‘Bir defa da olsa Yaratan’ı itham etme’
Bu âlemde insanoğluna gereken bâzı işler vardır. O işlerin başında şunlar gelir: ilk defa insanoğlu, kötü tabiatını düzeltmeli
14.02.2025 00:17:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
![‘Bir defa da olsa Yaratan’ı itham etme’](resimler/haberler/40/bir-defa-da-olsa-yaratani-itham-etme-H1557949-11.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![‘Bir defa da olsa Yaratan’ı itham etme’](resimler/haberler/40/bir-defa-da-olsa-yaratani-itham-etme-H1557949-12.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![](temalar/resimler/bos.gif)
Bu âlemde insanoğluna gereken bâzı işler vardır. O işlerin başında şunlar gelir: ilk defa insanoğlu, kötü tabiatını düzeltmeli.
Sonra nefs şeytanı, boş arzuları, hevâsı ile cihad etmeli. Tâ hayvani duyguları atıp İnsanî duyguları benliğinde toplayıncaya kadar böyle devam etmeli.
Seni önce topraktan, sonra sudan yaratan, daha sonra insan kılan Rabbine küfretmektesin.
Seni bu hâle getirene vereceğin karşılık küfür mü olmalı? Ona kafa tutmak mı olmalı?
Bir hata işlediğin zaman, insanların görmesini arzu etmezsin, utanırsın. Halbuki Allah, seni her an görür, ama O'ndan utanmazsın.
Ey velayet iddiasında olan, bu iddian dışta. Hakikatte böyle şeye sahip olduğun yok. İçin Hakk'a isyanla dolu. O'ndan utanmazsın.
Halbuki o bütün sırrına vâkıf ve seni görmekte... Dinini dünya ile satmaktasın...
Nedir bu hâliniz, biraz ayıkınız ve anlayışlı olunuz. Harcamakta olduğunuz bütün nimetler Hakk'ın... Hani, O'na şükrünüz?..
Ey evlâd! Bir defa da olsa Yaratan'ı itham etme. Hataya düşebilirsin, doğru da yapabilirsin. Kabahati yalnız özünde bul ki, işlerin düzele.
İyiliğin ve kötülüğün şeklini İslâm çizer, yalnız akılla bulunmaz. Bunlar da zahire taalluk eden şeylerdir.
Bir de iç âlemin düzelmesini âmir olan şeyler var ki, o da kalpden gelir. Onları da kalp emreder.
Kalbin vereceği fetva din âliminden gelen fetvadan daha ağır olur. Din âlimi içtihad eder, ona göre fetva verir. Ama kalp, kolay yollara sapmayı istemez, biraz ağır şart koşar.
Ama bu kalp bütün hatadan beri olursa... ki böyle bir kalp, Hak Teâlâ'nın bizzat rızasını ve muvafakatini ister. Kalbin verdiği fetvaya uymak, ilmin hikmetle karışık fetvâsıdır.
Siz önce hükümlere bağlanınız. Sonra ilme bakınız; her şeyin aslını belleyiniz. İlmin kölesi olsanız da, esas hükmü mâna cihetiyle elden bırakmayınız.
Daima Hakk'a boyun eğiniz, O'nun emirleri önünde benliğinizden geçiniz. Bu zahir şekilde beyan edilen ilmi alınız ve hikmetler âleminde sohbete giriniz.
Hangi hakikat olursa olsun, İslâm dini onun gerçek oluşuna şahadet etmezse, o bir şaşkınlıktır.
Hakikat ehlinin yanına girdiğin zaman oturdukları yere oturmalısın ve yediklerini, yemelisin. Gizlide ve aşikârede Allahü Teâlâ'ya şükrediniz.
Gençliğin, Halik'ı darıltmakla geçip gitti. Hanımını, çocuğunu, komşunu ve zamanın sultanını hoş tutmayı istersin, hattâ yaparsın. Ama melekleri, Aziz ve Celil olan Hakk'ı darıltırsın. Halbuki yolculuk O'nadır.
Ölüm emrine icabet senin için kafidir. Orada babalara analara rastlayacaksın. Eşini, dostunu ve sultan olarak yaşayanları orada bulacaksın.
Onlardan tek kişi size: - Kıyamet ne zaman kopar? diye sormaz; çünkü her ölünün kıyameti de beraber kopmuştur, Allah'ın velî kulları onun yakınlığında olur ve Hakk'a izafetle yaşar.
O büyük zâtlar, bu âlemde birçok yönden öldüler. İlk defa haram işlere girmemekle öldüler. İkinci defa da şüpheli işleri bıraktılar. Üçüncü olarak mubah olanı bıraktılar. Dördüncüde, helâl olanı attılar... Beşincide ise, Mevlâ Teâlâ'dan gayri her şeyi bir kenara atmak suretiyle benliklerinden geçip gittiler.
Bu maddî eşyayı bırakıp kaçan ölüler, onlara bir daha tâlib olmaz, yakın olmak bile istemezler.
Sanki onlar, manen bir başka hâle geçmiş ve suretleri yok olmuştur. Sonra onları Hak diriltmiştir. Onların ruh âlemlerindeki akışı ve duruşu, Allah'ın yüce adı ile olur." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Sonra nefs şeytanı, boş arzuları, hevâsı ile cihad etmeli. Tâ hayvani duyguları atıp İnsanî duyguları benliğinde toplayıncaya kadar böyle devam etmeli.
Seni önce topraktan, sonra sudan yaratan, daha sonra insan kılan Rabbine küfretmektesin.
Seni bu hâle getirene vereceğin karşılık küfür mü olmalı? Ona kafa tutmak mı olmalı?
Bir hata işlediğin zaman, insanların görmesini arzu etmezsin, utanırsın. Halbuki Allah, seni her an görür, ama O'ndan utanmazsın.
Ey velayet iddiasında olan, bu iddian dışta. Hakikatte böyle şeye sahip olduğun yok. İçin Hakk'a isyanla dolu. O'ndan utanmazsın.
Halbuki o bütün sırrına vâkıf ve seni görmekte... Dinini dünya ile satmaktasın...
Nedir bu hâliniz, biraz ayıkınız ve anlayışlı olunuz. Harcamakta olduğunuz bütün nimetler Hakk'ın... Hani, O'na şükrünüz?..
Ey evlâd! Bir defa da olsa Yaratan'ı itham etme. Hataya düşebilirsin, doğru da yapabilirsin. Kabahati yalnız özünde bul ki, işlerin düzele.
İyiliğin ve kötülüğün şeklini İslâm çizer, yalnız akılla bulunmaz. Bunlar da zahire taalluk eden şeylerdir.
Bir de iç âlemin düzelmesini âmir olan şeyler var ki, o da kalpden gelir. Onları da kalp emreder.
Kalbin vereceği fetva din âliminden gelen fetvadan daha ağır olur. Din âlimi içtihad eder, ona göre fetva verir. Ama kalp, kolay yollara sapmayı istemez, biraz ağır şart koşar.
Ama bu kalp bütün hatadan beri olursa... ki böyle bir kalp, Hak Teâlâ'nın bizzat rızasını ve muvafakatini ister. Kalbin verdiği fetvaya uymak, ilmin hikmetle karışık fetvâsıdır.
Siz önce hükümlere bağlanınız. Sonra ilme bakınız; her şeyin aslını belleyiniz. İlmin kölesi olsanız da, esas hükmü mâna cihetiyle elden bırakmayınız.
Daima Hakk'a boyun eğiniz, O'nun emirleri önünde benliğinizden geçiniz. Bu zahir şekilde beyan edilen ilmi alınız ve hikmetler âleminde sohbete giriniz.
Hangi hakikat olursa olsun, İslâm dini onun gerçek oluşuna şahadet etmezse, o bir şaşkınlıktır.
Hakikat ehlinin yanına girdiğin zaman oturdukları yere oturmalısın ve yediklerini, yemelisin. Gizlide ve aşikârede Allahü Teâlâ'ya şükrediniz.
Gençliğin, Halik'ı darıltmakla geçip gitti. Hanımını, çocuğunu, komşunu ve zamanın sultanını hoş tutmayı istersin, hattâ yaparsın. Ama melekleri, Aziz ve Celil olan Hakk'ı darıltırsın. Halbuki yolculuk O'nadır.
Ölüm emrine icabet senin için kafidir. Orada babalara analara rastlayacaksın. Eşini, dostunu ve sultan olarak yaşayanları orada bulacaksın.
Onlardan tek kişi size: - Kıyamet ne zaman kopar? diye sormaz; çünkü her ölünün kıyameti de beraber kopmuştur, Allah'ın velî kulları onun yakınlığında olur ve Hakk'a izafetle yaşar.
O büyük zâtlar, bu âlemde birçok yönden öldüler. İlk defa haram işlere girmemekle öldüler. İkinci defa da şüpheli işleri bıraktılar. Üçüncü olarak mubah olanı bıraktılar. Dördüncüde, helâl olanı attılar... Beşincide ise, Mevlâ Teâlâ'dan gayri her şeyi bir kenara atmak suretiyle benliklerinden geçip gittiler.
Bu maddî eşyayı bırakıp kaçan ölüler, onlara bir daha tâlib olmaz, yakın olmak bile istemezler.
Sanki onlar, manen bir başka hâle geçmiş ve suretleri yok olmuştur. Sonra onları Hak diriltmiştir. Onların ruh âlemlerindeki akışı ve duruşu, Allah'ın yüce adı ile olur." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.