İlk kademede kamu harcamalarını arttırmayı teşvik edenler, kamu ihalelerinde yapılan yolsuzluklarla devletlerin daha fazla borçlanmalarına destek olmaktadırlar.
Devletler, içine düştükleri bu borç sarmalından kurtulamaz noktaya gelince; devreye IMF girmektedir. IMF tarafından dayatılan reformlar ve yeniden yapılandırmalarla, ülkelerin her türlü gelirleri, madenleri, yerüstü kaynakları, kamu işletmeleri, yapılan baskılarla global firmalara aktarılırken, siyasi olarak da ABD kontrolünde iç ve dış politika izleyen bağımlı devletler ortaya çıkmaktadır.
Dışarıdan alınan borç para ile kalkınma yolunu seçen ülkelerin 2006 yılı itibari ile toplam dış borçları, 3.150,6 trilyon dolar seviyesine çıkmıştır. 2007 yılında bu rakamın 3.352 trilyon dolar olması beklenmektedir; bu borcun nerede ise yüzde 75 'i özel finans çevrelerinden alınan borçlardır. Kaldı ki, kalkınmakta olan ülkelerin global sermaye sahiplerine olan borcunun ağırlıklı kısmı iç borç şeklindedir. Dış borç rakamlarına, ondan daha fazla olan iç borç rakamları eklendiğinde; nerede ise 10 trilyon dolara varan bir borç batağının içine itilen kalkınmakta olan ülkelerin, hem ekonomi hem de siyaset bağlamında artık vesayet altında olduğu görülecektir.
Osmanlı Devleti böyle batırıldıBorçlandırma yöntemi ile ülkelerin nasıl teslim alındığı ile ilgili güncel örnekler, yaşanılanları çok daha net ortaya koymaktadır.a- OSMANLI İMPARATORLU?Uİlk defa 1854 yılında Kırım Savaşı esnasında İngiltere ve Fransa'dan 3 milyon sterlin alarak borçlanma sarmalının içine itilen Osmanlı'nın eline, sadece 2.018 milyon sterlin geçmiştir. 1870 yılında çıkartılan tahviller nominal değerinin ancak üçte birine alıcı bulabiliyordu; yani Osmanlı, ödediği her 100 lira için sadece 33 lira para alabiliyordu.
1859 yılında ilk borç alınmasının 5 yıl sonrasında İngiliz ve Fransız üyelerin de katılımı ile Islahat-ı Maliye Komisyonu kuruldu. Bu komisyon, günümüzde olduğu gibi kamu harcamalarını kısma ve vergileri arttırma üzerine yoğunlaşmıştı. 1863 yılında Osmanlı Bankası kuruldu. Osmanlının Merkez Bankası olarak işlev görecek bankanın yetkileri içerisinde banknot basma yetkisi de bulunuyordu. İsmi Osmanlı olan bankanın sahipleri ise elbette borç veren iki ülke, yani Fransa ve İngiltere idi.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
SOSYAL DEVLET-MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER:Prof. Dr. Hidayet Sarı / İstanbul Üniversitesi:Küreselleşmeye karşı Milli Devlet panzehirdirOsmanlı gerileme dönemi:Borçlar ve Kapitülasyonlar Türkiye Cumhuriyeti:1923-1940=Kalkınma ve borçların ödenmesi 1938-1950 =Durgunlaşma ve içe kapanma 1950-1960=Marshall yardımı ve oltaya yakalanma 1960-1980=Yüksek enflasyonla mücadele 1983-2005=Yüksek borç batağı ve IMF'ye teslim Milli Devlet, temelini "milletlerin tarihindeki değerleri"nden alan, taklitçi olmayan, diğer ülkelerle yarışan, dünyaya açık dış güce ihtiyaç duymadan kalkınabilen milli ekonomi modeline sahip, milletini kucaklayan, vatandaşına her türlü hizmeti gaye edinen adalet, eşitlik ve hukuk temeline dayalı bir devlet anlayışıdır. Küreselleşme: Sermaye hareketleri ve para oyunlarıyla ülkelerin ekonomisini kontrol altına almak ister. Milli Devlet: Spekülatif para oyunlarını kabul etmez. Borsa, faiz, döviz kumarını ülke ekonomisinden çıkarır. Küreselleşme: Piyasada sadece kendi paralarının geçerli olmasını ister. Milli Devlet: Kendi emek ve üretimi karşılığında kendi parasının devreye girmesini sağlar. Yabancı ülkelerin boyalı kağıtlarını (parasını) emek ve üretimin karşılığı olarak kullanmaz.Küreselleşme: Paradan para kazanmak için ulaşılmasını zorlaştırır.
Devletler, içine düştükleri bu borç sarmalından kurtulamaz noktaya gelince; devreye IMF girmektedir. IMF tarafından dayatılan reformlar ve yeniden yapılandırmalarla, ülkelerin her türlü gelirleri, madenleri, yerüstü kaynakları, kamu işletmeleri, yapılan baskılarla global firmalara aktarılırken, siyasi olarak da ABD kontrolünde iç ve dış politika izleyen bağımlı devletler ortaya çıkmaktadır.
Dışarıdan alınan borç para ile kalkınma yolunu seçen ülkelerin 2006 yılı itibari ile toplam dış borçları, 3.150,6 trilyon dolar seviyesine çıkmıştır. 2007 yılında bu rakamın 3.352 trilyon dolar olması beklenmektedir; bu borcun nerede ise yüzde 75 'i özel finans çevrelerinden alınan borçlardır. Kaldı ki, kalkınmakta olan ülkelerin global sermaye sahiplerine olan borcunun ağırlıklı kısmı iç borç şeklindedir. Dış borç rakamlarına, ondan daha fazla olan iç borç rakamları eklendiğinde; nerede ise 10 trilyon dolara varan bir borç batağının içine itilen kalkınmakta olan ülkelerin, hem ekonomi hem de siyaset bağlamında artık vesayet altında olduğu görülecektir.
Osmanlı Devleti böyle batırıldıBorçlandırma yöntemi ile ülkelerin nasıl teslim alındığı ile ilgili güncel örnekler, yaşanılanları çok daha net ortaya koymaktadır.a- OSMANLI İMPARATORLU?Uİlk defa 1854 yılında Kırım Savaşı esnasında İngiltere ve Fransa'dan 3 milyon sterlin alarak borçlanma sarmalının içine itilen Osmanlı'nın eline, sadece 2.018 milyon sterlin geçmiştir. 1870 yılında çıkartılan tahviller nominal değerinin ancak üçte birine alıcı bulabiliyordu; yani Osmanlı, ödediği her 100 lira için sadece 33 lira para alabiliyordu.
1859 yılında ilk borç alınmasının 5 yıl sonrasında İngiliz ve Fransız üyelerin de katılımı ile Islahat-ı Maliye Komisyonu kuruldu. Bu komisyon, günümüzde olduğu gibi kamu harcamalarını kısma ve vergileri arttırma üzerine yoğunlaşmıştı. 1863 yılında Osmanlı Bankası kuruldu. Osmanlının Merkez Bankası olarak işlev görecek bankanın yetkileri içerisinde banknot basma yetkisi de bulunuyordu. İsmi Osmanlı olan bankanın sahipleri ise elbette borç veren iki ülke, yani Fransa ve İngiltere idi.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET /BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş
SOSYAL DEVLET-MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLER:Prof. Dr. Hidayet Sarı / İstanbul Üniversitesi:Küreselleşmeye karşı Milli Devlet panzehirdirOsmanlı gerileme dönemi:Borçlar ve Kapitülasyonlar Türkiye Cumhuriyeti:1923-1940=Kalkınma ve borçların ödenmesi 1938-1950 =Durgunlaşma ve içe kapanma 1950-1960=Marshall yardımı ve oltaya yakalanma 1960-1980=Yüksek enflasyonla mücadele 1983-2005=Yüksek borç batağı ve IMF'ye teslim Milli Devlet, temelini "milletlerin tarihindeki değerleri"nden alan, taklitçi olmayan, diğer ülkelerle yarışan, dünyaya açık dış güce ihtiyaç duymadan kalkınabilen milli ekonomi modeline sahip, milletini kucaklayan, vatandaşına her türlü hizmeti gaye edinen adalet, eşitlik ve hukuk temeline dayalı bir devlet anlayışıdır. Küreselleşme: Sermaye hareketleri ve para oyunlarıyla ülkelerin ekonomisini kontrol altına almak ister. Milli Devlet: Spekülatif para oyunlarını kabul etmez. Borsa, faiz, döviz kumarını ülke ekonomisinden çıkarır. Küreselleşme: Piyasada sadece kendi paralarının geçerli olmasını ister. Milli Devlet: Kendi emek ve üretimi karşılığında kendi parasının devreye girmesini sağlar. Yabancı ülkelerin boyalı kağıtlarını (parasını) emek ve üretimin karşılığı olarak kullanmaz.Küreselleşme: Paradan para kazanmak için ulaşılmasını zorlaştırır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.