Genç insan; arayış içinde olan insandır. Bir sahada değil, bütün sahalarda böyledir. Zaten benim anlatmak istediğim de bu... Biz, bu arayış içindeki insanlara, neyi aradığını bulup göstermiyoruz. Bu vazifeyi basın yapacak. Televizyonlar yapacak. Milli Eğitim yapacak. Aile yapacak. Dikkat ederseniz bu arayışın cevabı hiçbir tarafta yok. Aranan, Allah olmasına rağmen kimse kalkıp da, "Gelin ey kardeşler! Bizim aradığımız yüce Rabbimizdir, O'na böyle gidilir" diyen yok. Bir cadde, bir yol gösteren maalesef yok. Var, ama bunlar da azdan az.Şimdi bu badireler içerisinde çok ciddi bunalım dönemi yaşayan gençliğin, Allah'a gidecek kulvarda, yolda ne yapacağını bilmemiş olması elbette onu birtakım yanlışlara sevk edecektir. İçindeki bu boşluğu tatmine çalışacaktır. Kim, yolunun, davasının propagandasını daha iyi yapıyorsa, maalesef ona alet olacaktır. Oluyor da. Bu sefer senin, benim evladımızı da maalesef yanlış olan bir yola çekiyorlar. Bunun hatası yine bize aittir. Bunu derken, bizlerin elimizde imkanımız yok manasına gelmiyor. Ciddi imkanlarımız var. Ama, biz bu imkanlarımızı hangi kulvarda seferber edeceğiz bilmiyoruz. Bu kulvarda hizmet eden medyayı destekleyeceğiz. Gazeteleri destekleyeceğiz. Kurumları destekleyeceğiz. Kuruluşları destekleyeceğiz, ki insanımıza sahip çıkılsın. Sahip çıkılan insanımız da bu tip bunalımlara, yanlış yollara düşmesin. "Düşmesin efendim. Niye düşmüş ki?!" demenin manası yok. Çare, içi doyacak, kalbi doyacak. Doyma tarzı da; "itaattir, ibadettir, aşkullahtır, feyzullahtır, muhabbetullahtır, havfullahtır." Bu, bir kanun-i ilahidir. Bunun önüne geçemezsin. Bunu yapmak lazım.Akıl sahibi insanların verdiği hükümler yetişme tarzlarına, eğitim seviyelerine göredir. Akıl, mikyaslarla hükmünü verir. Sen, akla ne kazandırdın ki, ona, "Aklına danış" diyorsun. Akla verirsin metreyi, metre ile ölçer. Kilogramı verirsin, kilogramla tartar. Eline ne verdin ki?! Sonra maneviyatı aklın ölçebilmesi için o gencin eline hangi mikyası verdin ki, "Al! Sen bununla beraber şu manevi pozisyonu ölç, biç" diyorsun. Ona hiçbir şey verdiğin yok ki. Biz bu haldeyiz. Bu konuda bir ölçü sahibi değiliz. Kaldı ki insanların ölçüsüz hayatta muvaffak olmaları da mümkün değil. Ölçü çok mühimdir. Bu ölçüsüz insanın önüne en kıymetli değerleri koyuyorsun. "Aklın ne kesiyorsa onu kabul et" diyorsun. Bu kadar büyük bir yanlış olur mu?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.