BTP lideri Hüseyin Baş'tan Ruanda ve Suriye değerlendirmesi
Türkiye ile Ruanda arasında yapılan turizm anlaşmasını değerlendiren BTP lideri Hüseyin Baş, maksat İngiltere'deki sığınmacıları Türkiye'ye aktarmak. Ruanda'dan bize gelecekler… biz Ruanda'ya gider miyiz? Bu anlaşmaya imza atanların birçoğu muhtemelen 'Ruanda'yı haritada göster' desen gösteremez" dedi.
02.06.2024 13:16:00 / Güncelleme: 02.06.2024 14:35:42
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Türkiye'nin Ruanda ile yaptığı turizm anlaşmasını ve Suriye'nin kuzeyinde gelecek hafta yapılacağı açıklanan sözde seçimleri değerlendirdi.
Kişisel Youtube kanalında konuşan BTP lideri şunları söyledi;
"PYD bir terör örgütüdür. Suriye parçalanmaya yüz tutmuş bir ülke. ABD, Avrupa, İsrail ve Türkiye'deki hükümetin yoğun çabaları sonucunda Suriye'nin geldiği nokta ortada. PYD kimdir? PYD Türkiye'deki PKK'nın Suriye'deki uzantısı. Onlar kendine bir alan oluşturdu. Halbuki sen Esad'la oturup, 'Bu PYD'yi istemiyorum' desen Esad, 'Ben de istemiyorum' diyecek. Sen, 'Biz senin toprak bütünlüğünü korumak istiyoruz. Sen meşru bir hükümetsin' desen O da , 'Ben de toprak bütünlüğümü korumak istiyorum' der. O zaman, 'Birlikte çalışalım ve terör uzantılarından bu toprakları temizleyelim' desen Esad kabul edecek. Bunu yapmak yerine PYD''yi bile gün geliyor meşru görüyor ama Esad rejimini gayrimeşru görüyor bizim hükümetimiz. Böyle olunca PYD kendine cirit atma alanı oluşturuyor ve bugün burada bir seçim gündeme geliyor.
Uluslararası hukuk anlamında bu seçimi kim tanıyacak, kim tanımayacak gibi şeyler gündeme gelecek. Başta Amerika bunu meşru görecek, Avrupa'dan sesler çıkacak falan… Bir hukukçu olarak söyleyeyim; devletler hukuku, milletlerarası hukuk şöyle işler, güçlü olan ne isterse o olur. Şunu yapmanın cezası o devletin ekonomik durumuna, uluslararası geçerliliğine bağlıdır. O yüzden Türkiye'nin bu konuda bir yaptırım gücü olmayacaktır, olamayacaktır. Bu da çok üzücüdür. Bu Türkiye'deki bazı odakları, bazı terör odaklarını cesaretlendirecektir. Terörün en büyük beslenme kaynağı aslında cesarettir, meşruiyettir. Terör iki şeyden beslenir; meşru olmaktan ve cesaret alabileceği alanların açılmasından. Şu anda PKK zannedildiği gibi en güçsüz zamanlarını yaşamıyor, bizim hükümetimizin yanlış politikalarından dolayı sınırın ötesinde en güçlü zamanlarını yaşıyor. Dolayısıyla buna da dur demek hükümetin işi ama böyle bir şeyleri yok.
Arap Baharı dediğimiz şey aslında tek başına Türkiye'nin sığınmacılarla doldurulması değildir. Arap Baharı denen şey, Ortadoğu'nun nüfusunun boşaltılmasıydı. Bu amaçlarına ulaştılar. Boşaltılan yerlerde şimdi böyle gayri meşru devletçikler oluşturmak istiyorlar. Şimdi zannetmesin ki hiç kimse; Türkiye'ye, Suriye'ye, Irak'a kendi topraklarında bir egemenlik alanı bırakmayan İsrail – ABD, sana bir egemenlik alanı bırakır! Hiç böyle bir hayalin, hevesin olmasın! Sana bunu Türkiye'ye karşı, Suriye'ye karşı, Irak'a karşı kurdurur ondan sonra gelir en büyük ceremeyi sana ödetir, bu iş böyle olur.
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun oğlu Türkiye topraklarını sözde Kürdistan olarak gösteren bir harita paylaştı. Netanyahu'nun oğlunun maksadı zaten gizli bir maksat değil. Yıllardır var olan bir durum. Büyük İsrail diye bir proje var ki harita Trabzon'a kadar dayanıyor. Dolayısıyla bu maksat belli, bu maksada karşı ne yapıyorsun? Soruyu şuradan sormak lazım, bu haritayı kim yorumlamalı? Bu haritayı Yahudi'den, İsrail'den cesaret madalyası alan yorumlamalı. Bu haritayı 'Ben Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş Başkanıyım' diyen yorumlamalı. Türkiye'de Misak-ı Milli'nin çizilmesi için kanını ortaya koyan insanların, atamızın var olduğu, bize cumhuriyetin vatanın armağan edildiği bir ortamda çıkıp başkalarının işlerine gelen şekilde, 'Ben bu projenin eş başkanıyım' diyen, bu projenin taşıyıcısı, uygulayıcısı ülkeden cesaret madalyası alan yöneticiler, bu haritayla ilgili şimdi çıkıp bir şey demekle yükümlüdür. Buna bir cevap vermek durumundalar ama ne yazık ki zaten buna hizmet edildi bugüne kadar. Ortadoğu'nun geldiği nokta da belli. Türkiye'ye de, Ortadoğu'da yaşanan kader yaşatılmak isteniyor. İşte buna uyanık olmak lazım. Bu projenin bugün dünyada uygulayıcıları başta İsrail ama büyük oranda Amerika ile birlikte…. Bunu uygularken de NATO gücü kullanılarak uygulandığının da farkında olmamız lazım, tarafımızı ona göre görmemiz lazım. Neredeyiz, neye göre hareket etmeliyiz, stratejilerimizi onlara göre belirlememiz gerekiyor.
Ruanda ile turizm anlaşması yaptık. Ruanda'nın yıllık turizm geliri 438 bin dolar… Yani Kapalıçarşı'nın yarım günlük cirosu kadar hemen hemen. Maksat belli, İngiltere sığınmacıları Ruanda'ya yollayacağını beyan ediyor ve bunları yollamaya başladıktan hemen sonra Ruanda ile turizm anlaşması yapıyoruz. Ruandadan bize gelecekler, biz Ruanda'ya gider miyiz? Niye gidelim çünkü ben Ruanda'nın haritadaki yerini bilmiyorum, birçok insan da bilmiyor. Bu anlaşmaya imza atanların birçoğu da muhtemelen 'Ruanda'yı haritada göster' desen gösteremez ama Ruanda ile turizm anlaşması yapıyoruz. Biz herhangi bir ülkeyle turizm anlaşması yapabiliriz, yapmalıyız da… Ama İngiltere'deki sığınmacıların deposu olarak kullanılan bir Ruanda'nın turizm anlaşması yaptığı bir ülke olmak, soru işaretleri doğuruyor. Burada şöyle de bir şey var; o kadar sığınmacı ülkeye doldurdular ki… İngiltere de Türkiye yollayacaktı demek ki ama cesaret edemedi, kamuoyunu karşısına almamak adına, 'Ruanda'ya yollayayım oradan alın' dedi ve aktarmalı bir uçuş güzergahı oluşturuldu"
Kişisel Youtube kanalında konuşan BTP lideri şunları söyledi;
'PYD terörü sorununun çözümü Esad'la anlaşmak'
"PYD bir terör örgütüdür. Suriye parçalanmaya yüz tutmuş bir ülke. ABD, Avrupa, İsrail ve Türkiye'deki hükümetin yoğun çabaları sonucunda Suriye'nin geldiği nokta ortada. PYD kimdir? PYD Türkiye'deki PKK'nın Suriye'deki uzantısı. Onlar kendine bir alan oluşturdu. Halbuki sen Esad'la oturup, 'Bu PYD'yi istemiyorum' desen Esad, 'Ben de istemiyorum' diyecek. Sen, 'Biz senin toprak bütünlüğünü korumak istiyoruz. Sen meşru bir hükümetsin' desen O da , 'Ben de toprak bütünlüğümü korumak istiyorum' der. O zaman, 'Birlikte çalışalım ve terör uzantılarından bu toprakları temizleyelim' desen Esad kabul edecek. Bunu yapmak yerine PYD''yi bile gün geliyor meşru görüyor ama Esad rejimini gayrimeşru görüyor bizim hükümetimiz. Böyle olunca PYD kendine cirit atma alanı oluşturuyor ve bugün burada bir seçim gündeme geliyor.
"Hükümetimizin yanlış politikalarından dolayı terör örgütü sınırın ötesinde en güçlü zamanlarını yaşıyor"
Uluslararası hukuk anlamında bu seçimi kim tanıyacak, kim tanımayacak gibi şeyler gündeme gelecek. Başta Amerika bunu meşru görecek, Avrupa'dan sesler çıkacak falan… Bir hukukçu olarak söyleyeyim; devletler hukuku, milletlerarası hukuk şöyle işler, güçlü olan ne isterse o olur. Şunu yapmanın cezası o devletin ekonomik durumuna, uluslararası geçerliliğine bağlıdır. O yüzden Türkiye'nin bu konuda bir yaptırım gücü olmayacaktır, olamayacaktır. Bu da çok üzücüdür. Bu Türkiye'deki bazı odakları, bazı terör odaklarını cesaretlendirecektir. Terörün en büyük beslenme kaynağı aslında cesarettir, meşruiyettir. Terör iki şeyden beslenir; meşru olmaktan ve cesaret alabileceği alanların açılmasından. Şu anda PKK zannedildiği gibi en güçsüz zamanlarını yaşamıyor, bizim hükümetimizin yanlış politikalarından dolayı sınırın ötesinde en güçlü zamanlarını yaşıyor. Dolayısıyla buna da dur demek hükümetin işi ama böyle bir şeyleri yok.
"Hiç böyle bir hayalin, hevesin olmasın!"
Arap Baharı dediğimiz şey aslında tek başına Türkiye'nin sığınmacılarla doldurulması değildir. Arap Baharı denen şey, Ortadoğu'nun nüfusunun boşaltılmasıydı. Bu amaçlarına ulaştılar. Boşaltılan yerlerde şimdi böyle gayri meşru devletçikler oluşturmak istiyorlar. Şimdi zannetmesin ki hiç kimse; Türkiye'ye, Suriye'ye, Irak'a kendi topraklarında bir egemenlik alanı bırakmayan İsrail – ABD, sana bir egemenlik alanı bırakır! Hiç böyle bir hayalin, hevesin olmasın! Sana bunu Türkiye'ye karşı, Suriye'ye karşı, Irak'a karşı kurdurur ondan sonra gelir en büyük ceremeyi sana ödetir, bu iş böyle olur.
"Netanyahu'nun oğlunun gösterdiği haritayı Yahudi'den cesaret madalyası alan yorumlamalı"
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun oğlu Türkiye topraklarını sözde Kürdistan olarak gösteren bir harita paylaştı. Netanyahu'nun oğlunun maksadı zaten gizli bir maksat değil. Yıllardır var olan bir durum. Büyük İsrail diye bir proje var ki harita Trabzon'a kadar dayanıyor. Dolayısıyla bu maksat belli, bu maksada karşı ne yapıyorsun? Soruyu şuradan sormak lazım, bu haritayı kim yorumlamalı? Bu haritayı Yahudi'den, İsrail'den cesaret madalyası alan yorumlamalı. Bu haritayı 'Ben Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş Başkanıyım' diyen yorumlamalı. Türkiye'de Misak-ı Milli'nin çizilmesi için kanını ortaya koyan insanların, atamızın var olduğu, bize cumhuriyetin vatanın armağan edildiği bir ortamda çıkıp başkalarının işlerine gelen şekilde, 'Ben bu projenin eş başkanıyım' diyen, bu projenin taşıyıcısı, uygulayıcısı ülkeden cesaret madalyası alan yöneticiler, bu haritayla ilgili şimdi çıkıp bir şey demekle yükümlüdür. Buna bir cevap vermek durumundalar ama ne yazık ki zaten buna hizmet edildi bugüne kadar. Ortadoğu'nun geldiği nokta da belli. Türkiye'ye de, Ortadoğu'da yaşanan kader yaşatılmak isteniyor. İşte buna uyanık olmak lazım. Bu projenin bugün dünyada uygulayıcıları başta İsrail ama büyük oranda Amerika ile birlikte…. Bunu uygularken de NATO gücü kullanılarak uygulandığının da farkında olmamız lazım, tarafımızı ona göre görmemiz lazım. Neredeyiz, neye göre hareket etmeliyiz, stratejilerimizi onlara göre belirlememiz gerekiyor.
"Bu anlaşmayı yapanlar Ruanda'yı haritada gösteremez"
Ruanda ile turizm anlaşması yaptık. Ruanda'nın yıllık turizm geliri 438 bin dolar… Yani Kapalıçarşı'nın yarım günlük cirosu kadar hemen hemen. Maksat belli, İngiltere sığınmacıları Ruanda'ya yollayacağını beyan ediyor ve bunları yollamaya başladıktan hemen sonra Ruanda ile turizm anlaşması yapıyoruz. Ruandadan bize gelecekler, biz Ruanda'ya gider miyiz? Niye gidelim çünkü ben Ruanda'nın haritadaki yerini bilmiyorum, birçok insan da bilmiyor. Bu anlaşmaya imza atanların birçoğu da muhtemelen 'Ruanda'yı haritada göster' desen gösteremez ama Ruanda ile turizm anlaşması yapıyoruz. Biz herhangi bir ülkeyle turizm anlaşması yapabiliriz, yapmalıyız da… Ama İngiltere'deki sığınmacıların deposu olarak kullanılan bir Ruanda'nın turizm anlaşması yaptığı bir ülke olmak, soru işaretleri doğuruyor. Burada şöyle de bir şey var; o kadar sığınmacı ülkeye doldurdular ki… İngiltere de Türkiye yollayacaktı demek ki ama cesaret edemedi, kamuoyunu karşısına almamak adına, 'Ruanda'ya yollayayım oradan alın' dedi ve aktarmalı bir uçuş güzergahı oluşturuldu"