Fena Fi'llah ruhun beka âlemine ulaşması demektir. Nefsi terbiye etmenin, Allah'a vuslat etmenin son merhalesidir bu. Ölmeden önce Hakk'a vasıl olmanın ifadesidir bu. Kulluğun zirvesi ve en mesut neticesidir bu. Bu hal, bu makam sözden ziyade hal ile yaşanır ve lezzeti tadılır. Hususiyle ehl-i hal tarafından...
Kulluk yolunda, Allah'a vasıl olabilmek için nefsin terbiye ve tezkiyesi bu üç kademede gerçekleşirken, insan nefsi bazı makamlardan geçerek kemâle doğru seyreder. Başka bir ifade ile nefis menfî vasıflarından ayıklanır, müsbet vasıflara sahip olur. Nefis, Allah'a vuslata layık hale gelince "ruh" adını alır, Kur'an ifadesiyle nefs-i mutmainne...
Nefsin bu seyr ü sülûk olayında başlıca yedi mertebesi vardır. Emmare, levvame, mülhime, mutmainne, raziye, merziye, kâmile yahut safiye. Her bir mertebenin hal ve alametleri, zaruret ve gerekleri vardır.
Cihad-ı Ekber, mücahede diye de adlandırılan bu zorlu mücadele herşeyden evvel nefsi inkar ve ona muhalefetle başlar ve sonuna kadar bu mânâ ve mahiyetle devam eder.
Üçüncü dönem fenafillah halidir. Mevlâna, Allah'ın varlık ve birliğini bilmek nedir diye soranlara: "Kendini Ehad'ın huzurunda yakmak, yok etmektir." diyerek bu hâli ifâde ederdi.
Ona göre "Güzel Allah'ın aşkından gayri her ne varsa, velev ki, şeker yemek olsun, can çekişmekten başka birşey değildir." Peygamberin yolu aşk yoludur. Aşk, annemizdir, biz, aşktan doğduk. Seviyoruz ve hayatımızın güzelliği bu yüzden. Mevlâna'ya göre, sevilen her fânîde Allah sevilir. Mecnun'un zamanında güzeller vardı. O güzeller Mecnun'a verildi. O, bunlara sevgi göstermedi. "Ben, Leyla'yı dış güzelliği ile değil, aradığımı bulduğum için seviyorum." dedi. "Leyla bir kadehtir. Mühim olan kadehin cinsi değil, kadehin içindekidir. Leyla kadehinde ben aşk şarabını içtim. Öyle kadehler vardır ki, dıştan süslüdür, fakat içinde birşey yoktur."
Peygamberimiz, hacamat yaptığında sahabe kanını emerdi, saçlarını, hırkasını muhafaza eder, istimdat ederdi. Hâlâ da öyle... Bütün bunlar Peygamber'in taşıdığı ruhtan, mânâdan dolayı değerlidir. Bundandır ki, O'nun her zerresine muhabbet aslında Hakk'adır.
Mevlâna: "Sevgiden acılar tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar altın olur/ Sevgi yüzünden tortular durulur, arınır... Sevgiden dertler şifa bulur / Sevgiden ölü dirilir, sevgi yüzünden padişah kul kesilir." derken bunu anlatmıştır.
l Nefsin, varlığından geçmesi aşk ile mümkündür. Kömür siyahtır, ateş kırmızı. Ateşe atılan kömür, biraz sonra ateş gibi olur. Allah muhabbetinin olduğu gönül, benliğini kaybeder, sevdiğinin rengine boyanır.
Kulluk yolunda, Allah'a vasıl olabilmek için nefsin terbiye ve tezkiyesi bu üç kademede gerçekleşirken, insan nefsi bazı makamlardan geçerek kemâle doğru seyreder. Başka bir ifade ile nefis menfî vasıflarından ayıklanır, müsbet vasıflara sahip olur. Nefis, Allah'a vuslata layık hale gelince "ruh" adını alır, Kur'an ifadesiyle nefs-i mutmainne...
Nefsin bu seyr ü sülûk olayında başlıca yedi mertebesi vardır. Emmare, levvame, mülhime, mutmainne, raziye, merziye, kâmile yahut safiye. Her bir mertebenin hal ve alametleri, zaruret ve gerekleri vardır.
Cihad-ı Ekber, mücahede diye de adlandırılan bu zorlu mücadele herşeyden evvel nefsi inkar ve ona muhalefetle başlar ve sonuna kadar bu mânâ ve mahiyetle devam eder.
Üçüncü dönem fenafillah halidir. Mevlâna, Allah'ın varlık ve birliğini bilmek nedir diye soranlara: "Kendini Ehad'ın huzurunda yakmak, yok etmektir." diyerek bu hâli ifâde ederdi.
Ona göre "Güzel Allah'ın aşkından gayri her ne varsa, velev ki, şeker yemek olsun, can çekişmekten başka birşey değildir." Peygamberin yolu aşk yoludur. Aşk, annemizdir, biz, aşktan doğduk. Seviyoruz ve hayatımızın güzelliği bu yüzden. Mevlâna'ya göre, sevilen her fânîde Allah sevilir. Mecnun'un zamanında güzeller vardı. O güzeller Mecnun'a verildi. O, bunlara sevgi göstermedi. "Ben, Leyla'yı dış güzelliği ile değil, aradığımı bulduğum için seviyorum." dedi. "Leyla bir kadehtir. Mühim olan kadehin cinsi değil, kadehin içindekidir. Leyla kadehinde ben aşk şarabını içtim. Öyle kadehler vardır ki, dıştan süslüdür, fakat içinde birşey yoktur."
Peygamberimiz, hacamat yaptığında sahabe kanını emerdi, saçlarını, hırkasını muhafaza eder, istimdat ederdi. Hâlâ da öyle... Bütün bunlar Peygamber'in taşıdığı ruhtan, mânâdan dolayı değerlidir. Bundandır ki, O'nun her zerresine muhabbet aslında Hakk'adır.
Mevlâna: "Sevgiden acılar tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar altın olur/ Sevgi yüzünden tortular durulur, arınır... Sevgiden dertler şifa bulur / Sevgiden ölü dirilir, sevgi yüzünden padişah kul kesilir." derken bunu anlatmıştır.
l Nefsin, varlığından geçmesi aşk ile mümkündür. Kömür siyahtır, ateş kırmızı. Ateşe atılan kömür, biraz sonra ateş gibi olur. Allah muhabbetinin olduğu gönül, benliğini kaybeder, sevdiğinin rengine boyanır.