Kıbrıs Rum Yönetimi kendi kırmızı çizgilerini ileri sürerek AB kurumları içerisinde elini güçlendirmeyi planlıyor.
Rum Lider Papadopulos, 3 Ekim tarihine kadar Türkiye'nin kendilerinin tanınması yönünde adım atmaması halinde vetoya uğrayabileceği tehditini savurdu.
Dönem Başkanı Hollanda'dan sonra Belçika'dan diplomatlar da Kıbrıs'ın çözümlenmesi yönünde ağır açıklamalar sergilemeye başladılar.
Rumlar'ı sorunlu bir şekilde kendi içine alan Avrupa ülkeleri Yunan ve Rum vetosuyla Türkiye'yi kumpasa almakta.
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın da söylediği gibi Rumlar bundan böyle etkili bir adım atmayacaklar. Kendisini rahat bir zeminde hisseden Rumlar'dan pozitif bir davranış beklenmemesi lazım.
Başbakan Talat ise topun Rumlar'da olduğunu söyleyerek başlama vuruşu beklediklerinin altını çizdi.
Rumlar başlama vuruşunu yapmayı değil, topun havasını almakta kararlılar.
AB hakemliğinde sahaya sürülen her iki tarafa eşitsiz muamele yapıldıkça oyunun ve oyuncuların kaderi de değişecek. Bu değişiklik son yıllarda ve geneli itibariyle Rumlar lehinde görünüyor.
Gali Fikirler dizisi ile yoğunluk kazanan Kıbrıs müzakerelerinden sonra Annan Planı'nda da ayak direyen Rumlar yeni tehditler ve engellemelerle uluslararası kamuoyunun karşısına çıkarılıyorlar.
Türkiye ise stratejik adımlar atıyorum diyerek sadece kendi argümanlarını ortaya koyuyor. Karşı taraf ne bunun ehemmiyetini görüyor ne de yapıcı bir role soyunuyor.
Atılan adımlar havada kaldıkça Rum talepleri havalandırılmaya başlanıyor.
Şu sıralar ABD ve İngiliz kamuoyunda BM bağlamında yeniden Annan Planı tartışmaya açıldı. AB de buna dolaylı destek veriyor.
Rumlar ise bu planın artık hükmü kalmadığını söylüyor ve Türkiye'nin yeni açılımlar sunması gerektiğini hiç çekinmeden söylüyorlar.
BM patentli sunulan Annan Planı'nın AB perspektifiyle Türkiye'nin önüne şart olarak konulması ardniyettir.
Rumların niyeti sorgulanmadıkça stratejik çözümler beklemek boş beklenti olacaktır.
Rum Lider Papadopulos, 3 Ekim tarihine kadar Türkiye'nin kendilerinin tanınması yönünde adım atmaması halinde vetoya uğrayabileceği tehditini savurdu.
Dönem Başkanı Hollanda'dan sonra Belçika'dan diplomatlar da Kıbrıs'ın çözümlenmesi yönünde ağır açıklamalar sergilemeye başladılar.
Rumlar'ı sorunlu bir şekilde kendi içine alan Avrupa ülkeleri Yunan ve Rum vetosuyla Türkiye'yi kumpasa almakta.
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın da söylediği gibi Rumlar bundan böyle etkili bir adım atmayacaklar. Kendisini rahat bir zeminde hisseden Rumlar'dan pozitif bir davranış beklenmemesi lazım.
Başbakan Talat ise topun Rumlar'da olduğunu söyleyerek başlama vuruşu beklediklerinin altını çizdi.
Rumlar başlama vuruşunu yapmayı değil, topun havasını almakta kararlılar.
AB hakemliğinde sahaya sürülen her iki tarafa eşitsiz muamele yapıldıkça oyunun ve oyuncuların kaderi de değişecek. Bu değişiklik son yıllarda ve geneli itibariyle Rumlar lehinde görünüyor.
Gali Fikirler dizisi ile yoğunluk kazanan Kıbrıs müzakerelerinden sonra Annan Planı'nda da ayak direyen Rumlar yeni tehditler ve engellemelerle uluslararası kamuoyunun karşısına çıkarılıyorlar.
Türkiye ise stratejik adımlar atıyorum diyerek sadece kendi argümanlarını ortaya koyuyor. Karşı taraf ne bunun ehemmiyetini görüyor ne de yapıcı bir role soyunuyor.
Atılan adımlar havada kaldıkça Rum talepleri havalandırılmaya başlanıyor.
Şu sıralar ABD ve İngiliz kamuoyunda BM bağlamında yeniden Annan Planı tartışmaya açıldı. AB de buna dolaylı destek veriyor.
Rumlar ise bu planın artık hükmü kalmadığını söylüyor ve Türkiye'nin yeni açılımlar sunması gerektiğini hiç çekinmeden söylüyorlar.
BM patentli sunulan Annan Planı'nın AB perspektifiyle Türkiye'nin önüne şart olarak konulması ardniyettir.
Rumların niyeti sorgulanmadıkça stratejik çözümler beklemek boş beklenti olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005