Bir hazan mevsimini, bir hüzün mevsimini yaşıyoruz. Yürekler yorgun, yürekler yılgın, yürekler kelepçeli... Göz kapaklarımıza sanki değirmen taşlarını yerleştirmişler. Bir açabilsek, ah bir açabilsek gözlerimizi, tehlikelerin ne kadar da yaklaştığını göreceğiz, derlenip toparlanacağız, "ya Allah" deyip doğrulacağız.
Şafak sökmüş, tan ağarmış, ufuk kızarmaya başlamış, güneş doğmak üzere ve dolayısıyla namaz vakti geçmek üzere biz ise şeytanın; "daha gece yarısı, uykunun tatlı zamanı, uyumana bak" şeklindeki yalanına yaslanıp gafletimizi katmerleştiriyoruz.
Şu tepenin arkasında son hazırlıklarını gözden geçirmekte olan ve üzerimize saldırması -muhtemel değil- kesin olan düşman; içimize öyle sözcüler ve gözcüler yerleştirmiş ki; uykumuzun devamını sağlamak ve gafil avlanmamız için uyku numarası yapıyorlar ve içimizden biri çıkıp da; "Uyanın, gözünüzü açın, toparlanın! Düşman kulağımızın dibine gelmiş dayanmış, tedbir alın" diyecek olsa, malum sözcüler ve gözcüler derhal devreye giriyor. Uyarıcıyı, komplo teorisi üretmekle, hatta gürültü yaparak milleti rahatsız etmekle suçluyor.
Uyumak daha kolay, uyanmak, toparlanmak biraz daha külfetli olduğu için uyanın diyene değil de uyuyun diyene kulak veriyoruz. Sözcüler, derin uykulara dalmamız için ellerinden geleni yapıyorlar, dillerine geleni söylüyorlar: "Ne düşmanıdır, ne saldırısıdır? Küreselleşen ve globalleşen dünyada öyle şey mi olurmuş?" deyip duruyorlar.
Biz de diyoruz ki; sizi utanmaz arlanmazlar, sıkılmaz saklanmazlar, yıkanmaz paklanmazlar! Irak işgali, bu dediğiniz devirden öncesine mi rastlıyor? Ya Afganistan? Ya Filistin? Ya Bosna Hersek? Ya Kosova? Bütün bu sayılan coğrafyalarda katliama tâbi tutulan, oluk oluk kanları akıtılan Müslümanlar da, peki katilleri kimler? Acaba hangi gezegenin sakinleri ve hangi dinin mensupları?
Sözcülüğüne soyunduğunuz ve binbir çeşit makyajla allayıp-pullayıp takdim ettiğiniz milletlerin bu korkunç cinayetlere, şenaatlere ve denaatlere imza atmaları mümkün değil. Ya bu kardeşlerimizin katillerinin kimler olduğunu, hangi gezegende yaşadıklarını söylersiniz ya da Müslümanların katillerinin kiralık kalemleri, kiralık sözcüleri olduğunuzu itiraf ederseniz.
1071'de Romen Diyogen karşısında Sultan Alparslan'ın etrafında kenetlenmişiz ve kazanmışız. 1453'te Bizans'ın karşısında Sultan Fatih'in etrafında kenetlenmişiz ve kazanmışız. Çanakkale'de Hindu ve Yamyamların karşısında Kuran ve Sünnet'in etrafında kenetlenmişiz, kazanmışız. İstiklal mücadelemizde, tarih boyunca sürekli karşımıza çıkan haçlı sürülerine karşı hilal etrafında kenetlenmişiz ve Anadolumuzu istilacılardan kurtarmışız.
Şimdi, Sultan Alparslan'ı eleştirenler, Fatih Sultan Mehmet'i tenkid edenler, hatta Çanakkale'de savaşın seyrini değiştiren Seyyid Çavuş'a çamur atanlar... Sürüsüne bereket! Hepsi de içimizden mi acaba?
Şafak sökmüş, tan ağarmış, ufuk kızarmaya başlamış, güneş doğmak üzere ve dolayısıyla namaz vakti geçmek üzere biz ise şeytanın; "daha gece yarısı, uykunun tatlı zamanı, uyumana bak" şeklindeki yalanına yaslanıp gafletimizi katmerleştiriyoruz.
Şu tepenin arkasında son hazırlıklarını gözden geçirmekte olan ve üzerimize saldırması -muhtemel değil- kesin olan düşman; içimize öyle sözcüler ve gözcüler yerleştirmiş ki; uykumuzun devamını sağlamak ve gafil avlanmamız için uyku numarası yapıyorlar ve içimizden biri çıkıp da; "Uyanın, gözünüzü açın, toparlanın! Düşman kulağımızın dibine gelmiş dayanmış, tedbir alın" diyecek olsa, malum sözcüler ve gözcüler derhal devreye giriyor. Uyarıcıyı, komplo teorisi üretmekle, hatta gürültü yaparak milleti rahatsız etmekle suçluyor.
Uyumak daha kolay, uyanmak, toparlanmak biraz daha külfetli olduğu için uyanın diyene değil de uyuyun diyene kulak veriyoruz. Sözcüler, derin uykulara dalmamız için ellerinden geleni yapıyorlar, dillerine geleni söylüyorlar: "Ne düşmanıdır, ne saldırısıdır? Küreselleşen ve globalleşen dünyada öyle şey mi olurmuş?" deyip duruyorlar.
Biz de diyoruz ki; sizi utanmaz arlanmazlar, sıkılmaz saklanmazlar, yıkanmaz paklanmazlar! Irak işgali, bu dediğiniz devirden öncesine mi rastlıyor? Ya Afganistan? Ya Filistin? Ya Bosna Hersek? Ya Kosova? Bütün bu sayılan coğrafyalarda katliama tâbi tutulan, oluk oluk kanları akıtılan Müslümanlar da, peki katilleri kimler? Acaba hangi gezegenin sakinleri ve hangi dinin mensupları?
Sözcülüğüne soyunduğunuz ve binbir çeşit makyajla allayıp-pullayıp takdim ettiğiniz milletlerin bu korkunç cinayetlere, şenaatlere ve denaatlere imza atmaları mümkün değil. Ya bu kardeşlerimizin katillerinin kimler olduğunu, hangi gezegende yaşadıklarını söylersiniz ya da Müslümanların katillerinin kiralık kalemleri, kiralık sözcüleri olduğunuzu itiraf ederseniz.
1071'de Romen Diyogen karşısında Sultan Alparslan'ın etrafında kenetlenmişiz ve kazanmışız. 1453'te Bizans'ın karşısında Sultan Fatih'in etrafında kenetlenmişiz ve kazanmışız. Çanakkale'de Hindu ve Yamyamların karşısında Kuran ve Sünnet'in etrafında kenetlenmişiz, kazanmışız. İstiklal mücadelemizde, tarih boyunca sürekli karşımıza çıkan haçlı sürülerine karşı hilal etrafında kenetlenmişiz ve Anadolumuzu istilacılardan kurtarmışız.
Şimdi, Sultan Alparslan'ı eleştirenler, Fatih Sultan Mehmet'i tenkid edenler, hatta Çanakkale'de savaşın seyrini değiştiren Seyyid Çavuş'a çamur atanlar... Sürüsüne bereket! Hepsi de içimizden mi acaba?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025