‘Bilin ki Kur’an gece ve gündüzün rehberidir’
Emir’ül-mü’minin (Ali b. Ebu Tâlib Aleyhisselam)’ın ashabına yaptığı tavsiyelerin biri şudur: Bilin ki, Kur’an gece ve gündüzün rehberidir. Her türlü zorluk ve ihtiyaç karşısında karanlık gecenin nurudur
23.09.2022 21:01:00
Ebu Cemile rivayet eder: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) şöyle buyurdu:
"Emir'ül-mü'minin (Ali b. Ebu Tâlib Aleyhisselam)'ın ashabına yaptığı tavsiyelerin biri şudur:
Bilin ki, Kur'an gece ve gündüzün rehberidir. Her türlü zorluk ve ihtiyaç karşısında karanlık gecenin nurudur.
Başınıza bir belâ geldiği zaman malınızla canınızı koruyun. Bir musibet geldiğinde ise canınızla dininizi koruyun. Bilin ki, helak olan kimse, dinini helak eden kimsedir.
Dinini talana veren kişi talana uğramıştır. Bilin ki, cennetten sonra artık yoksulluk yoktur ve cehennemden sonra da zenginliğin anlamı olmaz. (Cehennem) tutsağının kurtuluşu yoktur. (Cehennem) körlüğünün de tedavisi olmaz."
İstişarenin ölçüsü
İmam buyurmuştur ki: "İstişarenin, riayet edilmesi gereken bir takım sınırları vardır. Kim sınırlarını tanımazsa zararı, istişare edenin yararından daha çok olur.
1- Kendisiyle istişare edilen kimse akıllı olmalıdır.
2- Dindar ve hür olmalıdır.
3- Gerçek bir dost olmalıdır.
4- İstişare ettiğin kimsenin iyice anlayabilmesi için konuyu tüm açıklığıyla söylemelisin.
Akıllı olursa onunla istişare etmekten yararlanırsın. Dindar ve hür olursa sana nasihat etmede, yol göstermede gayret sarfeder.
Gerçek dost olursa kendisine açtığın sırrı saklar. Konuyu tam açıp söylediğinde de onun konu hakkındaki bilgisi senin bilgin kadar olur. İstişare ve nasihat de tam ve kâmil olur."
İçki hakkında İmam'ın görüşü
İmam Câfer-i Sâdık şöyle buyuruyor:
"Eğer şarap içen birisi elçiliğe gelirse teklifini reddedin, konuşursa sözünü tasdik etmeyin.
Aracı olmak isterse aracı yapmayın. Güvenerek bir emaneti ona vermeyin. Kim şarap içen bir kimseye güvenerek bir emaneti onun yanında bırakır ve o emanet onun yanında yok veya zâyi olursa, Allah emanet verene bir mükafaat vermez ve o emaneti de telafi etmez."
İmam ardından şöyle devam etti:
"Bir şahsa bir miktar para vererek ticaret yapması için onu Yemen'e göndermek istedim. Babamın huzuruna çıkıp arz ettim ki, "Filan adama, ticaret yapmak için sermaye vermek istiyorum sizin görüşünüz nedir?"
Babam, "Onun şarap içtiğini bilmiyor musun?" diye buyurdu.
Ben de cevaben, "Bazı mü'minlerden onun şarap içtiğini duymuştum" dedim.
Babam buyurdu ki: "Onların sözlerini tasdik et. Zira Allah, Peygamberi hakkında şöyle buyuruyor: Peygamber, Allah'a inanıyor, mü'minleri ise tasdik ediyor."
Sonra buyurdu ki: "Eğer ona sermaye verirsen ve bu sermaye de zâyi olursa veya yok olursa Allah buna karşılık sana bir mükafaat vermez ve bu sermayeyi de telafi etmez."
"Neden?" diye sorduğumda, buyurdu ki:
"Çünkü Allah Kur'an'da, "Allah'ın sizin için sermaye kıldığı malları akılsızlara vermeyin" buyuruyor."
Kur'an okumak ve dinlemek
"Kendisi okumaksızın Allah'ın Kitabı'ndan bir harfin (ayetin) okunmasını dinleyen kimse için Allah bir hasene (sevap) yazar, bir günahını siler ve onu bir derece yükseltir."
İbadet ve kulluğun hakikati
Hz. İmam Sâdık (a.s.) şöyle buyuruyor:
"Kim yaptığı az amelde bile sadece Allah'ın rızasını kazanmayı niyet ederse, Allah o ameli aşikâr kılarak güzellikler ihsan eder.
Kim de çok amel işler, bedenini zorlar ve gecelerini uykusuz geçirir ama niyeti insanların övgü ve beğenisini kazanmak olursa, Allah (c.c.) onun bu amelini insanların yanında küçültür."
Korku ve ümit
Hz. İmam Sâdık'tan (a.s.) şöyle nakledilmiştir:
"Mü'min daima iki korku arasındadır. Birisi, işlediği günah hakkında Allah'ın kendisine nasıl muamele edeceğini bilmemesinden dolayı, diğeri ise, ömrünün sonlarına doğru yapacağı amellerin kendisini felaketlere sürükleyip sürüklemeyeceğini bilmemesinden dolayı duyduğu korkudur. Mü'min korku içinde sabahlar. İşte bu korku onu kurtuluşa götürecektir."
İmam Câfer şöyle buyurur:
"Mü'minde korku ve ümit son haddinde olmalıdır. Lokman hekim oğluna vasiyet ederken şöyle buyurdu: Cinlerin ve insanların ibadetine de sahip olsan seni azap edecekmişçesine Allah'tan kork.
Cinlerin ve insanların günahına sahip olsan da Allah'ın huzuruna çıktığında seni bağışlayıp merhamet edeceğine ümitli ol."
İmam buyurdu ki:
"Ey Cündeb oğlu! Ameline güvenen helak olur. Allah'ın rahmetine güvenerek günahlara cür'et eden kurtulamaz."
"Öyleyse kim kurtulur?" diye sorduk.
Şöyle dedi: "Ümitle korku arasında olan kimseler kurtulur, bunların kalpleri mükafaatın hevesinden ve azabın korkusundan sanki bir kuşun pençesine asılmış gibidir."
İmam'a, "Bazıları günah işleyip biz Allah'ın rahmetine ümitliyiz derler. Ölene kadar da işleri budur" dediler.
Şöyle buyurdu: "Bunlar arzularla avunan kimselerdir. Yalan söylüyorlar. Ümitleri yoktur. Çünkü bir şeye ümit eden onu talep eder, bir şeyden korkan da ondan kaçar."
Hasan b. Ebu Sare der ki: "Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam)'ın şöyle dediğini işittim:
"Mü'min, ancak korktukça ve ümitvar oldukça mü'min olabilir. Korktuğu ve ümit ettiği şeyler için amel etmedikçe korkan ve ümit- var olan biri sayılmaz."
İbn-i Ebu Umeyr, bazı ashabından Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam)'ın şöyle dediğini rivayet eder:
"Babam şöyle derdi: Hiçbir mü'min kul yoktur ki; kalbinde şu iki nur olmasın; korku nuru ve ümit nuru. Bunlar ölçülse ne bu diğerinden fazla gelir, ne de bu diğerinden fazla gelir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
"Emir'ül-mü'minin (Ali b. Ebu Tâlib Aleyhisselam)'ın ashabına yaptığı tavsiyelerin biri şudur:
Bilin ki, Kur'an gece ve gündüzün rehberidir. Her türlü zorluk ve ihtiyaç karşısında karanlık gecenin nurudur.
Başınıza bir belâ geldiği zaman malınızla canınızı koruyun. Bir musibet geldiğinde ise canınızla dininizi koruyun. Bilin ki, helak olan kimse, dinini helak eden kimsedir.
Dinini talana veren kişi talana uğramıştır. Bilin ki, cennetten sonra artık yoksulluk yoktur ve cehennemden sonra da zenginliğin anlamı olmaz. (Cehennem) tutsağının kurtuluşu yoktur. (Cehennem) körlüğünün de tedavisi olmaz."
İstişarenin ölçüsü
İmam buyurmuştur ki: "İstişarenin, riayet edilmesi gereken bir takım sınırları vardır. Kim sınırlarını tanımazsa zararı, istişare edenin yararından daha çok olur.
1- Kendisiyle istişare edilen kimse akıllı olmalıdır.
2- Dindar ve hür olmalıdır.
3- Gerçek bir dost olmalıdır.
4- İstişare ettiğin kimsenin iyice anlayabilmesi için konuyu tüm açıklığıyla söylemelisin.
Akıllı olursa onunla istişare etmekten yararlanırsın. Dindar ve hür olursa sana nasihat etmede, yol göstermede gayret sarfeder.
Gerçek dost olursa kendisine açtığın sırrı saklar. Konuyu tam açıp söylediğinde de onun konu hakkındaki bilgisi senin bilgin kadar olur. İstişare ve nasihat de tam ve kâmil olur."
İçki hakkında İmam'ın görüşü
İmam Câfer-i Sâdık şöyle buyuruyor:
"Eğer şarap içen birisi elçiliğe gelirse teklifini reddedin, konuşursa sözünü tasdik etmeyin.
Aracı olmak isterse aracı yapmayın. Güvenerek bir emaneti ona vermeyin. Kim şarap içen bir kimseye güvenerek bir emaneti onun yanında bırakır ve o emanet onun yanında yok veya zâyi olursa, Allah emanet verene bir mükafaat vermez ve o emaneti de telafi etmez."
İmam ardından şöyle devam etti:
"Bir şahsa bir miktar para vererek ticaret yapması için onu Yemen'e göndermek istedim. Babamın huzuruna çıkıp arz ettim ki, "Filan adama, ticaret yapmak için sermaye vermek istiyorum sizin görüşünüz nedir?"
Babam, "Onun şarap içtiğini bilmiyor musun?" diye buyurdu.
Ben de cevaben, "Bazı mü'minlerden onun şarap içtiğini duymuştum" dedim.
Babam buyurdu ki: "Onların sözlerini tasdik et. Zira Allah, Peygamberi hakkında şöyle buyuruyor: Peygamber, Allah'a inanıyor, mü'minleri ise tasdik ediyor."
Sonra buyurdu ki: "Eğer ona sermaye verirsen ve bu sermaye de zâyi olursa veya yok olursa Allah buna karşılık sana bir mükafaat vermez ve bu sermayeyi de telafi etmez."
"Neden?" diye sorduğumda, buyurdu ki:
"Çünkü Allah Kur'an'da, "Allah'ın sizin için sermaye kıldığı malları akılsızlara vermeyin" buyuruyor."
Kur'an okumak ve dinlemek
"Kendisi okumaksızın Allah'ın Kitabı'ndan bir harfin (ayetin) okunmasını dinleyen kimse için Allah bir hasene (sevap) yazar, bir günahını siler ve onu bir derece yükseltir."
İbadet ve kulluğun hakikati
Hz. İmam Sâdık (a.s.) şöyle buyuruyor:
"Kim yaptığı az amelde bile sadece Allah'ın rızasını kazanmayı niyet ederse, Allah o ameli aşikâr kılarak güzellikler ihsan eder.
Kim de çok amel işler, bedenini zorlar ve gecelerini uykusuz geçirir ama niyeti insanların övgü ve beğenisini kazanmak olursa, Allah (c.c.) onun bu amelini insanların yanında küçültür."
Korku ve ümit
Hz. İmam Sâdık'tan (a.s.) şöyle nakledilmiştir:
"Mü'min daima iki korku arasındadır. Birisi, işlediği günah hakkında Allah'ın kendisine nasıl muamele edeceğini bilmemesinden dolayı, diğeri ise, ömrünün sonlarına doğru yapacağı amellerin kendisini felaketlere sürükleyip sürüklemeyeceğini bilmemesinden dolayı duyduğu korkudur. Mü'min korku içinde sabahlar. İşte bu korku onu kurtuluşa götürecektir."
İmam Câfer şöyle buyurur:
"Mü'minde korku ve ümit son haddinde olmalıdır. Lokman hekim oğluna vasiyet ederken şöyle buyurdu: Cinlerin ve insanların ibadetine de sahip olsan seni azap edecekmişçesine Allah'tan kork.
Cinlerin ve insanların günahına sahip olsan da Allah'ın huzuruna çıktığında seni bağışlayıp merhamet edeceğine ümitli ol."
İmam buyurdu ki:
"Ey Cündeb oğlu! Ameline güvenen helak olur. Allah'ın rahmetine güvenerek günahlara cür'et eden kurtulamaz."
"Öyleyse kim kurtulur?" diye sorduk.
Şöyle dedi: "Ümitle korku arasında olan kimseler kurtulur, bunların kalpleri mükafaatın hevesinden ve azabın korkusundan sanki bir kuşun pençesine asılmış gibidir."
İmam'a, "Bazıları günah işleyip biz Allah'ın rahmetine ümitliyiz derler. Ölene kadar da işleri budur" dediler.
Şöyle buyurdu: "Bunlar arzularla avunan kimselerdir. Yalan söylüyorlar. Ümitleri yoktur. Çünkü bir şeye ümit eden onu talep eder, bir şeyden korkan da ondan kaçar."
Hasan b. Ebu Sare der ki: "Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam)'ın şöyle dediğini işittim:
"Mü'min, ancak korktukça ve ümitvar oldukça mü'min olabilir. Korktuğu ve ümit ettiği şeyler için amel etmedikçe korkan ve ümit- var olan biri sayılmaz."
İbn-i Ebu Umeyr, bazı ashabından Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam)'ın şöyle dediğini rivayet eder:
"Babam şöyle derdi: Hiçbir mü'min kul yoktur ki; kalbinde şu iki nur olmasın; korku nuru ve ümit nuru. Bunlar ölçülse ne bu diğerinden fazla gelir, ne de bu diğerinden fazla gelir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.