Güneşin kavurduğu sıcak Arabistan çöllerinde insanlık dışı manzaralar cereyan ediyordu. Dünyaya gelen kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek... O kundaktaki masumun attığı çığlıklar ve yüreğinden kopan bir parçanın gözünün önünde diri diri toprağa gömülürken, çaresiz annenin feryatları. İşte daha doğar doğmaz böyle başlıyordu kadınların çilesi. İslamiyet'ten önceki batıl din mensuplarının sapıklığı son zirvesine vardırarak yaptığı hunharca katliamlardı bunlar. Halbuki bilmezler ki bu gafiller; Cenab-ı Allah (c.c) insanları bir erkek ve bir dişiden yaratmıştır. İkisi de aynı şekilde bir nutfeden yaratılmıştır. İkisi de birbirine muhtaçtır. İkisi de birbirinden ayrı düşünülemez. Daima birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar.
"Cahiliyet devri" denen o devirlerde, kadın oldukça alçaltılıp, erkek egemenliği hüküm sürmüştür. Kadın sadece baskı ile kullanılan zevk aracı, önüne gelen her erkeğe hizmet etmek zorunda olan zavallı bir köle, çocuk doğurma makinası. Kısacası hayvandan aşağı muamele gören bir yaratıktır. Batı toplumlarında durum bundan farklı değildir. Daha da ileri giderek kadını şeytanın bir parçası diye görmüşlerdir. Bu doğrultuda kadınlara çok işkence yapılmıştır. Söz hakkı yok, eğitim yok, tabii ki o zavallının ufku dar olur, aklı birşeylere ermez.
Bir annenin yanında, onun yavrusuna, bir başkası eziyet etse, hakaret etse, o annenin içi parçalanır ve hemen müdahale eder. Merhametlilerin merhametlisi Yüce Allah (c.c) da kendi yarattığı bir insana, diğer insanın eziyet etmesine dayanamaz. Bizlere kıyamete kadar baki kalacak olan bir Din ve Nebi gönderir.
Bir Nebi ki; doğduğu gece tüm putlar devrilmiş, suyun rengi nura dönmüş, onsekiz bin alem düğün bayramyapmıştır. Böylece insanlığa gerçeklerin ufku açılmıştır. Allahu Teala (c.c)'nın adını adıyla yazdığı, Sevgili Habibim dediği, Hz. Muhammed (s.a.v) dünyaya gelmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) kendisine Allah-u Teala (c.c) tarafından verilen dünyalık üç duygudan dolayı şükrettiklerini söylerdi: "Gözümün nuru namaz, kadın sevgisi, güzel koku". Kendileri kadınlara o kadar değer vermişlerdir ki; "Cennet anaların ayağının altındadır", "Sizin en hayırlınız, kadınlara en iyi ve en nazik davrananızdır", "Her kimin bir kız çocuğu olur da, onu ikinci plana itmezse, erkek çocuğunu ondan üstün tutmazsa, Allah (c.c) o kimseyi cennete koyar", "Üç kızı olup da haya ve imanlı yetiştirip evlendirene cennet kapıları açıktır", "Bir erkek karısını döverse, kıyamette ben onun davacısı olurum" buyurmuşlardır.
Allah-u Teala (c.c) da kadınlar hakkında; "Mümin erkek ve kadın birbirinin yardımcısıdır. Onlar iyiliği emreder, fenalıktan alıkoyarlar. Hakka ve halka karşı vazifelerini yaparlar. Allah Azim ve Hakim dir" (Tevbe: 71), "Erkek olsun, kadın olsun her kim mümin olduğu halde topluma yararlı işler yaparsa ona hoş bir hayat yaşatacağız. Mükafatlarını yaptıklarının daha güzeli ile ödeyeceğiz" (Nahl: 77) buyurmuşlardır. Böylece İslam dini, kadını en yüksek dereceye çıkartmıştır.
İslamiyet'in kadına verdiği değeri; hiç bir din, hiç bir görüş vermemiştir. Kadın aile içinde bütünleşerek, layık olduğu değeri almıştır. İslamiyet'le birlikte aile; toplum eğitimi yaptırarak, ferdi cemiyet hayatına hazırlayan; sevgi, saygı, şefkat, fedarkarlık ve birlik otağı olmuştur. Güçlü toplumlar, ancak fertleri; inanç, fikir ve Kur'an-ı Kerim'de methedilen fatihleri kadınlar doğurmuştur. Erzurum-Aziziye Tabyalarını; Nene Hatun'lar savunmuştur. Savaşta da, tarlada da kısacası her yerde kadın-erkek omuz omuza yaşam mücadelesi vermiştir. "İslam dini, kadını ezmiştir, özgürlüğünü kısıtlamıştır" hurafeleriyle aramızda nifak yaratmaya çalışanlar bunu başaramayacaklar.
İnayet Çil
"Cahiliyet devri" denen o devirlerde, kadın oldukça alçaltılıp, erkek egemenliği hüküm sürmüştür. Kadın sadece baskı ile kullanılan zevk aracı, önüne gelen her erkeğe hizmet etmek zorunda olan zavallı bir köle, çocuk doğurma makinası. Kısacası hayvandan aşağı muamele gören bir yaratıktır. Batı toplumlarında durum bundan farklı değildir. Daha da ileri giderek kadını şeytanın bir parçası diye görmüşlerdir. Bu doğrultuda kadınlara çok işkence yapılmıştır. Söz hakkı yok, eğitim yok, tabii ki o zavallının ufku dar olur, aklı birşeylere ermez.
Bir annenin yanında, onun yavrusuna, bir başkası eziyet etse, hakaret etse, o annenin içi parçalanır ve hemen müdahale eder. Merhametlilerin merhametlisi Yüce Allah (c.c) da kendi yarattığı bir insana, diğer insanın eziyet etmesine dayanamaz. Bizlere kıyamete kadar baki kalacak olan bir Din ve Nebi gönderir.
Bir Nebi ki; doğduğu gece tüm putlar devrilmiş, suyun rengi nura dönmüş, onsekiz bin alem düğün bayramyapmıştır. Böylece insanlığa gerçeklerin ufku açılmıştır. Allahu Teala (c.c)'nın adını adıyla yazdığı, Sevgili Habibim dediği, Hz. Muhammed (s.a.v) dünyaya gelmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) kendisine Allah-u Teala (c.c) tarafından verilen dünyalık üç duygudan dolayı şükrettiklerini söylerdi: "Gözümün nuru namaz, kadın sevgisi, güzel koku". Kendileri kadınlara o kadar değer vermişlerdir ki; "Cennet anaların ayağının altındadır", "Sizin en hayırlınız, kadınlara en iyi ve en nazik davrananızdır", "Her kimin bir kız çocuğu olur da, onu ikinci plana itmezse, erkek çocuğunu ondan üstün tutmazsa, Allah (c.c) o kimseyi cennete koyar", "Üç kızı olup da haya ve imanlı yetiştirip evlendirene cennet kapıları açıktır", "Bir erkek karısını döverse, kıyamette ben onun davacısı olurum" buyurmuşlardır.
Allah-u Teala (c.c) da kadınlar hakkında; "Mümin erkek ve kadın birbirinin yardımcısıdır. Onlar iyiliği emreder, fenalıktan alıkoyarlar. Hakka ve halka karşı vazifelerini yaparlar. Allah Azim ve Hakim dir" (Tevbe: 71), "Erkek olsun, kadın olsun her kim mümin olduğu halde topluma yararlı işler yaparsa ona hoş bir hayat yaşatacağız. Mükafatlarını yaptıklarının daha güzeli ile ödeyeceğiz" (Nahl: 77) buyurmuşlardır. Böylece İslam dini, kadını en yüksek dereceye çıkartmıştır.
İslamiyet'in kadına verdiği değeri; hiç bir din, hiç bir görüş vermemiştir. Kadın aile içinde bütünleşerek, layık olduğu değeri almıştır. İslamiyet'le birlikte aile; toplum eğitimi yaptırarak, ferdi cemiyet hayatına hazırlayan; sevgi, saygı, şefkat, fedarkarlık ve birlik otağı olmuştur. Güçlü toplumlar, ancak fertleri; inanç, fikir ve Kur'an-ı Kerim'de methedilen fatihleri kadınlar doğurmuştur. Erzurum-Aziziye Tabyalarını; Nene Hatun'lar savunmuştur. Savaşta da, tarlada da kısacası her yerde kadın-erkek omuz omuza yaşam mücadelesi vermiştir. "İslam dini, kadını ezmiştir, özgürlüğünü kısıtlamıştır" hurafeleriyle aramızda nifak yaratmaya çalışanlar bunu başaramayacaklar.
İnayet Çil
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.