Özgüvenin, özerkleşmenin ön koşulu olduğunu belirten Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Dönmezer, "Bu nedenle çocukların davranışlarını gereksiz yere sınırlandırmak yanlıştır. Onlara kendilerine ve çevrelerine zarar veremeyecekleri zengin bir etkileşim ortamı sağlama gerekir. Kuşkusuz bu dönemde çocuklara sorumluluk duygusu da aşılanmalıdır" dedi. Ergenliğin, 12-20 yaşları arasında yer alan, bazen 23-24 yaşlarına kadar uzayan bir dönem olduğuna işaret eden Dekan Prof. Dr. İbrahim Dönmezer, "Ergenlik, bedensel ve cinsel gelişmenin hızlı olduğu, çocukların olgunlaştığı; duygusal, toplumsal ve düşünsel gelişmenin yer aldığı; kişiliğin sorgulandığı ve benlik bilincinin kazanıldığı bir dönemdir. Dönemin sonlarında yeni bir kimlik kazanılır, yeni bir benlik bilinci oluşturulur" diye konuştu.
Özerkleşme sınır
tanımazlık değildir
İster çocukluk, ister ergenlik yıllarında olsun özerkleşme davranışlarının desteklenmesi gerektiğini açıklayan Prof. Dr. Dönmezer, şöyle devam etti:
"Ancak özerkleşmenin kuralsızlık, ilkesizlik, sınırsız bir hareket serbestisi olmadığı da bilinmelidir. Bu nedenle, özerkleşme ile sorumluluk birlikte düşünülmeli; sorumluluk olmadan özgürlüğün, özgürlük olmadan da gerçek anlamda bir sorumluluğun olamayacağı kabul edilmelidir. Bu bağlamda, hem ailede ana-baba çocuk ilişkileri, hem de okulda çocuk-eğitici ilişkileri böyle bir temele oturtulmalıdır. Kuşkusuz bu konuda yetişkinlerin iyi birer model olmaları çok önemlidir."
Kendi kimliğini
kazanmalı
Bireysel benlikle toplumsal benliğin dengeli bir şekilde gelişmesine izin verilen bir toplumsal düzenin ve bireyler arası ilişkilerin daha sağlıklı olacağını vurgulayan Prof. Dr. Dönmezer, "Ergenlik döneminin en önemli işlevi bireysel kimliğin kazanılmasıdır. Ancak, ergen içinde bulunduğu grupla aşırı bir biçimde özdeşleşerek kimliğini yitirebilir, bağımlı bir kişilik geliştirebilir. Gruba uyması için ergene yöneltilen beklenti ve baskılar son derece yoğun bir nitelik taşıyabilir. Buna karşın, ergenler, grup içinde kendi özgürlüklerini koruyabilir ve gerçek dostluklar kurabilirler. Ergenin grup içinde kendi kimliğini yitirmesi ve gruba bağımlı olması ya da grubun etkin bir üyesi olarak kendi kimliğini kaybetmeden özerk bir kimlik geliştirmesi, çocukluk yıllarından beri yetiştiği aile ortamına ve ergenlik döneminde, ergenle ana-baba arasında kurulan ilişki türüne bağlıdır" diye konuştu.
Özerkleşme sınır
tanımazlık değildir
İster çocukluk, ister ergenlik yıllarında olsun özerkleşme davranışlarının desteklenmesi gerektiğini açıklayan Prof. Dr. Dönmezer, şöyle devam etti:
"Ancak özerkleşmenin kuralsızlık, ilkesizlik, sınırsız bir hareket serbestisi olmadığı da bilinmelidir. Bu nedenle, özerkleşme ile sorumluluk birlikte düşünülmeli; sorumluluk olmadan özgürlüğün, özgürlük olmadan da gerçek anlamda bir sorumluluğun olamayacağı kabul edilmelidir. Bu bağlamda, hem ailede ana-baba çocuk ilişkileri, hem de okulda çocuk-eğitici ilişkileri böyle bir temele oturtulmalıdır. Kuşkusuz bu konuda yetişkinlerin iyi birer model olmaları çok önemlidir."
Kendi kimliğini
kazanmalı
Bireysel benlikle toplumsal benliğin dengeli bir şekilde gelişmesine izin verilen bir toplumsal düzenin ve bireyler arası ilişkilerin daha sağlıklı olacağını vurgulayan Prof. Dr. Dönmezer, "Ergenlik döneminin en önemli işlevi bireysel kimliğin kazanılmasıdır. Ancak, ergen içinde bulunduğu grupla aşırı bir biçimde özdeşleşerek kimliğini yitirebilir, bağımlı bir kişilik geliştirebilir. Gruba uyması için ergene yöneltilen beklenti ve baskılar son derece yoğun bir nitelik taşıyabilir. Buna karşın, ergenler, grup içinde kendi özgürlüklerini koruyabilir ve gerçek dostluklar kurabilirler. Ergenin grup içinde kendi kimliğini yitirmesi ve gruba bağımlı olması ya da grubun etkin bir üyesi olarak kendi kimliğini kaybetmeden özerk bir kimlik geliştirmesi, çocukluk yıllarından beri yetiştiği aile ortamına ve ergenlik döneminde, ergenle ana-baba arasında kurulan ilişki türüne bağlıdır" diye konuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.