Terör ve bu kapsamda ülkemizin birlik ve beraberliği konusu, gündemde tekrar yerini aldı. Aslında bu konu gündemden hiç düşmemişti. Ancak milletin gündemi sürekli karartıldığı için, bakanlar değil görenler tarafından biliniyordu. Meselenin önemine binaen bu konuda Prof. Dr. Haydar Baş tarafından yazılmış olan "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eseri okuyucularımızın dikkatine sunmak istiyoruz. Bu kitap sahasında ilk ve tek diyebiliriz. Kitabın yazılma zamanlaması, içerdiği konular, sunduğu deliller ve ortaya koyduğu bakış açısı çok önemlidir.
Yaşanan acı olaylardan sonra milleti, sesli veya sessiz tepki vermeye davet etmektense, hadiseleri nasıl okuyacaklarını öğretmek daha anlamlı olacaktır. Yaşananları, esrar perdesi arkasında sunmak ve oyunculara dikkatleri çekmek yerine; yaşananların perde arkasını, oyunun kendisini, fotoğrafın bütününü göstermek gerekir. Bunun için dünyanın, ülkemizin ve bölgemizin tarihi sürecini de çok iyi bilmemiz gerekir.Sürekli içten ve dıştan taarruzlara muhatap olmuş bir devlet ve bir millet olarak, açılan gedikleri iyi bilmemiz gerekmektedir. Yumuşak karnımızı, zayıf noktalarımızı bilip ona göre siyaset geliştirmemiz gerekmektedir. Bunun yanında güçlü yerlerimizi ve direnç noktalarımızı bilmeliyiz ki, ona göre tedbirlerimizi alabilelim.
Bazen düşman suret-i haktan görülür. 'Yani yüzleri dost, özleri düşman' olur ikiyüzlünün. Bizim gibi gönül boyutu olan bize özgü olan ruh halini, naifliği, ar duygusunu suiistimal edenler, bütün değerlerimizle oynamaya kalkışmışlardır. Namus anlayışımızla, dini algılayışımızla, devlete bakışımızla aklınıza ne gelirse kutsallarımızın hepsiyle oynamışlar ve hala oynamaktadırlar. Eser hakkında bir parça bilgi sahibi olmak için önsözünü hep birlikte okuyalım: "Endülüs, Avrupa'da asırlar boyu İslam'a mekân olmuş bir yerdir. 800 yıl ömür süren Endülüs İslam İmparatorluğu'nun halini gördükten sonra, bu hazin sonun bugün dahi bütün İslam âlemini ve Müslümanları düşündürmesi gerektiği muhakkaktır. Endülüs'te hukuki, iktisadi, zirai, siyasi vs. 800 yıl süren bir İslam medeniyetinin ardından bir tek Müslüman kalmaması anlatmak istediğimiz hadisenin çarpıcı bir faturasıdır. Camiler kiliseye döndürülmüş ve Müslümanlar tamamen katledilmiştir.
Avrupa'da Hıristiyanlık, misyonerlik çalışmaları ile masum görüntülerle dünyanın her ülkesine pazarlanırken; başlangıç olarak gayet samimi bir hava yaratılmaya çalışılır. Ancak hâsıl olan netice, bu başlangıç gibi hoş ve samimi değildir. Gidilen yerlerde iktisadi çıkarlar ön planda tutularak ve siyasi, iktisadi, hukuki katliamlar yapılarak medeniyetler yok edilir. Mesela, Amerika'ya keşif adı altında yapılan çıkarma, Hıristiyanlığı hâkim kılmak için; İnka, Aztek, Maya medeniyetlerinin yok edilmesiyle, yani, Kızılderililerin ortadan kaldırılmasıyla neticelenmiştir.
Afrika'da da durum bundan farklı olmamıştır. Gayet masum görüntülerle Afrika'ya uzanan misyonerler, bu bölgelerdeki yeraltı ve yerüstü kaynaklarını elde etmenin projesini hayata geçirmişlerdir. Ve yine Ortadoğu'da Arap-İslam âleminde faaliyet gösteren İngilizler tarafından yetiştirilip gönderilen binlerce misyonerin asıl gayesi; Osmanlı'nın bu bölgedeki hâkimiyetini yok etmek, toprağını ve halkını parçalayarak kendi emellerine ve iktisadi, siyasi gayelerine alet etmektir. Ve netice de böyle olmuştur. Dünyada misyonerlik hep bu yüzüyle insanlığa görünmüştür. Şimdi ise Oryantalizm, Diyalog gibi isimlerle ortaya çıkmasının başka bir tarzda izahı mümkün değildir. Bugün de asıl maksat; Anadolu'yu parçalamak ve bu güzel toprakları kendi tasarrufuna almaktır. Nihai hedef budur.
Bütün bunları özetledikten sonra deriz ki; dünyanın neresinde olursa olsun çeşitli maksat ve görüntülerle yapılan savaşlar, siyasi, iktisadi, hukuki boyutlarda da görünse netice itibariyle bu mücadeleler çarpışan imanların, inançların farklı şekilde tezahürleridir. O halde; çatışan kılıçlar, kalkanlar, bombalar, tüfekler ve bunları kullanan eller, haddizatında çarpışan imanların sözcülerinden başka bir şey değildir". İşte böylesi hassas bir dönemden geçerken "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" kitabı bir başucu kitabı olarak bütün milletimiz tarafından okunmalıdır. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" kitabı okuyucuya genel bakış açısı vermektedir. Elde edeceğimiz bakış açısıyla yalnız günü görmek değil; aynı zamanda geçmişi de daha iyi değerlendireceğiz, geleceği daha iyi analiz edebileceğiz. O zaman gerek ülkemizde gerekse bölgemizde yaşanan olaylar daha doğru yorumlanacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025