90’lı yıllarda Türk kamuoyu “dinler arası diyalog” kavramını yeni yeni duyuyor, dinler arası diyalog misyonunun parçası olduğunu açıklayanlar, bu proje ile başka din mensuplarına İslam’ı tebliğ edeceklerini, bu sayede binlerce kişiyi Müslüman yapacaklarını anlatıyorlardı. Bu çalışmaların sonucunda Papa’nın dahi 2000 yılında Müslüman olacağını halk arasında yayanlar vardı.
Dinler arası diyalogu misyon edinen Fethullah Gülen ekibi hemen her gün farklı bir etkinlik ile papazlarla hahamlarla düşüp kalkarken Türkiye’de din adına söz söyleyen kanaat önderleri, cemaatler, cemiyetler, bu sürece ya açık ya da sessiz destek vermekte idiler. Bu çalışmalara bir tek Prof. Dr. Haydar Baş karşı çıktı. Önce bunu misyon edinenleri, mektuplar göndererek, heyetler göndererek uyardı. Bu işi misyon edinenlerin gaflet içinde olmadığını, bilerek hareket ettiğini görünce de milleti uyarmaya başladı. O gün bu gündür anlatmaya da devam ediyor.
2002 yılına gelindiğinde, AKP iktidar oldu, dinler arası diyalog devlet politikası haline geldi. O güne kadar sivil toplum örgütleri üzerinden yürütülen faaliyet artık devlet eliyle yürütülmeye başlandı. 3 bakanlık bu konuda görevlendirildi ve yapılandırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı (İlgili Devlet Bakanlığı) ve Milli Eğitim Bakanlığı. O güne kadar dinler arası diyalog çalışmalarının en önemli temsilcisi ilahiyatçı Mehmet Aydın AKP’nin Diyanet’ten Sorumlu Devlet Bakanı oldu ve iki dönem de bu göreve devam etti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda dinler arası diyalog masası dahi kuruldu ve yıllarca faaliyet gösterdi.
Haydar Baş, dinler arası diyalog faaliyetlerinin çok yoğun olduğu o günlerde; “Dinler arası diyalog ile çocuklarımızı Hıristiyanlaştırmak istiyorlar, hakla bâtılı eşitlemeye çalışıyorlar, bu çalışmalar neticesinde bir genç dahi Hıristiyan olsa bunun hesabını kimse veremez” diyordu. Bu açık uyarıya kulaklar tıkandı. Diyalog tam gaz devam etti.
2004 yılına gelindiğinde TSK misyonerlik raporu hazırlayıp hükümete sundu. Rapora göre; 3 yıl içinde; 5 bin Müslüman din değiştirmiş… Raporda; 2001-2004 yılları arasında 5 bin vatandaşın İslam dininden Hıristiyanlık dinine ve diğer inanışlara geçtiği, 2 bin 300 civarında vatandaşın Bahailiği, 900 kişinin ise Yehova Şahitliği'ni benimsediği ifade edilmekte.
Bu rapor da kimseyi ayıktırmadı.
Bu rapor yayınlandıktan yaklaşık 1 sene sonra 2006 yılında, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Bilal Eser, "Şu anda Türkiye'de 150 bin misyoner geziyor. Bunlar ilçelere hatta köylere kadar ulaşmış durumdalar. Bunların yoğun propagandaları sebebiyle 10 bin gencimiz Hıristiyan olmuştur” açıklamasını yaptı.
Bugün ise, bu konuda çalışma yapacak ne TSK kaldı, ne de bağımsız bir sendika. İşin nereye vardığını dahi bilemiyoruz.
Benim, dinler arası diyalog çalışmasını misyon edinenlere sözüm yok. Bu işi devlet politikası haline getirenlere de sözüm yok. Onların vebal diye bir dertleri olsaydı, yanlışta ısrar etmezlerdi. Benim sözüm, Allah’a hesap verme inancıyla yaşayıp bunlara destek verenlere; binlerce insanımızın Hıristiyan olmasında sizin de payınızın olduğunu hiç düşünmez misiniz?
Tüm bu tehlikeleri önceden haber verip uyaran Haydar Hoca’yı ne zaman dinlemeyi düşünüyorsunuz?
Dinler arası diyalogu misyon edinen Fethullah Gülen ekibi hemen her gün farklı bir etkinlik ile papazlarla hahamlarla düşüp kalkarken Türkiye’de din adına söz söyleyen kanaat önderleri, cemaatler, cemiyetler, bu sürece ya açık ya da sessiz destek vermekte idiler. Bu çalışmalara bir tek Prof. Dr. Haydar Baş karşı çıktı. Önce bunu misyon edinenleri, mektuplar göndererek, heyetler göndererek uyardı. Bu işi misyon edinenlerin gaflet içinde olmadığını, bilerek hareket ettiğini görünce de milleti uyarmaya başladı. O gün bu gündür anlatmaya da devam ediyor.
2002 yılına gelindiğinde, AKP iktidar oldu, dinler arası diyalog devlet politikası haline geldi. O güne kadar sivil toplum örgütleri üzerinden yürütülen faaliyet artık devlet eliyle yürütülmeye başlandı. 3 bakanlık bu konuda görevlendirildi ve yapılandırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı (İlgili Devlet Bakanlığı) ve Milli Eğitim Bakanlığı. O güne kadar dinler arası diyalog çalışmalarının en önemli temsilcisi ilahiyatçı Mehmet Aydın AKP’nin Diyanet’ten Sorumlu Devlet Bakanı oldu ve iki dönem de bu göreve devam etti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda dinler arası diyalog masası dahi kuruldu ve yıllarca faaliyet gösterdi.
Haydar Baş, dinler arası diyalog faaliyetlerinin çok yoğun olduğu o günlerde; “Dinler arası diyalog ile çocuklarımızı Hıristiyanlaştırmak istiyorlar, hakla bâtılı eşitlemeye çalışıyorlar, bu çalışmalar neticesinde bir genç dahi Hıristiyan olsa bunun hesabını kimse veremez” diyordu. Bu açık uyarıya kulaklar tıkandı. Diyalog tam gaz devam etti.
2004 yılına gelindiğinde TSK misyonerlik raporu hazırlayıp hükümete sundu. Rapora göre; 3 yıl içinde; 5 bin Müslüman din değiştirmiş… Raporda; 2001-2004 yılları arasında 5 bin vatandaşın İslam dininden Hıristiyanlık dinine ve diğer inanışlara geçtiği, 2 bin 300 civarında vatandaşın Bahailiği, 900 kişinin ise Yehova Şahitliği'ni benimsediği ifade edilmekte.
Bu rapor da kimseyi ayıktırmadı.
Bu rapor yayınlandıktan yaklaşık 1 sene sonra 2006 yılında, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Bilal Eser, "Şu anda Türkiye'de 150 bin misyoner geziyor. Bunlar ilçelere hatta köylere kadar ulaşmış durumdalar. Bunların yoğun propagandaları sebebiyle 10 bin gencimiz Hıristiyan olmuştur” açıklamasını yaptı.
Bugün ise, bu konuda çalışma yapacak ne TSK kaldı, ne de bağımsız bir sendika. İşin nereye vardığını dahi bilemiyoruz.
Benim, dinler arası diyalog çalışmasını misyon edinenlere sözüm yok. Bu işi devlet politikası haline getirenlere de sözüm yok. Onların vebal diye bir dertleri olsaydı, yanlışta ısrar etmezlerdi. Benim sözüm, Allah’a hesap verme inancıyla yaşayıp bunlara destek verenlere; binlerce insanımızın Hıristiyan olmasında sizin de payınızın olduğunu hiç düşünmez misiniz?
Tüm bu tehlikeleri önceden haber verip uyaran Haydar Hoca’yı ne zaman dinlemeyi düşünüyorsunuz?
Lütfullah Önder / diğer yazıları
- Sararan sendikalar / 23.03.2023
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021
- Toplumsal barış projesi üzerine bir analiz – 2 / 10.03.2023
- Toplumsal Barış Projesi üzerine bir analiz - 1 / 09.03.2023
- Doğuştan imtiyazlı muhalefet / 14.01.2023
- AKP gömleğini çıkarmamış muhalefet / 13.01.2023
- Paraya hükmetme çağı / 26.07.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -5- / 10.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı -3- / 08.01.2022
- Ekonomik kurtuluş savaşı / 06.01.2022
- Ekonomide ağır faturalar ödemeye hazır mısınız? / 18.11.2021