Biz zannediyoruz ki, AB'ye girmek için Batı adına bazı eksiklerimiz, yanlışlarımız var, bunları tamamlar ve düzeltirsek işlem tamamlanmış olacak, böylece biz de AB'ye girmiş olacağız.
Burada AB'ye girip-girmemeyi tartışmadan mevcut gidişatı bir gözden geçirirsek kararımızı değiştirmesek bile önümüzü görme şansını az da olsa yakalamış oluruz.
Bizden istenilenleri tek tek sıralamak yerine ilgili başlıklar olarak hatırlarsak meseleyi temelinden görebiliriz.
1- Batı'nın bizden istediklerinin bir kısmı hukukî ve kanunî düzenlemelerdir. Yeni Anayasamızla ilgilidir. Egemenliğimiz, bağımsızlığımız, siyasî ve idarî yapımız ve yapılanmalarımız Batı standartları bahanesiyle yeniden düzenlenmeli ve mutlaka Batı'nın kabul edeceği doğrultuda olmalıdır.
2- Batı'nın istekleri arasında Kıbrıs, Ege, Güneydoğu gibi konular vardır. Burada da devletin, vatanın, milletin bölünmesi ve parçalanması sözkonusudur.
3- Yine Batı bizden kültürel ve ahlakî değişiklikler istemektedir. Bu da bizi biz yapan millî, manevî, tarihî, ahlakî değerlerin yozlaşması, kimlik ve kişilik bunalımı gibi içten çökertmeyi hedefliyor.
4- Batı ekonomik hayatımızın da kendi arzularına göre onlara muhtaç olacağımız şekilde yapılanmasını istiyor. Burada da ekonomik iflas amaçlanmaktadır. Tarımda da, sanayide de üretmeden ve tamamıyla tüketime dayalı bir ekonomik anlayış. Borçlanma ve her borçlanma karşılığında verilecek tavizler.
5- Ve Batı bizi "sözde soykırım iddiaları" ile suçlu ilân edip mahkûm etmek istiyor. İşgalci ve suçlu bir millet olarak kendi mahkemelerinde yargılayarak maddî ve manevî tazminatlara mahkûm ederek elimizi, kolumuzu bağlayıp, ayaklarımıza prangalar takıp sürgüne göndermek istiyorlar.
6- Yine Batı fundamentalizm, köktendinci, radikalizm, İslamî terör, siyasal İslam vb. başlıklarla dinimizi, inancımızı mahkûm ederek bir taraftan dinden soğutma ve uzaklaştırma, bir taraftan da dini reform adı altında yeni bir din anlayışı ortaya sürmektedir.
Şimdi bütün bu ana başlıkların altına binlerce listeler eklenebilir. Ama netice bellidir. Bunlardan anlaşılan Batının hedefi bellidir. Ve bu hedef için her yol ve bahane muübahdır ve bu bahaneler sınırsızdır.
Üretimi durdur, idamı kaldır, Kıbrıs'ı-Ege'yi ver, Güneydoğu'yu terket, sözde Ermeni soykırımına evet de, taviz üstüne taviz ver, geriye kaldığını zannettiğini de kurtaramazsın. Bunlar sadece Batı'nın iştahını kabartır ve işini kolaylaştırır.
O halde Batı'nın bitmez tükenmez bahanelerinin arkasına umut bağlamakla kendi ipimizi çekmeye devam etmek yerine yaşamanın ve yaşatmanın yollarını tarihî gerçekleri ve tecrübeleri de şahit tutarak takip etmek daha doğru olmaz mı?
Batı bize kendisini daha nasıl anlatacak ki biz de onu tanıyabilelim.
Burada AB'ye girip-girmemeyi tartışmadan mevcut gidişatı bir gözden geçirirsek kararımızı değiştirmesek bile önümüzü görme şansını az da olsa yakalamış oluruz.
Bizden istenilenleri tek tek sıralamak yerine ilgili başlıklar olarak hatırlarsak meseleyi temelinden görebiliriz.
1- Batı'nın bizden istediklerinin bir kısmı hukukî ve kanunî düzenlemelerdir. Yeni Anayasamızla ilgilidir. Egemenliğimiz, bağımsızlığımız, siyasî ve idarî yapımız ve yapılanmalarımız Batı standartları bahanesiyle yeniden düzenlenmeli ve mutlaka Batı'nın kabul edeceği doğrultuda olmalıdır.
2- Batı'nın istekleri arasında Kıbrıs, Ege, Güneydoğu gibi konular vardır. Burada da devletin, vatanın, milletin bölünmesi ve parçalanması sözkonusudur.
3- Yine Batı bizden kültürel ve ahlakî değişiklikler istemektedir. Bu da bizi biz yapan millî, manevî, tarihî, ahlakî değerlerin yozlaşması, kimlik ve kişilik bunalımı gibi içten çökertmeyi hedefliyor.
4- Batı ekonomik hayatımızın da kendi arzularına göre onlara muhtaç olacağımız şekilde yapılanmasını istiyor. Burada da ekonomik iflas amaçlanmaktadır. Tarımda da, sanayide de üretmeden ve tamamıyla tüketime dayalı bir ekonomik anlayış. Borçlanma ve her borçlanma karşılığında verilecek tavizler.
5- Ve Batı bizi "sözde soykırım iddiaları" ile suçlu ilân edip mahkûm etmek istiyor. İşgalci ve suçlu bir millet olarak kendi mahkemelerinde yargılayarak maddî ve manevî tazminatlara mahkûm ederek elimizi, kolumuzu bağlayıp, ayaklarımıza prangalar takıp sürgüne göndermek istiyorlar.
6- Yine Batı fundamentalizm, köktendinci, radikalizm, İslamî terör, siyasal İslam vb. başlıklarla dinimizi, inancımızı mahkûm ederek bir taraftan dinden soğutma ve uzaklaştırma, bir taraftan da dini reform adı altında yeni bir din anlayışı ortaya sürmektedir.
Şimdi bütün bu ana başlıkların altına binlerce listeler eklenebilir. Ama netice bellidir. Bunlardan anlaşılan Batının hedefi bellidir. Ve bu hedef için her yol ve bahane muübahdır ve bu bahaneler sınırsızdır.
Üretimi durdur, idamı kaldır, Kıbrıs'ı-Ege'yi ver, Güneydoğu'yu terket, sözde Ermeni soykırımına evet de, taviz üstüne taviz ver, geriye kaldığını zannettiğini de kurtaramazsın. Bunlar sadece Batı'nın iştahını kabartır ve işini kolaylaştırır.
O halde Batı'nın bitmez tükenmez bahanelerinin arkasına umut bağlamakla kendi ipimizi çekmeye devam etmek yerine yaşamanın ve yaşatmanın yollarını tarihî gerçekleri ve tecrübeleri de şahit tutarak takip etmek daha doğru olmaz mı?
Batı bize kendisini daha nasıl anlatacak ki biz de onu tanıyabilelim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010