Başbakan Tayyip Erdoğan, Antalya Belek'ta mescit garnitürlü kilise-havra açtı.
Havra açtı.
Böylece 80 yılda hiçbir devlet adamımızın yapamadığı bir iş yaptı. Resmen Lozan Anlaşması'nı deldi.
Devlet yetkilisi eliyle, devletin kuruluş senedi olarak kabul edilen anlaşma delik deşik edildi.
Sadece 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde değil, bin küsür yıllık İslam medeniyeti tarihinde Erdoğan'ın yaptığını yapan yok.
Mescit garnitürlü kilise açan yok, havra açan yok.
Muhafazakâr tabana bunu hiçkimse izah edemez. Edemiyor.
Başörtüsü meselesine gelince tık yok, imam-hatip işi olunca tak yok, Kur'an kursu meselesi olunca izinsiz kurs açma bahanesiyle 1-2 yıl ceza var. Kiliseye sıra gelince devleti seferber edeceksiniz, havraya sıra gelince başbakanlığı seferber edeceksiniz; bütün bu yaptıklarınız devletin kuruluş senedini delik deşik edecek... Böyle işlere cesaret bulacaksınız; muhafazakar tabanın taleplerine gelince tıssslayacaksınız... Bunun izahı yoktur, olmaz muhafazakar taban nezdinde.
İzah etmek için bir şeylerin çarpıtılması, ölçünün değiştirilmesi şart.
Ne hazindir ki, bu işi sakallılarımıza, Müslüman kılıklı dostlarımıza yaptırıyorlar.
Zaman'dan sakallı Ahmet Şahin'e "Ehl-i kitap ile amentüde ittifakımız var!" diye yazdırdıkları gibi.
Başbakan'ın mescit garnitürlü kilise-havra açma işini hazmettirme vazifesini de Yeni Şafak'tan sakallı Ahmet Taşgetiren üstlenmiş.
"Dinler Bahçesi iyi güzel, de..." diye başlamış Taşgetiren. "Erdoğan Belek'te, cami, kilise ve havranın yanyana olduğu "Dinler Bahçesi" ni açarken, Fatih Sultan Mehmet'in, Bosna'daki Latin papazlarına verdiği emannameyi okudu" diye devam etmiş.
Olmaz sayın Taşgetiren olmaz. Tutmaz bu ölçü.
Fatih2in ve sair hükümdarların yaptığı iş, fethettikleri yerlerdeki halkların inançlarına, din ve vicdan özgürlüklerine saygının ifadesi olarak verilen emannamedir. Sizn can, mal, namus, din ve vicdan emniyeti benim teminatım altındadır, bu emniyetleri kendi emniyetim gibi koruyacağımı taahhüd ediyorum demektir. Yoksa asırlardan beri İslam'ı bağrında barındıran mukaddes topraklarda kilise açmak değil, havra açmak değil o iş.
Fatih cennetmekanın medrese kitaplarında, başbakan erdoğan'ın Milli Eğitim'inin din dersi kitaplarında olduğu gibi "Hristiyanlık, yahudilik ve İslamiyet ilahi dinlerdir, hepsinde iman ve ahlak gibi esaslar ortaktır" diye yazmazdı.
Erdoğan'ın işi fatih'inkine benzemez. Hiç benzemez.
Zira İslam tarihi boyunca Erdoğan'ın yaptığı işi yapan bir yöneticiye rastlanmamaıştır. Sadece Endülüs Emevi devletinin son döneminde bir idareci bu işi yapmaya kalkışmış; üç-beş yıl sonra ne Endülüs kalmış, ne Kurtuba. Taş üstüne taş, omuz üstüne baş bırakmamışlar Haçlılar.
Anladınız mı sayın Taşgetiren; Erdoğan'ın yaptığı işin kitapta da yeri yok, sünnette de, tarihte de.
İslam medeniyetinin iman yolu olan Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'in itikad kitaplarındaki yeri nedir diye soranlara, bu temel kaynaklardan "İslam'ın itikad ölçülerini" aynen tercüme ederek aktarıyorum:
Hristiyanlık gibi İslam'dan gayri bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kişi veya onların küfürde oldukları hususunda şek-şüphe içinde olan kişi yahut da onların manevi gidişatının doğru olduğu kanaatini taşıyan kişi İslam'dan çıkmış olur, küfre düşer. Ümmet-i Muhammed'in sapıklık içinde olduğu şeklinde lakırdılar sarf eden kişi de kafir olur. Gayr-ı müslimlerin tapınaklarını (kilise, havra, katedral... vs) kutsayarak veya ibadet kastıyla gitmek buralardaki ibadetlerin makbul olduğuna inanmak, kişiyi kafir yapar. (Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11b).
Bir kimse, kiliselerin Allah'ın evleri olduğuna, orada Allah'a kulluk yapıldığına, Yahudi ve Hristiyanların yaptıklarının Allah'a kulluk, O' na ve Rasulüne itaat olduğuna inanırsa, Allah'ın da bu yapılanlardan hoşnut ve memnun kaldığına itikad ederse kafir olur. Ehl-i zimmeti kiliselerinde ziyaret etmenin Allah'a yakınlık vesilesi olduğuna itikad eden kimse, İslam dininden çıkar, mürted olur. (Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11b).
Bu itikad işleri, iman meseleleri bu kadar açık, bu kadar net, bu kadar yorumsuz vesselam.
Havra açtı.
Böylece 80 yılda hiçbir devlet adamımızın yapamadığı bir iş yaptı. Resmen Lozan Anlaşması'nı deldi.
Devlet yetkilisi eliyle, devletin kuruluş senedi olarak kabul edilen anlaşma delik deşik edildi.
Sadece 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde değil, bin küsür yıllık İslam medeniyeti tarihinde Erdoğan'ın yaptığını yapan yok.
Mescit garnitürlü kilise açan yok, havra açan yok.
Muhafazakâr tabana bunu hiçkimse izah edemez. Edemiyor.
Başörtüsü meselesine gelince tık yok, imam-hatip işi olunca tak yok, Kur'an kursu meselesi olunca izinsiz kurs açma bahanesiyle 1-2 yıl ceza var. Kiliseye sıra gelince devleti seferber edeceksiniz, havraya sıra gelince başbakanlığı seferber edeceksiniz; bütün bu yaptıklarınız devletin kuruluş senedini delik deşik edecek... Böyle işlere cesaret bulacaksınız; muhafazakar tabanın taleplerine gelince tıssslayacaksınız... Bunun izahı yoktur, olmaz muhafazakar taban nezdinde.
İzah etmek için bir şeylerin çarpıtılması, ölçünün değiştirilmesi şart.
Ne hazindir ki, bu işi sakallılarımıza, Müslüman kılıklı dostlarımıza yaptırıyorlar.
Zaman'dan sakallı Ahmet Şahin'e "Ehl-i kitap ile amentüde ittifakımız var!" diye yazdırdıkları gibi.
Başbakan'ın mescit garnitürlü kilise-havra açma işini hazmettirme vazifesini de Yeni Şafak'tan sakallı Ahmet Taşgetiren üstlenmiş.
"Dinler Bahçesi iyi güzel, de..." diye başlamış Taşgetiren. "Erdoğan Belek'te, cami, kilise ve havranın yanyana olduğu "Dinler Bahçesi" ni açarken, Fatih Sultan Mehmet'in, Bosna'daki Latin papazlarına verdiği emannameyi okudu" diye devam etmiş.
Olmaz sayın Taşgetiren olmaz. Tutmaz bu ölçü.
Fatih2in ve sair hükümdarların yaptığı iş, fethettikleri yerlerdeki halkların inançlarına, din ve vicdan özgürlüklerine saygının ifadesi olarak verilen emannamedir. Sizn can, mal, namus, din ve vicdan emniyeti benim teminatım altındadır, bu emniyetleri kendi emniyetim gibi koruyacağımı taahhüd ediyorum demektir. Yoksa asırlardan beri İslam'ı bağrında barındıran mukaddes topraklarda kilise açmak değil, havra açmak değil o iş.
Fatih cennetmekanın medrese kitaplarında, başbakan erdoğan'ın Milli Eğitim'inin din dersi kitaplarında olduğu gibi "Hristiyanlık, yahudilik ve İslamiyet ilahi dinlerdir, hepsinde iman ve ahlak gibi esaslar ortaktır" diye yazmazdı.
Erdoğan'ın işi fatih'inkine benzemez. Hiç benzemez.
Zira İslam tarihi boyunca Erdoğan'ın yaptığı işi yapan bir yöneticiye rastlanmamaıştır. Sadece Endülüs Emevi devletinin son döneminde bir idareci bu işi yapmaya kalkışmış; üç-beş yıl sonra ne Endülüs kalmış, ne Kurtuba. Taş üstüne taş, omuz üstüne baş bırakmamışlar Haçlılar.
Anladınız mı sayın Taşgetiren; Erdoğan'ın yaptığı işin kitapta da yeri yok, sünnette de, tarihte de.
İslam medeniyetinin iman yolu olan Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'in itikad kitaplarındaki yeri nedir diye soranlara, bu temel kaynaklardan "İslam'ın itikad ölçülerini" aynen tercüme ederek aktarıyorum:
Hristiyanlık gibi İslam'dan gayri bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kişi veya onların küfürde oldukları hususunda şek-şüphe içinde olan kişi yahut da onların manevi gidişatının doğru olduğu kanaatini taşıyan kişi İslam'dan çıkmış olur, küfre düşer. Ümmet-i Muhammed'in sapıklık içinde olduğu şeklinde lakırdılar sarf eden kişi de kafir olur. Gayr-ı müslimlerin tapınaklarını (kilise, havra, katedral... vs) kutsayarak veya ibadet kastıyla gitmek buralardaki ibadetlerin makbul olduğuna inanmak, kişiyi kafir yapar. (Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11b).
Bir kimse, kiliselerin Allah'ın evleri olduğuna, orada Allah'a kulluk yapıldığına, Yahudi ve Hristiyanların yaptıklarının Allah'a kulluk, O' na ve Rasulüne itaat olduğuna inanırsa, Allah'ın da bu yapılanlardan hoşnut ve memnun kaldığına itikad ederse kafir olur. Ehl-i zimmeti kiliselerinde ziyaret etmenin Allah'a yakınlık vesilesi olduğuna itikad eden kimse, İslam dininden çıkar, mürted olur. (Muhammed b. İsmail er-Reşîd, Tehzib'ü Risalet'il Bedri'r-Reşîd fi Elfâz'il Mükeffirat, vr 12, Yahya bin Ebi Bekr, Esir'ul-Melahide, vr 11b).
Bu itikad işleri, iman meseleleri bu kadar açık, bu kadar net, bu kadar yorumsuz vesselam.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
A. Faik Nabi / diğer yazıları
- Nuriye nenemin ağzından Atatürk / 10.11.2015
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009