Tarihimiz öyle zenginliklerle doludur ki dünyada bir örneğini bulmak çok zordur. Her medeniyet bulunduğu zaman ve mekana kendi imzasını atar. Eğitimden sosyal hayata, inancından örfüne, ticaretten sanata topyekün bütün değerleri o milletin kimliğini oluşturur. Yaşadığı yerlerde bıraktığı eserler bu kimliği ortaya koyar. Bunlar o medeniyetin izleridir. Yaptığı hizmetler ortaya koyduğu eserler o milletin medeniyet seviyesini ortaya koyar. Bu o medeniyetin bir parçası olan insanın; yaşayışının, bakış açısının bir tezahürüdür. Medeniyetleri birbirinden ayıran, onların özünde nasıl bir insan modeli olduğudur.
Bizim medeniyetimiz bu insan modelini inancından almış onu karakterine nakşetmiştir. Bunun içindir ki yardımseverlik özelliğini vakıflarda kurumsallaştırmış, bunun içindir ki misafirperverliğini Han'larda Kervansaray'larda abideleştirmiş, bunun içindir ki sanat anlayışını Hat'lardaki güzellikle ortaya çıkarmış...Hülasa hangi sahada olsa bu insan işin temelinde olduğu için, eserler aslında bu insanın güzelliğini ortaya çıkarmıştır.
İşte bu yüzden Osmanlı bu inancın kaynağını hürmetle en zirveye çıkarmıştır. Osmanlının Hicaz'daki hizmetleri bu hürmetin, bir anlamda teşekkürün bir ürünüdür: 1908 yılında II. Abdülhamit tarafından inşasına başlanan, başkent İstanbul'u Mekke, Medine, Şam ve Kızıldeniz'e ulaştıran Hicaz demiryolu, II. Mahmut tarafından yaptırılan ve daha sonra kubbesine II. Abdülhamit tarafından 24 ayar som altın hilal yaptırılan Kubbetu-l hadra (yeşil kubbe), Bugünkü hali Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılan Mescid-i Kıbleteyn, II. Mahmut tarafından yaptırılan Kuba mescidi, Uhud şehitliği
İşte bizim ecdadımız inancına böyle özen göstermiştir. O değerlerini ifade eden ya da O'nu çağrıştıran her emaneti en güzel şekilde korumuş ve O'na hürmet etmiştir. O inanca sahip olmak kadar O'na sahip çıkmak kadar önemlidir. O'nu izzet ve şerefle koruyacak şecaat ve kahramanlıkta da en zirveye çıkmıştır.
Öyle bir devirden geçiyoruz ki Hicaz'daki hizmetler tahrif edilmiş ülkemizdeki kimi eserlerde bu medeniyetin izleri kazınmakta, isimleri değiştirilmekte, ikonlar ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. Daha öncesinde dinler arası diyalog misyonerleri insanlarımızın kalplerindeki bu medeniyetin izlerini silmekte, peşi sıra Anadolu'da başka ayak izlerine zemin hazırlamaktadırlar. Fakat bütün bunlara rağmen Milletinin öz değerlerine bağlı insanlar vardır ki, bunlar bu medeniyetin izlerini hala taşımaktadırlar.
Kazım ÜSTÜN
Bizim medeniyetimiz bu insan modelini inancından almış onu karakterine nakşetmiştir. Bunun içindir ki yardımseverlik özelliğini vakıflarda kurumsallaştırmış, bunun içindir ki misafirperverliğini Han'larda Kervansaray'larda abideleştirmiş, bunun içindir ki sanat anlayışını Hat'lardaki güzellikle ortaya çıkarmış...Hülasa hangi sahada olsa bu insan işin temelinde olduğu için, eserler aslında bu insanın güzelliğini ortaya çıkarmıştır.
İşte bu yüzden Osmanlı bu inancın kaynağını hürmetle en zirveye çıkarmıştır. Osmanlının Hicaz'daki hizmetleri bu hürmetin, bir anlamda teşekkürün bir ürünüdür: 1908 yılında II. Abdülhamit tarafından inşasına başlanan, başkent İstanbul'u Mekke, Medine, Şam ve Kızıldeniz'e ulaştıran Hicaz demiryolu, II. Mahmut tarafından yaptırılan ve daha sonra kubbesine II. Abdülhamit tarafından 24 ayar som altın hilal yaptırılan Kubbetu-l hadra (yeşil kubbe), Bugünkü hali Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılan Mescid-i Kıbleteyn, II. Mahmut tarafından yaptırılan Kuba mescidi, Uhud şehitliği
İşte bizim ecdadımız inancına böyle özen göstermiştir. O değerlerini ifade eden ya da O'nu çağrıştıran her emaneti en güzel şekilde korumuş ve O'na hürmet etmiştir. O inanca sahip olmak kadar O'na sahip çıkmak kadar önemlidir. O'nu izzet ve şerefle koruyacak şecaat ve kahramanlıkta da en zirveye çıkmıştır.
Öyle bir devirden geçiyoruz ki Hicaz'daki hizmetler tahrif edilmiş ülkemizdeki kimi eserlerde bu medeniyetin izleri kazınmakta, isimleri değiştirilmekte, ikonlar ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır. Daha öncesinde dinler arası diyalog misyonerleri insanlarımızın kalplerindeki bu medeniyetin izlerini silmekte, peşi sıra Anadolu'da başka ayak izlerine zemin hazırlamaktadırlar. Fakat bütün bunlara rağmen Milletinin öz değerlerine bağlı insanlar vardır ki, bunlar bu medeniyetin izlerini hala taşımaktadırlar.
Kazım ÜSTÜN