Filistin'de barıştan dem vuran Batılılar, bunun gerçekleşmesi için hiçbir şey yapmıyor. Batı, Filistinlilerin düzenlediği direniş eylemlerini kınarken, İsrail'in sivilleri öldürmesi karşısındaki sesini bile çıkarmıyor Tıpkı Lübnan ve Irak'ta olduğu gibi Filistin'de de Arap kanı ucuz; sanki bu kanı dökmenin hiçbir bedeli yok. İntihar eylemleri birbiri ardına geldiği zaman, bütün Batı platformlarından hızla kınamalar yağıyor. Bu eylemleri düzenleyenler de devlet ve işgalci terörünün kurbanı aslında; ama buna rağmen Batı'nın 'terör' saydığı bu eylemler! Britanya Başbakanı Tony Blair'ın eşi Cherie Blair, "Filistinlilerle aynı şartlarda yaşasaydım ben de aynı şeyi yapardım" açıklamasını yapma cesaretini gösterdi; ancak bu mesaj kocasına ulaşmadı. Başbakan Tony Blair bir tarafın terörünü kınayıp öbür tarafınkini göz ardı etmeyi sürdürdü. Cherie Blair'den sonra Britanya'daki Liberal Demokratlar partisinden eski milletvekili Jenny Tonge da işgal güçlerinin yöntemlerini ve Filistinlileri nasıl ezdiklerini görünce, tıpkı Blair gibi "Filistinli olsaydım, onların yaptıklarını yapardım" diyordu. Bu açıklamadan sonra aldığı cezaysa parti içindeki görevinden uzaklaştırılmak oldu. Doktor Tonge cesurdu ve hâlâ da öyle. Geri adım atmadı; özür dilemedi. Liberal Demokratların eski başkanı Charles Kennedy'nin ona yönelik tutumu ve görevinden hemen uzaklaştırmasıysa, Yahudilerin gücünü ortaya koydu. Devlet terörü mubah mı? Batı için, devlet terörü mubah, ancak kendini savunmak haram. Bölgede görülen, barıştan dem vuran fakat bir yandan da İsrail'in 'kendini savunma' iddiasıyla yaptığı terörü gerekçelendiren bir ikiyüzlülük. Britanya bölgeye yüzsüzce temsilciler gönderiyor, barış için yol haritası çiziyor, Filistin ekonomisine en fazla destek veren Batı ülkesi olmakla övünüyor, barış hedefine hiçbir bağlılık göstermediği halde Ortadoğu sorunuyla ilgili heyetler atıyor. İsrail geçtiğimiz hafta içinde 80 Filistinli öldürdü. Bazı Batılı medya organları, öldürülen Filistinlileri 'şiddet yanlısı' diye tanımlamayı uygun gördü. İnsaflı bir kısım medyaysa, 'aralarında kadınların da bulunduğu siviller' tanımını kullandı. Allah'a şükürler olsun ki, Irak'taki Amerikan işgaline karşı direnenlere yapıldığı gibi Filistinliler terörist veya isyancı diye adlandırılmadı. Acaba intihar eylemlerini iğrenç bulan Batı'nın bu tutumu gerçekten eylemlerin şekline ve genelde sivillerin hedef alınmasına mı yönelik? Yoksa Batılılar meşru direnişi benzeri görülmemiş bir Arap birlikteliğine de yol açabilecek Arap desteğinden mahrum mu bırakmak istiyor? Batı'nın intihar saldırılarına yönelik siyasi ve resmi kampanyaları sonrasında bazı tutumlarımızdan geri adım atmaya başladık. Zira öncelikle İsrailli sivillerle askerler arasında ayrım yapılması ve direnişin silahını sadece askerlere yöneltmesi gerektiğini belirttik. Ardından bütün eylemleri ve onların arkasında duranları kınadık. Son parçaysa, direnişe yönelik halk desteğini kesmemiz ve baskılara, özellikle de Amerika'ya boyun eğmemizle geldi. Ne Amerikan Dışişleri Bakanı, ne bir Avrupalı bakan, ne de bir BM yetkilisi İsrail'in Beyt Hanun'daki sınırsız vahşetini kınadı. Öldürülenlerin Yahudi, suçlunun da bizler olduğumuzu tasavvur edelim. Batı aynı derecede suskun kalır mıydı? Gerçek şu ki, onlar İsrail'in öldürdüğü Britanya ve Amerikan vatandaşlarının da kanlarını bile umursamadı. Batılı canlı kalkanların tek suçu insan olarak Filistinlilere sevgi beslemekti. Şaron'la aynı şeyi istiyorlar Herkes İsrail'in Beyt Hanun'da yaptığı katliam karşısında kulaklarını tıkadı, sesini çıkarmadı. Kurban Yahudi olunca da kaşlarını çattı. Bütün bunlar Batı'da hiç kimseyi "Çözüm barış" demeye veya Arapların terör kavramının yeniden tanımlanması yönünde sürekli yaptığı çağrıları desteklemeye sevk etmedi. Kınananlar hep Filistinliler oldu. Batı'nın Filistinlilerden istediği, tıpkı İsrailli köktenci bakan Avigdor Lieberman'ın da dile getirdiği gibi, vatanlarını terk etmeleri... Lieberman'ın Filistinlilerin yer değiştirilmesine, eski Başbakan Ariel Şaron'un da 'teslim alınmaları'na yönelik görüşlerine hiç kimse itiraz etmedi. Gerçekten de Batı'da Filistinlilerin Şaron'un tercihini kabul etmesiyle rahatlamak isteyenler var. Ancak Batı, Doğu Timor halkının bağımsızlık hakkını sonunda idrak ederek uyandığı gibi Filistin konusunda da geç de olsa uyanabilir. Batı 1970'lerde Doğu Timor'un bağımsızlığına karşıydı. Filistin'le Doğu Timor'un şartları arasında büyük fark var... Fakat bazı çıkarlara sahip olmak haklılığı ortadan kaldırmaz. Ali Muhsin Hamid/ İran gazetesi Vifak/ Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.