursa oluşu, ecnebilerin aldıkları arazilerin kilometrelerle ifade ediliyor olması içimizi burkan, yüreğimizi acıtan haberler maalesef.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025