Emre AKMAN
Futbol dünyasındaki şike tartışmasından bahsetmeyeceğiz. Ancak, futboldaki şike olaylarını telefon dinleme sayesinde elde eden kartel medyası bunu büyük bir gazetecilik başarısı olarak sunarken ne hikmetse Türkiye'nin AB temsilcisi Karen Fogg'un gizli yazışmalarını açıklayan Doğu Perinçek'i yerden yere vuruyor.
Perinçek'i eleştirmekle kalmıyor, bu gizli bilgilerin anacak Genelkurmay tarafından bilineceğini ifade ederek Genelkurmay'ı sorumlu tutmaya kalkıyor.
Fogg'un gizli yazışmaları birilerini öyle telaşa düşürdü ki çıkardıkları tamtamla, Perinçek'in usulsüz dinlediği iddialarıyla işin muhtevasını unutturmaya çalışıyorlar.
Bununla da yetinmeyerek adeta tüm Türkiye'yi suçlu ilân ediyorlar.
Yahu şu Fogg'un hiç mi suçu yok? "Cumhurbaşkanı'na nasıl haddini bildirdiğini söyleyebilir? Şifreli gizli yazışmalar nasıl yapabilir? Fogg'un kurduğu AB çetesinin siyaset, bürokrasi ve medya ayağında kimler var?" gibi hayatî soruları soran medyadaki birkaç "milli kuvvet" neredeyse linç edilecek.
Bu millî kuvvetlerden AB'nin, Fogg'un rahatsız olması normal. Ama onlardan daha telaşlı koroya ne demeli? Yoksa Perinçek'in elindeki bilgileri açıklamasının önüne geçmek için mi uğraşıyorlar?
Fogg ile aralarındaki gizli aşkın ve sırların milletin önüne saçılmasından mı korkuyorlar?
Gizli yazışmaların kilit ismi Yılmaz, "Bu bilgiler asılsız olabilir" diyerek ilk günde aradan sıyrıldı.
Ama "milli kuvvetleri" sindirmekle görevli medyatörler "milli kuvvetlere" kalemlerini doğrultmaya devam ediyorlar.
Hele içlerinden biri var ki...
Ne bu şiddet, bu celal dedirtecek cinsten olduğu yerde tekmeleniyor.
Siz onu Tayyip Erdoğan'ın gölgesi gibi Davos toplantılarında dolandırdığı günden beri tanıyorsunuz.
Erdoğan'ın danışmanı Ömer Çelik, bakın ne diyor: Görüntü vahimdir. Olan biten, Türkiye'yi herkesle kavgalı bir duruma sokmuştur. Türkiye AB ilişkilerinde olabilecek "en taşralı" ve zararlı polemik, bir suçun işlenmesi üzerinden ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Hazret, Türkiye'nin savunma refleksini "taşralı"lık olarak nitelendiriyor. Sanırsınız ömrü New York veya Paris'te geçmiş. Ne kadar da "şehirli" pozlara giriyor.
Bu küresel köyün kavalcısına soralım. ABD, NSA'sıyla CIA'sıyla bilgisayar ve uydu şebekeleri ile "yatak odamızı dahi dinliyor" diyen siz küreselciler, bütün bunları küreselleşmenin meziyetleri olarak anlatıyordunuz. Ne oldu şimdi? Aynı yöntemle Türkiye'nin dinlemesinden neden gocunuyorsunuz?
Bu telaş, millî kuvvetlerin ne kadar iyi bir iş yaptığını yeterince göstermiyor mu?
Futbol dünyasındaki şike tartışmasından bahsetmeyeceğiz. Ancak, futboldaki şike olaylarını telefon dinleme sayesinde elde eden kartel medyası bunu büyük bir gazetecilik başarısı olarak sunarken ne hikmetse Türkiye'nin AB temsilcisi Karen Fogg'un gizli yazışmalarını açıklayan Doğu Perinçek'i yerden yere vuruyor.
Perinçek'i eleştirmekle kalmıyor, bu gizli bilgilerin anacak Genelkurmay tarafından bilineceğini ifade ederek Genelkurmay'ı sorumlu tutmaya kalkıyor.
Fogg'un gizli yazışmaları birilerini öyle telaşa düşürdü ki çıkardıkları tamtamla, Perinçek'in usulsüz dinlediği iddialarıyla işin muhtevasını unutturmaya çalışıyorlar.
Bununla da yetinmeyerek adeta tüm Türkiye'yi suçlu ilân ediyorlar.
Yahu şu Fogg'un hiç mi suçu yok? "Cumhurbaşkanı'na nasıl haddini bildirdiğini söyleyebilir? Şifreli gizli yazışmalar nasıl yapabilir? Fogg'un kurduğu AB çetesinin siyaset, bürokrasi ve medya ayağında kimler var?" gibi hayatî soruları soran medyadaki birkaç "milli kuvvet" neredeyse linç edilecek.
Bu millî kuvvetlerden AB'nin, Fogg'un rahatsız olması normal. Ama onlardan daha telaşlı koroya ne demeli? Yoksa Perinçek'in elindeki bilgileri açıklamasının önüne geçmek için mi uğraşıyorlar?
Fogg ile aralarındaki gizli aşkın ve sırların milletin önüne saçılmasından mı korkuyorlar?
Gizli yazışmaların kilit ismi Yılmaz, "Bu bilgiler asılsız olabilir" diyerek ilk günde aradan sıyrıldı.
Ama "milli kuvvetleri" sindirmekle görevli medyatörler "milli kuvvetlere" kalemlerini doğrultmaya devam ediyorlar.
Hele içlerinden biri var ki...
Ne bu şiddet, bu celal dedirtecek cinsten olduğu yerde tekmeleniyor.
Siz onu Tayyip Erdoğan'ın gölgesi gibi Davos toplantılarında dolandırdığı günden beri tanıyorsunuz.
Erdoğan'ın danışmanı Ömer Çelik, bakın ne diyor: Görüntü vahimdir. Olan biten, Türkiye'yi herkesle kavgalı bir duruma sokmuştur. Türkiye AB ilişkilerinde olabilecek "en taşralı" ve zararlı polemik, bir suçun işlenmesi üzerinden ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Hazret, Türkiye'nin savunma refleksini "taşralı"lık olarak nitelendiriyor. Sanırsınız ömrü New York veya Paris'te geçmiş. Ne kadar da "şehirli" pozlara giriyor.
Bu küresel köyün kavalcısına soralım. ABD, NSA'sıyla CIA'sıyla bilgisayar ve uydu şebekeleri ile "yatak odamızı dahi dinliyor" diyen siz küreselciler, bütün bunları küreselleşmenin meziyetleri olarak anlatıyordunuz. Ne oldu şimdi? Aynı yöntemle Türkiye'nin dinlemesinden neden gocunuyorsunuz?
Bu telaş, millî kuvvetlerin ne kadar iyi bir iş yaptığını yeterince göstermiyor mu?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.