Yüksek enflasyon ortamında yaşanan belirsizlik, piyasalardaki riski arttırırken büyümeyi frenliyor. Son 30 yılda enflayon ve büyüme ters oranlarda seyir izliyor
Türkiye'de, yüksek enflasyonun reel faizleri ve ekonomide riskleri artırarak, yatırım ve tüketim talebini engellediği; son 30 yılda enflasyonla, milli gelirdeki büyümenin ters orantılı bir seyir izlediği belirlendi. Merkez Bankası'nın fiyat istikrarı ve büyüme ilişkisini irdeleyen çalışması, 10 yıllık dönemler itibariyle bakıldığında yıllık ortalama enflasyon oranı yükselirken ortalama büyüme oranının aşağı indiğini ortaya koydu. Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin ODTÜ'de yapılan uluslararası ekonomi kongresine de sunduğu çalışmaya göre, tüketici fiyatları (TÜFE) bazında yıllık ortalama yüzde 24 enflasyon yaşanan 1970-1979 döneminde gayri safi yurt içi hasılada (GSYİH) yüzde 4.8 olan ortalama büyüme, enflasyonun yüzde 49.6 olduğu izleyen on yıllık dönemde yüzde 4'e geriledi.1990-2001 döneminde ise yıllık ortalama enflasyon yüzde 74.8'e yükselirken, ortalama GSYİH büyüme oranı ise yüzde 3.2'ye kadar düştü. Ayrıca, büyümede istikrarsızlığı gösteren standart sapma da 10'ar yıllık dönemler itibariyle yüzde 3.2'den yüzde 5.9'a çıktı.
Belirsizlik işin cabası oluyorFiyat istikrarı-büyüme ilişkisini irdeleyen çalışmaya göre, yüksek enflasyonun oluşturduğu belirsizlik, ekonomik birimlerin orta vadeli yatırım ve tüketime ilişkin karar olma süreçlerini olumsuz etkiliyor. Ekonomide riski ve buna bağlı olarak reel faizleri artıran belirsizlik, tüm piyasalarda vadelerin kısalmasına da yol açıyor.
Kriz hala başucumuzdaBu yılın ikinci çeyreğinde GSMH geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.8 büyürken, aynı dönemde işsizliğin yüzde 6.9'dan 9.6'ya çıkmazı ekonomik krizin hala sürdüğünü gösteren önemli bir işaret olarak yorumlandı. Bu arada açıklanan ekonomik datalar, Türkiye'de herkezin ve her sektörün geçen yıla göre daha iyi olduğunu ve büyüdüğünü ortaya koymuyor. Bu yılın 2. çeyreğinde GSMH geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.8 büyürken, aynı dönemde işsizliğin yüzde 6.9'dan yüzde 9.6'ya çıktığını görüyoruz. Eğitimli gençler arasındaki işsizlik daha da vahim, yüzde 23.7'den yüzde 27.2'ye çıkmış. Üretim kısmen artarken, bunu hissetmeyen, işini kaybedenlerin sayısı hızla artmış. En son veri istatistiklere göre, bu yılın 1. çeyreğinde üretimde çalışan kişi başına kazanç endeksi, geçen yılın aynı dönemine göre reel olarak yüzde 17 gerilemiş. Genel olarak, üretimi arttırdığımız, tüketemediğimiz ya da tüketimi ciddi olarak kıstığımız, ürettiğimizin çoğunu ihraç ettiğimiz bir dönem yaşıyoruz. Yılın ilk 6 ayında, GSMH yüzde 4.7 büyürken, inşaat sektörünün yüzde 5.3, madencilik sektörünün yüzde 4.2, mali kuruluşların yüzde 8.5 daraldığını izliyoruz. İşsizliğin en çok arttığı sektörler de bu sektörler oldu.
Türkiye'de, yüksek enflasyonun reel faizleri ve ekonomide riskleri artırarak, yatırım ve tüketim talebini engellediği; son 30 yılda enflasyonla, milli gelirdeki büyümenin ters orantılı bir seyir izlediği belirlendi. Merkez Bankası'nın fiyat istikrarı ve büyüme ilişkisini irdeleyen çalışması, 10 yıllık dönemler itibariyle bakıldığında yıllık ortalama enflasyon oranı yükselirken ortalama büyüme oranının aşağı indiğini ortaya koydu. Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin ODTÜ'de yapılan uluslararası ekonomi kongresine de sunduğu çalışmaya göre, tüketici fiyatları (TÜFE) bazında yıllık ortalama yüzde 24 enflasyon yaşanan 1970-1979 döneminde gayri safi yurt içi hasılada (GSYİH) yüzde 4.8 olan ortalama büyüme, enflasyonun yüzde 49.6 olduğu izleyen on yıllık dönemde yüzde 4'e geriledi.1990-2001 döneminde ise yıllık ortalama enflasyon yüzde 74.8'e yükselirken, ortalama GSYİH büyüme oranı ise yüzde 3.2'ye kadar düştü. Ayrıca, büyümede istikrarsızlığı gösteren standart sapma da 10'ar yıllık dönemler itibariyle yüzde 3.2'den yüzde 5.9'a çıktı.
Belirsizlik işin cabası oluyorFiyat istikrarı-büyüme ilişkisini irdeleyen çalışmaya göre, yüksek enflasyonun oluşturduğu belirsizlik, ekonomik birimlerin orta vadeli yatırım ve tüketime ilişkin karar olma süreçlerini olumsuz etkiliyor. Ekonomide riski ve buna bağlı olarak reel faizleri artıran belirsizlik, tüm piyasalarda vadelerin kısalmasına da yol açıyor.
Kriz hala başucumuzdaBu yılın ikinci çeyreğinde GSMH geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.8 büyürken, aynı dönemde işsizliğin yüzde 6.9'dan 9.6'ya çıkmazı ekonomik krizin hala sürdüğünü gösteren önemli bir işaret olarak yorumlandı. Bu arada açıklanan ekonomik datalar, Türkiye'de herkezin ve her sektörün geçen yıla göre daha iyi olduğunu ve büyüdüğünü ortaya koymuyor. Bu yılın 2. çeyreğinde GSMH geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.8 büyürken, aynı dönemde işsizliğin yüzde 6.9'dan yüzde 9.6'ya çıktığını görüyoruz. Eğitimli gençler arasındaki işsizlik daha da vahim, yüzde 23.7'den yüzde 27.2'ye çıkmış. Üretim kısmen artarken, bunu hissetmeyen, işini kaybedenlerin sayısı hızla artmış. En son veri istatistiklere göre, bu yılın 1. çeyreğinde üretimde çalışan kişi başına kazanç endeksi, geçen yılın aynı dönemine göre reel olarak yüzde 17 gerilemiş. Genel olarak, üretimi arttırdığımız, tüketemediğimiz ya da tüketimi ciddi olarak kıstığımız, ürettiğimizin çoğunu ihraç ettiğimiz bir dönem yaşıyoruz. Yılın ilk 6 ayında, GSMH yüzde 4.7 büyürken, inşaat sektörünün yüzde 5.3, madencilik sektörünün yüzde 4.2, mali kuruluşların yüzde 8.5 daraldığını izliyoruz. İşsizliğin en çok arttığı sektörler de bu sektörler oldu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.