‘Bu sancak Resûlullah’a karşı açıldı’
Hz. Ammar, doksanı aşmış bir ihtiyardı. Öyle olduğu halde Sıffin’de hem hücum ediyor, hem de, “Ey halk, cennete yürüyüş” diye bağırıyordu. Bir aralık As oğlu Amr’ın sancağını gördü, “Vallahi bu sancak, Resûlullah’a karşı da üç kere savaşmıştı; bu seferki savaşı da onlardan hayırlı değil” dedi
19.07.2022 06:00:00





Sıffin günü Hz. Ammar, maiyetindeki fırkayla düşmana saldırdı. Uzaktan gözüne ilişen Amr'a bağırdı: "Ey Amr, dinini sattın, Mısır'ı aldın."
Sonra hücum etti. Aynı zamanda şu recezi okumaktaydı: "Allah gerçektir, gerçek söylemiştir. Uludur Rabbim, yücedir. Rabbim, sen benim şehit olmamı yaklaştır, şehit olarak ölmeyi çok isterim, severim. Geriye dönmeden hücum ederken ölmek, bütün ölümlerden üstündür. Bu çeşit ölen kişiler, cennetlerde Rablerinin indinde cennet ırmaklarının sularından içerler. Zencefil kokan miskle karışık şerbetle susuzluklarını giderirler."
Sonra dedi ki: "Allah'ım, sen de bilirsin ki razılığın şu denize atılmamda olsa, bunu bilsem çekinmeden kendimi atarım. Allah'ım, bilsem ki razılığın, kılıcımı yere dayayıp karnımı kılıca vererek ucu sırtımdan çıkıncaya dek üstüne abanmaktadır, hiç çekinmeden, bu işi yaparım. Bugün şu kötü kişilerle savaştan daha ziyade razı olacağın bir iş olduğunu bilseydim o işle uğraşırdım."
Hz. Ammar, o gün, "Nerde Rabbinin razılığını isteyen, nerde malından, oğlundan geçip Allah rızasını ede etmeyi dileyen" diye bağırıyor, yanındakilere, "Ey halk, Osman'ın kanını almak isteyen şu kavme saldırın" diyordu.
Savaşırken Utbe oğlu Haşim'e rastladı. Ona yaklaşıp, "Hücum, anam-babam sana feda olsun ey Haşim hücum" diye bağırdı ve "Ey Haşim, cennet kılıçların gölgesi altında, ölüm mızrakların ucunda. Gök kapıları açıldı, kara gözlü huriler bezendi" dedi.
Hz. Ammar, doksanı aşmış bir ihtiyardı. Öyle olduğu halde hem hücum ediyor, hem de, "Ey halk, cennete yürüyüş" diye bağırıyordu.
Bir aralık As oğlu Amr'ın sancağını gördü, "Vallahi bu sancak, Resûlullah'a karşı da üç kere savaşmıştı; bu seferki savaşı da onlardan hayırlı değil" dedi.
Sonra şu recezi okudu: "Biz, sizinle Kur'an'ın tenzili için savaşmıştık, bugün de te'vili için savaşıyoruz. Kılıçlarımızla başlarını, gözlerini yaracağız. Bugün ya dost dostundan ayrılır, ya hak, yoluna girer, yücelir."
Bu sırada susadı. Kolları uzun bir kadın kendisine bir kırba sundu. Kırbada su karıştırılmış süt vardı. Ammar bunu içince dedi ki: "Cennet kılıçların altında. Bugün sevgililerime, Hz. Muhammed'e ve O'na uyanlara kavuşacağım. Vallahi başımızı yarsalar, canımızı alsalar gene iyiden iyiye biliyoruz ki biz haklıyız, onlar bâtıla tâbi."
Bir rivayette süt sunan Raşid adlı bir köleydi. Ammar sonra gene savaşa başladı.
Bu sırada İbn-i Cevn el- Sekseki ve Ebu'l-Gaadiye el- Fizari adlı iki adam, Ammar'a hücum ettiler. Ebu'l-Gaadiye, bir fırsatını bulup Hz. Ammar'ı yaraladı. İbn-i Cevn de mübarek başını bedeninden ayırdı.
Sonra hücum etti. Aynı zamanda şu recezi okumaktaydı: "Allah gerçektir, gerçek söylemiştir. Uludur Rabbim, yücedir. Rabbim, sen benim şehit olmamı yaklaştır, şehit olarak ölmeyi çok isterim, severim. Geriye dönmeden hücum ederken ölmek, bütün ölümlerden üstündür. Bu çeşit ölen kişiler, cennetlerde Rablerinin indinde cennet ırmaklarının sularından içerler. Zencefil kokan miskle karışık şerbetle susuzluklarını giderirler."
Sonra dedi ki: "Allah'ım, sen de bilirsin ki razılığın şu denize atılmamda olsa, bunu bilsem çekinmeden kendimi atarım. Allah'ım, bilsem ki razılığın, kılıcımı yere dayayıp karnımı kılıca vererek ucu sırtımdan çıkıncaya dek üstüne abanmaktadır, hiç çekinmeden, bu işi yaparım. Bugün şu kötü kişilerle savaştan daha ziyade razı olacağın bir iş olduğunu bilseydim o işle uğraşırdım."
Hz. Ammar, o gün, "Nerde Rabbinin razılığını isteyen, nerde malından, oğlundan geçip Allah rızasını ede etmeyi dileyen" diye bağırıyor, yanındakilere, "Ey halk, Osman'ın kanını almak isteyen şu kavme saldırın" diyordu.
Savaşırken Utbe oğlu Haşim'e rastladı. Ona yaklaşıp, "Hücum, anam-babam sana feda olsun ey Haşim hücum" diye bağırdı ve "Ey Haşim, cennet kılıçların gölgesi altında, ölüm mızrakların ucunda. Gök kapıları açıldı, kara gözlü huriler bezendi" dedi.
Hz. Ammar, doksanı aşmış bir ihtiyardı. Öyle olduğu halde hem hücum ediyor, hem de, "Ey halk, cennete yürüyüş" diye bağırıyordu.
Bir aralık As oğlu Amr'ın sancağını gördü, "Vallahi bu sancak, Resûlullah'a karşı da üç kere savaşmıştı; bu seferki savaşı da onlardan hayırlı değil" dedi.
Sonra şu recezi okudu: "Biz, sizinle Kur'an'ın tenzili için savaşmıştık, bugün de te'vili için savaşıyoruz. Kılıçlarımızla başlarını, gözlerini yaracağız. Bugün ya dost dostundan ayrılır, ya hak, yoluna girer, yücelir."
Bu sırada susadı. Kolları uzun bir kadın kendisine bir kırba sundu. Kırbada su karıştırılmış süt vardı. Ammar bunu içince dedi ki: "Cennet kılıçların altında. Bugün sevgililerime, Hz. Muhammed'e ve O'na uyanlara kavuşacağım. Vallahi başımızı yarsalar, canımızı alsalar gene iyiden iyiye biliyoruz ki biz haklıyız, onlar bâtıla tâbi."
Bir rivayette süt sunan Raşid adlı bir köleydi. Ammar sonra gene savaşa başladı.
Bu sırada İbn-i Cevn el- Sekseki ve Ebu'l-Gaadiye el- Fizari adlı iki adam, Ammar'a hücum ettiler. Ebu'l-Gaadiye, bir fırsatını bulup Hz. Ammar'ı yaraladı. İbn-i Cevn de mübarek başını bedeninden ayırdı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.